Çayönü Höyüğü - Diyarbakır, Ergani

Çayönü Höyüğü ya da Çayönü Tepesi[3] Diyarbakır il merkezinin kuzeybatısında, Ergani İlçesi'nin 7 km güneybatısında yer alan bir höyüktür. Höyük, 4,5 metre yükseklikte 160 x 350 metre boyutlarında yayvan, geniş bir tepe üzerindedir. Güneyinden Boğazçay Deresi geçmektedir.

Bilinen neolitik yerleşmelerin pek çoğundan daha geniş bir kazı çalışmasının yapıldığı Çayönü, yerleşik avcı – toplayıcılıktan tarım yapan ve hayvan yetiştiren bir topluma geçişi kesintisiz bir silsile olarak vermektedir. Bunun gibi iyi korunmuş mimarisi, bu alandaki gelişme aşamalarını iyi izlemeyi sağlamaktadır. Diğer yandan sağlanan tüm bilgiler yerleşim planları, günlük yaşam ve sosyal yapılanış hakkında da geniş bilgi sağlamaktadır. Bu bağlamda Çayönü, neolitikleşme sürecinin anlaşılmasında son derece önemli bulgular sağlamıştır.[4]

Araştırma ve kazılar
Çayönü, 1963 yılında İstanbul Üniversitesi ve Chicago Üniversitesi'nce yürütülen “Güneydoğu Anadolu Tarihöncesi Araştırmaları" Karma Projesi (Prehistoric Research in Southeastern Anatolia) yüzey araştırmaları sırasında tespit edilmiştir. Projenin amacı "Güneydoğu Anadolu'da, besin üreticisi tarımcı köy topluluğu yaşayış biçiminin ilk kez ortaya çıkışı ve gelişerek etkinleşmesi ile ilgili belgelerin toplanarak yorumlanması" olarak ifade edilmektedir.[5] Yüzey buluntuları doğu – batı yönünde 250 – 300 metre, dereden kuzeye doğru 150 metrelik bir alanda görülür. Yerleşme alanının ise daha dar, 30 dönüm kadar olduğu düşünülmekteydi.[6] Ancak 1990 yılındaki sondajlar, Çanak Çömleksiz yerleşmenin yüzey buluntularının yayıldığı alandan daha geniş bir alana yayıldığını göstermektedir. Buna göre Çayönü neolitik yerleşmesi Yakın Doğu'nun en büyük yerleşmelerinden biri olarak görülmektedir.[7]

Kazı çalışmaları 1964 yılında Halet Çambel ve Robert J. Braidwood başkanlığında başlatıldı. Kazılar 1968 yılından itibaren Mehmet Özdoğan başkanlığında yürütüldü. Kazı porjesine 1977 – 1978 yıllarında Alman Karslruhe Mimarlık Enstitüsü, 1989 – 1991 yıllarında Roma Üniversitesi katkılarıyla yürütülmüştür. Kazılar, 1992 yılında Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki terör olayları nedeniyle sona erdirilmiştir. Bu nedenle on altı kazı mevsimi süresince höyüğün 4.654 metrekaresi kazılabilmiştir.[8]

Tabakalanma
Tepede Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ'dan Ortaçağ'a kadar kesintisiz yerleşme olduğu kabul edilmektedir. Bugün için Neolitik Çağ tabakaları yüzeyin hemen altından başlamaktadır, daha üst tabakaların sel, erozyon ve diğer nedenlerle akıp gittiği düşünülmektedir. Dolayısıyla Neolitik Çağ'dan sonraki kültürler, yüzey buluntularına dayanılarak ileri sürülmektedir.[8] Tüm bunların sonucunda Evre olarak adlandırılan üç tabaka belirlenmiştir. Bu evreler yapı özelliklerine göre yapı evrelerine, alt evrelere ayrılmıştır.[8] Bu şekildeki evre ve alt evre adlandırması Halet Çambel ve Robert Braidwood başkanlığı döneminde benimsenmiş terminolojidir.[9] En alt tabakadan başlamak üzere,[8]

Evre I – Çayönü esas evresi, Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ
- Yuvarlak Planlı Çukur Yapılar Evresi (Çanak Çömleksiz Neolitik A) MÖ 8.200 – 7.400[2]
- Izgara Planlı Yapılar Evresi (Çanak Çömleksiz Neolitik A – B) MÖ 7.400 – 7.100 ?[2]
- Kanallı Yapılar Evresi (Çanak Çömleksiz Neolitik B) MÖ 7.100 – 7.000[2]
-Taş Döşemeli Yapılar Evresi (Çanak Çömleksiz Neolitik B) MÖ 7.000 – 6.600[2]
- Hücre Planlı Yapılar Evresi (Çanak Çömleksiz Neolitik B - C) MÖ 6.600 – 6.300[2]
- Geçiş Evresi (Çanak Çömleksiz Neolitik C)
- Geniş Odalı Yapılar Evresi (Çanak Çömleksiz Neolitik C) MÖ 6.200 – 6.000 ?[2]
Evre II (Çanak Çömlekli Neolitik Çağ - Kalkolitik Çağ - Erken Tunç Çağı I. Evre)
Evre III (Erken Tunç Çağı II. Evre sonları ve III. Evre başları – MÖ 2. binyıl Demir Çağı[3] - Ortaçağ)
Çayönü Tepesi'nin doğu ve kuzey kesimleri, Erken Tunç Çağı II. ve III. Evrelerde mezarlık alanı olarak kullanılmıştır.[3]

Çanak Çömlekli Neolitik Çağ yerleşmesi höyüğün kuzey kesimindedir. Burada taşla başlayıp kerpiçle yükseltilen kalın duvarlı, aralarında avlular yer alan çok odalı bir yapı kompleksi ortaya çıkarılmıştır. Avlu tabanları yer yer taş döşelidir.[8]

Çayönü'nün Çanak Çömleksiz Neolitik A evresinde bu topluluk yerleşik avcı – toplayıcı bir topluluktur. Yakınlarında Pleistosen bir gölün varlığı ek bir avantaj sağlamış olmalıdır. Bu evrenin büyük kısmında yuvarlak kulübelerde yaşanmış, daha geniş yapılarak gerek duyulunca da ızgara planlı konutlar yapılmıştır. Avlanan hayvanlar yaban domuzu, kızıl geyik, ala geyik, yaban sığırı, yaban koyunu ve yaban keçisidir. Toplanılan bitkilerin esasını yabani mercimek ve fiğ oluşturur. Çanak Çömleksiz Neolitik B evresinin Izgara Planlı Yapılar ve Kanallı Yapılar evrelerinde avcı – toplayıcı geçim tarzı devam ederken Izgara Planlı Yapılar Evresi'nde yabani emmer ve einkorn buğdayı görülmeye başlandı. Yine bu yapı evresinin başlarında domuzun bir evcilleştirme başlangıcı olarak yerleşme içinde tutulduğu ileri sürülmektedir. Diğer yandan el işçiliğinde ustalaşma, daha uzak mesafelerle mal değiş – tokuşu ve inanç sisteminde gelişmeler görülmektedir. Bu yapı evresinin sonlarına doğru, yani Çanak Çömleksiz Neolitik B evresi başlarında yabanıl tahıl türleri devşiriciliğinin yoğun olarak yapıldığı anlaşılmaktadır. Hücre Planlı Yapılar Evresi'nde özellikle koyun ve keçinin evcilleştirildiği, daha başlarda yabani einkorn buğdayının kültüre alındığı anlaşılmaktadır. Bu yapı evresinde hayvan yetiştiriciliği geçim tarzında önemli yere sahiptir ve halen koyun ve keçi en çok yetiştirilen hayvanlardır. Çanak Çömleksiz Neolitik C evresinde ise evcil koyun ve keçinin beslenmedeki ağırlığının arttığı belirtilmektedir. Beslenmenin bitkisel kaynakları ise yabani baklagiller (kültüre alınmış olması muhtemel görünmektedir), badem, menengiç, fıstık, bezelye, mercimek, burçak ve daha sınırlı ölçüde olarak buğday başta olmak üzere tahıllardır. Kanallı Yapılar Evresi sonlarına kadar baklagiller, tahıldan üç kat fazla tüketilmekteydi. Taş Döşeli Yapılar Evresi'nde bu oran on kat oldu. Hücre Planlı Yapılar Evresi'nde ise altı kattır. Beslenmenin hayvansal kaynakları ise evcil ve yabani domuz, koyun, keçi, sığır ve ala geyiktir. Belirtmek gerekir ki bu hayvanlardan yararlanma yüzdeleri sabit kalmamış, esas olarak yapı evrelerine göre değişiklikler göstermiştir.[10][11][12]

Mimari
Yuvarlak Planlı Çukur Yapılar Evresi
Tepe'nin doğusunda, ana toprak üzerinde yer alan yapı katıdır. Kendi içinde mimari gelişim gösteren 4 alt evre belirlenmiştir. En alttaki evre yuvarlak ya da oval planlı, sıvanmış dal örgü tekniğiyle yapılmış kulübelerle temsil edilmektedir. Zemin yerden 30 – 35 cm. kazılarak sağlanmıştır. Duvarlar, 10 – 12 cm. kalınlıktaki ağaç dallarının belirli aralıklarla dikilmesi, aralarının daha ince dallarla sepet gibi örülmesiyle oluşturulmuştur. Daha sonra bu dal örgünün üzeri kalın bir çamur tabakasıyla sıvanmıştır. Birbirine yakın yapılmış kulübelerdir. Çatıların ahşap ve saz gibi malzemeden yapıldığı düşünülmektedir. İlk haliyle bu şekildeki yapıların daha sonra alt kısımları taşla örülerek sağlamlaştırıldığı görülmektedir. Bu kulübelerin dışında, işlik olarak kullanıldığı düşünülen bazı taş döşeli alanlar vardır.[8]

Izgara Planlı Yapılar Evresi
Dikdörtgen planlı bu yapılar, üçü hariç kabaca kuzey – güney yönünde inşa edilmiştir, yani kısa kenarları kuzeye ve güneye gelecek şekildedir. Uzun kenarları 10 – 11 metre, kısa kenarları ise 3,5 metredir. İçte üç bölüm olarak düzenlenmişlerdir. Kuzey taraftaki en büyük bölme, aralarında geniş kanallar bırakacak biçimde birbirine paralel dizilmiş taş dizileri ile yükseltilmiş bir tabana sahiptir. Bu taş dizilerinin görünümü bir ızgarayı andırdığı için bu yapı evresine Izgara Planlı Yapılar Evresi tanımlaması verilmiştir. Taş dizilerinin ve arada oluşan kanalların üstü ağaç dalları, kamış ve sazlarla kaplanmış, bazılarında bunun da üzeri düzgünce kil bir tabakayla örtülmüştür. Her halükarda bu tabanın dışa yayılmaması için etrafının ince ve alçak bir taş sırası ile kapatıldığı anlaşılmaktadır. Duvar olarak yine dal örgü tekniği kullanılmıştır. Ortadaki ikinci bölüm ise avlu olarak kullanılmaktadır ve bir ocak bulunur. Yapının en güneyindeki üçüncü bölüm ise, işlevi anlaşılamayan fakat işlik ya da kiler olarak kullanılmış olabileceği düşünülen değişik sayıda hücre tarzı bölümlerden oluşmaktadır.[8] Bu alt evreye ait gün ışığına çıkarılan konutlar hemen hemen aynı boyutlarda ve aynı plandadır. Aralarında aynı mesafe bırakılarak iki sıra halinde inşa edilmişlerdir.[13]

Izgara planlı konutlar aslında dörtgen zemin üzerine yine yuvarlak (yarı – silindir gibi) yapılardır. Yuvarlak tabanda yuvarlak yapıların 6 metre çaptan daha geniş yapılmasında üstesinden gelinemeyen teknik sorunlar vardı. Bu nedenle tabanı dikdörtgen yapma yolu seçilmiş olmalıdır.[14]

Kanallı Yapılar Evresi
Her ne kadar bir alttaki Izgara Planlı Yapılar Evresi'ndeki gibi yine dikdörtgen planlı yapılar görülmekte ise de, taşıyıcı duvarları, kerpiç kullanımı ve gömüt geleneğindeki değişme gibi nedenlerle ayrı bir kültür olarak değerlendirilmektedir. Bu evrede kanallı taş düzlemlerle yükseltilmiş konutlar yer almaktadır. Bu kanallı taş düzlemler, küçük ocak taşlarının, aralarında 20 cm. genişlikte kanallar bırakacak şekilde düzenli bir biçimde üst üste dizilmesiyle örülen duvarlardan oluşmaktadır. Bu düzlemler yaklaşık olarak 3 x 5,50 metre ölçülerindedir. Kanalların üstü yassı taş levhalarla örtüldükten sonra tüm düzlemin üstü moloz taşları dökülerek düz bir platform elde edilir. Esas taşıyıcı duvarlar ise bu tabanın üzerine, küçük ocak taşlarıyla, harç olarak çamur kullanılarak 50 cm. kalınlıkta örülmüştür. Duvarların devamı kerpiç topakları kullanılarak yükseltilmiştir. Çatı konusunda kesin sonuç verecek bir buluntu olmamakla birlikte, düz dam olduğu yönünde bazı buluntular vardır.[8] Yerleşim düzeninde belirgin bir değişiklik olmuştur. Konutlar birbirinden daha mesafelidir ve aralarında geniş avlular yer alır. Ocaklar ve işliklerle birlikte günlük faaliyetlerin de konuttan genel alanlara çıktığı anlaşılmaktadır.[13]

Bu evrede, diğerlerinden farklı yapıda ve farklı işlevde iki yapı saptanmıştır. Bunlardan biri, daha üst evrede görülen ve "Kafataslı Yapı" olarak adlandırılmış olan yapının hemen altındaki yapıdır. Tabanı insan kemikleriyle kaplı olup büyük bir yangın geçirmiştir. Diğer ise "Saltaşı Yapı" olarak adlandırılan yapıdır.[8]

Taş Döşeli Yapılar Evresi
Konutlar ise yine dörtgen planlıdır. Birbirine geçişli birkaç odaları vardır. Tek katlı ve düz damlı oldukları belirtilmektedir. Kanallı Yapılar Evresi'nden en önemli farkı, tabanların duvarların çıkılmasından sonra döşenmiş olmasıdır.[8] Fakat esas yenilik, ilk kez kerpiç hamuru kullanılmasıdır. Bu hamur taş temeller üzerine dökme olarak kullanılmıştır.[13]

Hücre Planlı Yapılar Evresi
Yapı tekniğinde önemli bir atılım gerçekleştirildiği düşünülen evredir. Bu evrede konutlar iki katlı olarak yapılmıştır. Alttaki bodrum katı olarak değerlendirilen kat, sekiz küçük hücreye bölünmüştür. Taş subasmanlı olarak yapılmışlardır ve çoğunun tabanı topraktır. Hücreler hem kiler, hem de gömü yeri olarak kullanılmıştır. Girişlerinin konutun ikinci katı tabanından, ahşap bir merdivenle olduğu düşünülmektedir. Konut olarak kullanılan üst kata, doğu duvarı dışındaki taş merdivenlerden çıkılmaktadır.[8] Kerpiç hamuru, ilk kez bu alt evrede biçimlendirilerek tuğla olarak kullanılmaya başlanmıştır.[13]

Köy meydanı olarak kabul edilen alanda, tanrı heykelleri olduğu düşünülen dikilitaşlar vardır. Bir tören meydanı olduğu düşünülmektedir.[8] Daha sonraki evrede de kullanılan bu alan, bu evrede en az 50 x 25 – 30 metre boyutlarında bir alandır. Bir alt evrenin yapı kalıntıları üzerine, en yüksek zeminleri taban alarak, çukur kalan bölümleri doldurarak inşa edilmiştir.[15] Konutların doğusunda, ayrı bir alan olarak yer alır. Kuzey kenarı boyunca, planları konut planlarına benzeyen fakat yan yana, düzenli bir planlamayla ve daha geniş olarak tasarlanmışlardır. İçlerinde maden buluntular, kil kaplar ve kil ev maketleri gibi, "statü eşyası" olarak yorumlanan buluntular ele geçmiştir.[16] Bütün bunlar topluluk içinde ayrıcalıklı bir grubun olduğuna işaret etmektedir.[17]

Hücre Planlı Yapılar – Geniş Odalı Yapılar Geçiş Evresi
Bu evreye ait çok az mimari kalıntı vardır. Hücre Planlı Yapılarda bir "yozlaşma" görülür, geniş odalı yapılar yönünde bir eğilim ortaya çıktığı ileri sürülmektedir.[8]

Geniş Odalı Yapılar Evresi
Bu evre tek ve büyük odalı yapılarla temsil edilmektedir. Yapı tekniğinde, daha özensiz olmak dışında fark yoktur. Bununla birlikte ilk bu yapı evresinde temel çukurları açılmaktadır. Bir önceki evredeki tören meydanının bu evrede artık bu amaçla kullanılmadığı anlaşılmaktadır, dikilitaşlar devrilmiş ve üzerleri örtülmüştür.[8] Eskisi gibi düzenli bir tabana da sahip değildir.[18]

Kült yapıları
Yerleşmede farklı alt evrelerde konutlar dışında, tüm topluluğun kullanımı için inşa edilmiş, bir bakıma kamusal nitelikte yapılar vardır. Birer kült yapısı olarak görülen bu yapılar hem plan, hem yapı tekniği, hem de içeride ele geçen buluntuların niteliği yönünden konutlardan farklılık göstermektedir.[19] Bu yapıların ortak özellikleri çevre duvarlarının içten payelerle donatılmış olması ve her ne kadar farklı teknikler kullanılmış olsa da hepsinde özenle işlenmiş geniş döşemelerin görülmesidir.[20]

Kuşkusuz bu tür yapıların inşası, yani bireysel kullanım işlevi ötesinde topluluğun tümüne yönelik işlev gören yapılar, ancak bireysel iradenin ötesinde güçlü bir iradenin, bir otoritenin varlığını gerektirmektedir. Bu tarz bir irade ise tek tek topluluğu oluşturan bireylerin iradesinden daha güçlü ve bu şekilde topluluktaki tüm bireyleri harekete geçirebilecek yönetsel bir iradedir. Bu iradenin maddi kalıntılarını görebildiğimiz en eski topluların, bireysel bir iradenin toplum üzerindeki otoritesini göstermesi bakımından tabakalı bir toplum olduğu söylenebilir. Yine de bu toplumların tabakalı olmasını, Marksist literatürdeki, gücünü üretim araçları üzerindeki özel mülkiyete dayandıran bir hakim sınıfın varlığı olarak görmek için elimizde kanıt yoktur. Kamusal yapıların en eski örnekleri çoğu kez birer kült merkezidirler ve o toplumlarda, bireylerin paylaştığı ortak bir inanç sisteminden gücünü alan ruhban unsurların topluluğa empoze ettikleri iradeye bağlanır.[21] Nitekim Çayönü'nde katı bir inanç sisteminin sosyal yapının olduğu anlaşılmaktadır.[22]

"Kafataslı Yapı"
Yerleşme içinde kazılarda ortaya çıkarılan konut işlevli olmayan yapılardan biri de "Kafataslı Yapı" olarak tanımlanan yapıdır. Yapının ilk kez ortaya çıkarıldığı 1981 yılında içinde 70 kadar insan kafatasından başkaca bir buluntu elde edilmemişti. Bu nedenle bilim dünyasına Kafataslı Yapı olarak tanıtılmış, daha sonraki yıllarda yapıda kafataslarının yanı sıra diğer insan kemikleri de bulunmasına karşın bu adlandırma yerleşmiştir.[23] Kazıların sonuna kadar bu yapıdan 450 bireye ait kafatası ve kemikler ele geçmiştir.[16] Yaklaşık 2 bin yıl boyunca kullanılmış olan bu yapıda çok daha fazla bireye ait kemik bulunması gerektiği düşünülmektedir. Bunun açıklaması, Çayönü'nde bu süre içinde yaşayıp ölmüş tüm bireylerin değil, sadece ayrıcalıklı görülen bireylerin buraya gömüldüğü şeklinde yapılmaktadır. Ele geçen gömüler de bunu göstermektedir. Örneğin Izgara Planlı Yapılar'da taban altı gömüler vardır.[24][25]

Kült yapıları içinde en eskilerinden ve en uzun süre kullanılanıdır. Yuvarlak Planlı Yapılar Evresi'nden itibaren işlev görmektedir. Bu alt evrede ve Izgara Planlı Yapılar Evresi'nde yuvarlak, daha sonraki alt evrelerde ise dörtgen planlı olarak inşa edilmiştir.[25] Kanallı Yapılar Evresi'nde yerleşmenin güneydoğu yamacını kesecek biçimde yapılmıştır. Büyük bir yangın geçirdiği, içindeki kemiklerin büyük ölçüde kavrulmasından da anlaşılmaktadır. Bir sonraki Taş Döşeli Yapılar Evresi'nde bu kez dörtgen planlı olarak yeniden inşa edilmiştir.[8]

Çayönü'ndeki söz konusu yapının "kafatası kültü", gömme geleneğinde başın gövdeden ayrı tutulması ile doğrudan ilişkili olduğu kabul edilir. Ölülerin hazırlanması işlemleriyle ilgili görülmektedir.[8] Yapının avlusunda bulunan, üzerinde insan ve hayvan kanı saptanan bir sunak[26], çevresindeki sekiler ve odacıklarda, çukurlarda rastlanan çok sayıdaki ezik – kırık kemikler bu görüşü desteklemektedir.[16][24] Bunun bir uzantısı olabilecek şekilde, Çayönü'nde insan kurban etme geleneğinin görülmesi, bir olasılık olarak ileri sürülmektedir.[26][27]

Farklı kullanım evreleri gösteren bu anıtsal yapı, doğu – batı yönünde uzanmaktadır. En üstteki evre BM 2 A evresi olarak tanımlanmıştır. Tabanları taş döşeli üç oda ve güneyde geniş bir avludan oluşur. Büyük bir yangın geçirmiştir. 70 kadar kafatasının bulunduğu evre bu evredir. BM 2 B evresi ise hemen altta, aynı planda olmakla birlikte biraz daha küçük ölçeklidir. BM 2 C evresi kuzey kısmı sal taşlarıyla döşeli tek ve uzun bir mekandan oluşmaktadır. Muhtemelen kuzey tarafında yine avlu vardır. Saltaşı döşemenin altında mahzen gibi dört hücre yer almaktadır. Bu hücrelerin yan duvarları yer yer düzgün, büyük taş bloklarla desteklenmiştir ve saltaşı döşeme bunların üzerine yerleştirilmiştir. Gömüt odaları olarak kullanılmış olan bu mezar odalarının her birinde farklı gömü durumları görülmektedir ki, bu durum bugüne kadar başkaca neolitik yerleşimlerde tespit edilmemiş bir durumdur.[28] Örnek olarak en batıdaki mahzen 2,00 x 1,10 metre boyutlarındadır. Kafatasları ve çeşitli kemikler bu mahzenlere, üstlerine saltaşları kapatılmadan önce döküldüğü izlenimi edinilmektedir. Öyle ki altta her türlü kemik ve kemik parçaları ile dolu kalın bir dolgu oluşmaktadır. Kemiklerin çoğunun, bağ dokuları tümüyle çürüdükten sonra buraya konulduğu bellidir. Yine de tek bir ayak ve bacak birlikte bulunmuştur. Üzerindeki et henüz çürümeden buraya atıldığı anlaşılmaktadır. Bütün bu dolgu kaldırıldıktan sonra çok sayıda uzun kemiğin bir araya getirilip paketlenmiş gibi düzenli öbekler oluşturduğu görülmüştür. Bunun altında ana toprağa ulaşılmıştır. Tüm bu kemik dolgu içinde ender de olsa çift delikli silindirik boncuklar ve yine takı olarak kullanılmak için delindiği anlaşılan büyük bir deniz kabuğu çıkmıştır.[23]

Bu dört mezar odalarının dışında, yine aynı yapı içinde insan kemiklerinin yığıldığı çukurlar ortaya çıkarılmıştır. Örneğin yapının kuzey kesimindeki böyle bir çukurda 32 çocuk ve yetişkin bireye ait kemiklerin, yığın halinde atıldığı görülmektedir. Herhangi bir anatomik bağlantı olmaması nedeniyle başka bir yerden getirilip bu çukura yığıldıkları düşünülmektedir.[29]

Mezar odalarından en batıdaki, 4 No'lu çukurda ise ilginç bir durum vardır. En üstte çok sayıda bireye ait uzun kemikler düzensizce atılmış halde bulunmuştur. Bunlar kaldırıldığında, iki sıra halinde dikkatlice yan yana dizilmiş yetişkin kafatasları ortaya çıkmıştır. Bazıları batıya, bazıları ise doğuya bakmaktadır. Bunların altında ise yine dağınık halde uzun kemikler vardır. Bu şekilde bir gömü uygulamasının başka bir neolitik yerleşimde görülmediği belirtilmektedir.[30]

Nüfusun büyük bölümünün, neredeyse % 70'inin Kafataslı Yapı'ya gömüldüğü ileri sürülmektedir.[31] Birincil ve ikincil gömü örneklerine sıklıkla rastlanmaktadır.[32]

"Saltaşlı Döşemeli Yapı"
"Saltaşı Döşemeli Yapı" olarak adlandırılan yapı Izgara Planlı Yapılar Evresi'nin son döneminde, tepenin güney yamacında, ana toprağın içine oyularak yapılmıştır. Kanallı Yapılar Evresi'nde bir kült yapısı olarak işlev gördüğü kabul edilmektedir. Dikdörtgen planlı yapının boyutları 11 x 7,50 metredir. Kuzey duvarı aynı zamanda set görevi görmesi için daha kalın örülmüş ve iç taraftan iki payanda ile desteklenmiştir. Taban, levha taşlarla kaplanmış ve üzerleri düzlenmiştir. İçerdeki alanın ortasında, payandalarla aynı hizaya gelecek şekilde karşılıklı yerleştirilmiş iki dikilitaş vardır.[8] Ancak bu dikilitaşlar Göbekli Tepe ve Nevali Çori'deki gibi T biçimli değildir.[33] Bunların tanrı heykeli işlevi gördüğü düşünülmektedir. Kuzeydoğu köşede de bir üçüncü dikilitaş, doğu duvarına paralel duracak şekilde konmuştur.[8]

"Sekili Yapı"
İlk olarak Taş Döşeli Yapılar Evresi'nde inşa edilmiştir. Saptanan kamusal yapılar içinde en küçük ölçekli olanıdır. Çizimlerde BK yapısı olarak gösterilmektedir. İç duvarlar boyunca taş bir seki uzanır.

İçinde, işlevi hakkında ipucu verecek bir buluntuya rastlanmamıştır.[8]

"Terrazzo Tabanlı Yapı"
Hücre Planlı Yapılar Evresi'nin kamusal yapısı, terrazzo yapısıdır. Dörtgen planlı, içeride payeleri olan yapının tabanı terrazzo tekniğiyle –bir çeşit mozaik- yapılmıştır. Söndürülmüş kireç, kırmızı renkli kırık taşlar ve kumla, büyük bir özen gösterilerek yapılmış, parlatılmıştır. Yapının kuzeydoğu köşesinde yarımay şeklinde "kutsal ocak", yakınında üzerinde insan yüzü kabartması olan sığ bir tekne vardır. Bir tapınak olarak işlev gördüğü kesindir.[8]

Buluntular
Pişirmeden çanak çömlek yapma girişimi olarak görülen kilden kaplar Hücre Planlı Yapılar Evresi'nin en son evresinde ortaya çıkmıştır. Bazen çok az pişmiş, kaba bitkisel katkılı, kerpiç çamurundan, düz tabanlı, sığ kenarlı, yuvarlak ya da köşelerin yuvarlatılmış dörtgen kaplardır. Kaplar dışında silindir boncuklar, misket taşları vardır. Ayrıca kazılarda 49 adet kil insan heykelciği, 51 adet hayvan heykelciği bulunmuştur. Hayvan heykelcikleri içinde evcil koyun ve keçi heykelcikleri Hücre Planlı Yapılar Evresi'nin son alt evresinde, yabani hayvan heykelcikleri ise daha erken, Kanallı Yapılar Evresi'nden itibaren görülmektedir. En eski iki yapı evresinde kil heykelcik hiç bulunmamaktadır.[8]

En şaşırtıcı kil buluntusu ise ev modelleridir. Hücre Planlı Yapılar Evresi'nde bu şekilde beş model bulunmuştur. Alçak korkuluklu düz damlar, yağmur oluğu yanı sıra ilk katta hücrelerin havalandırma pencereleri görülmektedir.[8]

Çayönü ve Çatalhöyük, Türkiye'de en eski çanak çömlek buluntusu veren arkeolojik yerleşimlerdir. Bu tarih, MÖ 6. binyıla kadar geri gitmektedir.[34] Bir grup çanak çömlek buluntusu Güneydoğu Anadolu – Kuzey Suriye'de görülen "koyu yüzlü açkılı" olarak tanımlanan mal grubuna girmektedir. Ancak düğme biçimli kabartma bezemelerle bir farklılık göstermektedir. Bunlar, daha çok Doğu Anadolu – Kafkasya çanak çömleği ile benzerlik göstermektedir. Çayönü'nde Çanak Çömlekli Neolitik Çağ tabakasındaki çanak çömlek buluntuları Halaf öncesine, MÖ 6. binyıl başlarına tarihlenmektedir.[8][35]

Çanak Çömleksiz Neolitik tabakalarda hem çakmak taşı, hem obsidiyenden yontmataş alet yapımında yararlanıldığı görülmektedir. En eski Yuvarlak Planlı Yapılar ve Izgara Planlı Yapılar evrelerinde çakmak taşı kullanımı kabaca üç kat fazladır. Hücre Planlı Yapılar Evresi'nde ise yarı yarıyadır. Çakmaktaşı çevreden sağlanabilirken obsidiyen Bingöl ve Nemrut Dağı bölgesinden gelmedir. Daha sonraki evrelerde obsidiyen kullanımı artmıştır. Obsidiyen kullanımı dilgilerde, çakmak taşı ise yongalarda daha çoktur. Yongalar, toplam taş aletlerin % 47'si kadardır.[8]

Sürtmetaş aletler içinde değişik boylarda havan elleri vardır. Kullanıldıkları işe uygun biçimde farklı boyutlardadır, boya ezmekten et dövmeye kadar çok çeşitli işlerde yararlanıldığı anlaşılmaktadır.[8] Sürtmetaş buluntulara diğer örnekler havanlar, yassı baltalar, vurgu taşları, sap delikli çekiçler, bileyi taşları, bızlar, ağırşaklar, topuzlar, bilezik olarak ve başka amaçlar için kullanılan taş halkalar, bazıları bezemeli taş kaplar sayılmaktadır.[8] Gerek yontmataş, gerekse de sürtmetaş endüstrisinde Çanak Çömleksiz Neolitik boyunca önemli bir değişiklik görülmemektedir.[36]

Çayönü sakinlerinin nabit bakırı ve malahiti işledikleri saptanmıştır. Tüm buluntular değilse bile bir kısmı ısıtılarak tavlama işlemine tabi tutulmuş, daha sonra dövme tekniğiyle işlenmiştir. Bu şekilde işlenen bakırdan delgi, iğne ve tel parçaları yapılmıştır. Bu tavlama işleminin metalurji alanında bir devrim sayılması gerektiği belirtilmektedir. Diğer yandan bilinen en eski dövme tekniğiyle yapılan bu nesnelerin taş örsler üzerinde, sapsız taş çekiçlerle dövülerek şekillendirildiği tahmin edilmektedir. Bu şekilde doğal bakırın kullanılmasının yanı sıra ısıl işlemle cevherinden arıtılmış madenin de kullanıldığı anlaşılmaktadır. Çayönü'nde bulunan bu nesneler, sadece Anadolu'da değil, insanlık tarihinde bilinen en eski maden buluntulardır.[37][38] Bakırdan yapılma buluntular esas olarak Izgara Planlı Yapılar ve Kanallı Yapılar evrelerinde ele geçmiştir.[39]

Kemik ve geyik boynuzundan yapılma aletler oldukça çeşitlidir. Bızlar, başlı ya da delikli iğneler, kaburga kemiklerinden uçları sivri ya da yuvarlatılmış dilgiler, alet sapları vardır. Bu saplardan bazılarının uçlarında, aletin yerleştiği delikler, bazılarında ise bunun yerine dilgilerin yerleştirildiği boydan boya uzanan oluklar görülmektedir.[40]

Bitki kalıntıları içinde fiğ tohumlarının MÖ 7.500 – 6.500 yılları arasına ait olduğu anlaşılmaktadır.[41] Esas olarak emmer ve einkorn buğdayının, bazı baklagiller, burçak ve nohutun kültüre alındığı belirtilmektedir. Bezelye ve mercimek en son katlarda kültüre alınmıştır. Badem, fıstık, meşe palamutu, üzüm, delice otu, yabani bakla, yassı zarflı bezelye, keten ve çitlembik çevreden toplanan bitkilerdir. Arpa hemen hemen hiç bulunmamaktadır.[42]

Ölü gömme gelenekleri
Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ'ın son yapı katı olan Geniş Odalı Yapılar Evresi'nde ve Çanak Çömlekli Neolitik tabakada yerleşme içi gömütlere rastlanmaz. Açıktır ki yerleşme dışında bir mezarlık alanı vardı. Daha eski tabakalarda ise yerleşme içi gömüt geleneği esastandır. En eski evre olan Yuvarlak Planlı Çukur Yapılar Evresi'nde gömüt armağanı olmadan, hocker durumunda kil tabanlar altına gömü yapılmıştır. Izgara Planlı Yapılar Evresi'nde ızgaraları oluşturan duvarlar arasına, tek tek ya da topluca gömülmüştür. Gömüt armağanı olarak takı gibi kişisel eşyalar, sürtmetaş aletler ve kırmızı aşıboyası parçaları vardır.[25] Kanallı Yapılar Evresi'nde, arkeoloji biliminde "Kafataslı Yapı" olarak bilinen yapıya topluca ve ikincil gömü yapılmıştır. Çeşitli gömüt tipleri uygulanmıştır.[8] Tüm bunlar, Çayönü kazılarının önemini gösterir bulgulardır. Çayönü, zaman içinde taban altına gömü geleneğinden yerleşme içinde ortak bir yapı içinde ve ikincil gömü yapma geleneğine doğru olan gelişmenin izlenmesini sağlamaktadır.[60]

Kaynakça
1^ TAY – Yerleşme Ayrıntıları
2^ a b c d e f g J. Pearson, M. Grove, M. Özbek, H. Hongo, Food and Social Complexity at Çayönü Tepesi, Anatolia Stable Isotope Evidence of Differentiation in Diet According to Burial Practice and sex in the Early Neolithic (2012) Sh.: 182
3^ a b c M. Özdoğan, A. Özdoğan, Çayönü, A Conspectus of Recent Work (1989) Sh.: 66
4^ Deniz Erdem, Social Differentiation In Çayönü and Abu Hureyra Through Burial Custom and Skeletal Biology Sh.: 20, 21
5^ Halet Çambel, Robert J. Braidwood, Güneydoğu Anadolu Tarihöncesi Araştırmaları - I (1980)
6^ H. Çambel, R. Braidwood, Sh.: 13
7^ 13. Kazı Sonuçları Toplantısı, Sh.: 103
8^ a b c d e f g h i j k l m n o p q r s t u v w x y z aa ab ac ad ae af TAY – Yerleşme Dönem Ayrıntıları
9^ H. Çambel, R. Braidwood, Sh.: 15, dipnot
10^ J. Pearson, M. Grove, M. Özbek, H. Hongo, Sh.: 183
11^ Deniz Erdem, Sh.: 21, 22
12^ a b Ali Metin Büyükkarakaya, Çayönü ve Aşıklı Neolitik Toplumlarında Büyüme Bozuklukları 21. Arkeometri Sonuçları Toplantısı, Sh.: 68, 69
13^ a b c d "Mitoloji Sözlüğü". 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Haziran 2014.
14^ a b Çayönü, İlk Neolitik Yerleşimler
15^ M. Özdoğan, A. Özdoğan, Sh.: 69
16^ a b c Serap Özdöl, Sh.: 188
17^ Serap Özdöl, Çanak Çömleksiz Neolitik Çağda Güneydoğu Anadolu'da Din ve Sosyal Yapı 14 Temmuz 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Sh.: 193
18^ 11. Kazı Sonuçları Toplantısı, Sh.: 67
19^ J. Pearson, M. Grove, M. Özbek, H. Hongo, Sh.: 70
20^ 2. Kazı Sonuçları Toplantısı (1980), Sh.: 122
21^ Alev Erarslan, Anadolu'da Yönetici Sınırın Ortaya Çıkışı
22^ Serap Özdöl, Sh.: 176
23^ a b 11. Kazı Sonuçları Toplantısı (1989) Cilt 1, Sh.: 61 - 63
24^ a b Serap Özdöl, Sh.: 194
25^ a b c Deniz Erdem, Sh.: 36
26^ a b Metin Özbek, Çayönü Yerleşmesindeki Kesik İnsan Başları 2. Arkeometri Sonuçları Toplantısı (1986)
27^ Sevil Özterzi, Sh.: 34
28^ Metin Özbek, Son Buluntuların Işığında Çayönü Neolitik İnsanları 5. Arkeometri Sonuçları Toplantısı (1989), Sh.: 161
29^ a b M. Özbek, Son Buluntuların Işığında Çayönü Neolitik İnsanları Sh.: 162
30^ M. Özbek, Son Buluntuların Işığında Çayönü Neolitik İnsanları Sh.: 163
31^ a b M. Özbek, Son Buluntuların Işığında Çayönü Neolitik İnsanları, Sh.: 165
32^ Metin Özbek, Çayönü İnsanları ve Sağlık Sorunları 4. Arkeometri Sonuçları Toplantısı (1988) Sh.: 121
33^ Serap Özdöl, Sh.: 182
34^ Conservation of Ceramic Artifacts on Archaeological Sites
35^ 13. Kazı Sonuçları Toplantısı (1991) Cilt 1, Sh.: 100
36^ H. Çambel, R. Braidwood, Sh.: 16, 17
37^ Oktay Başak, Diyarbakır'da Maden Sanatının Gelişimi Sh.: 55, 56
38^ Oktay Başak, Taş Çağı'ndan Tunç Çağı'na Anadolu'da Maden Sanatının Gelişimi ve Kullanımı 14 Temmuz 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Sh.: 19 dipnot, 20
39^ a b H. Çambel, R. Braidwood, Sh.: 16
40^ H. Çambel, R. Braidwood, Sh.: 18
41^ "Yeni Bir Fiğ Çeşidi" (PDF). 1 Ocak 2007 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Haziran 2014.
42^ H. Çambel, R. Braidwood, Sh.: 19
43^ H. Hongo, J. Pearson, B. Öksüz, G. İlgezdi, The Process of Ungulate Domestication at Çayönü Sh.: 65, 66
44^ a b Sevil Özterzi, Sh.: 53
45^ M. Özbek, Çayönü'nde Kafatası Delgi Operasyonu Sh.: 119
46^ Hamza Ekmen, (2012) Yeni Veriler Işığında Başlangıcından MÖ II. Binin Sonuna Kadar Anadolu'da Yakarak Gömme (Kremasyon) Geleneği[ölü/kırık bağlantı] Sh.: 25
47^ M. Özbek, Çayönü İnsanları ve Sağlık Sorunları, Sh.: 125
48^ M. Özbek, Çayönü İnsanları ve Sağlık Sorunları, Sh.: 126
49^ A. Metin Büyükkarakaya, Tasmasor ve İkiztepe Arkeolojik Topluluklarında Mine Hipoplazilerinin İncelenmesi, Sh.: 11
50^ M. Özbek, Son Buluntuların Işığında Çayönü Neolitik İnsanları 5. Arkeometri Sonuçları Toplantısı (1989) Sh.: 161, 162
51^ M. Özbek, Çayönü İnsanları ve Sağlık Sorunları Sh.: 124
52^ 13. Arkeometri Sonuçları Toplantısı (1998) Sh.: 148
53^ M. Özbek, Son Buluntuların Işığında Çayönü Neolitik İnsanları Sh.: 166
54^ Sevil Özterzi, Anadolu'da Neolitik ve Kalkolitik Dönemdeki Mezar Tiplerinin ve Ölü Gömme Geleneklerinin Sosyokültürel Açıdan Değerlendirilmesi Yüksek Lisans Tezi, 2011 Sh.: 54
55^ a b Deniz Erdem, Sh.: 41
56^ Serpil Özdemir, Minnetpınarı İskeletlerinin Paleopatalojik Açıdan Analizi Sh.: 101 – 108 - 111
57^ Metin Özbek, Çayönü'nde Kafatası Delgi Operasyonu Sh.: 109
58^ M. Özbek, Çayönü'nde Kafatası Delgi Operasyonu Sh.: 110
59^ M. Özbek, Çayönü'nde Kafatası Delgi Operasyonu Sh.: 117, 118
60^ J. Pearson, M. Grove, M. Özbek, H. Hongo, Sh.: 181
61^ a b Deniz Erdem, Sh.: 22, 23
Wikipedia

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Likya Uygarlığı Antik Kentleri - Antalya & Muğla

Türkiye'deki il ve ilçelerin eski isimleri

Kastabara antik kenti - Fethiye, Muğla