Kisthene / Kız çifliği höyüğü - Balıkesir, Gömeç

Kisthene (Kızçiftliği Höyüğü), Türkiye’deki Antik Kentler listesinde,Balıkesir ilimizin Gömeç İlçesi merkezine yakın Kızko Kooperatifi arazisi ve çevresindeki alanlarda bulunduğu düşünülen, Kültür Bakanlığınca sit alanı ilan edilen , antik bir yerleşim yeridir.

Kisthene (Kızçiftliği Höyüğü) Antik Kenti Tarihçesi
Kisthene Antik Kenti Kazı Çalışmaları ve Bulunan Kalıntılar
Kisthene (Kızçiftliği Höyüğü)  Antik Kenti Fotoğrafları ve Videoları
Kisthene Antik Kenti Nerede | Nasıl Gidilir


Kisthene (Kızçiftliği Höyüğü) Antik Kenti Tarihçesi
Bu höyük, adını en yüksek noktasında yer alan eski bir çiftlik evinden (Kızçiftliği ) almaktadır. Antik kaynaklardan Strabon, Sokrates ve Plinius bu bölgede Kisthene adında bir kentten söz ederler.Fakat yer olarak  Strabon Kisthene’yi, Edremit Körfezi’ndeki Pura Burnu/ Pyrrha ile Midilli Adası’nın Anadolu’daki arazileri arasına koyarken, Mela’ya göre: Kisthene, Adramytteion (Ören, Burhaniye) ile Kane/Kanai (Dikili, Killik) arasındaki küçük bir şehirdir.

Sokrates’te Sparta Kralı Agisilaos önderliğinde İ.Ö. 397 yılında Kisthene’nin ele geçirildiğini ve 100 Talent vergiye bağlandığını yazmaktadır.

Bulunan sikkelerde kist yazması, M.Ö. 4. yy da Pers Satrabı Orantes adına para basmış olan Kisthene , yakınında bulunan ve adına para basmış olan Adramyttion kenti dışında Edremit Körfezi’nin güneyinde önemli bir şehir gibi algılanmaktadır.

Gümüş 2.73 gram / Tetrobol / Ön yüzünde çömelmiş kalkanla kendisine siper almışKisthene satrapı büstü / Arka yüzünde kanatlı domuz ve OPO-NT-A yazısı bulunur

Gümüş 2.65 gram / Tetrobol / Ön yüzünde çömelmiş kalkanla kendisine siper almış Kisthene satrapı büstü / Arka yüzünde kanatlı domuz ve OPO-NT-A yazısı bulunur

Bu antik kent içinmi yada başka bir antik kentmi Passanda adı ile anılan başka bir kent ismi de düşünülmektedir(.Pasada/Pasanda/Passanda/Paassanda/Pa(s)sa-wanda) Stefano Bizantinos, Passandayı(Passandra) Adramytteion ile Kisthene yakınında bir yerleşim olarak tanımlamaktadır. Kiepert ise oluşturduğu haritada, Passanda’yı Gömeç yakınında bir yerde olduğu kanaatindedir.

Bölgede en yakın dönemde araştırma yapan Alman araştırmacı Stauber’e göre ise Passanda, Ayvalık ile Gömeç arasında yer alan bir kıyı yerleşimidir. Ancak Stauber Kistenenin Gömeç’e daha yakın bir yerleşim olduğu fikrinden yola çıkarak, Passanda ihtimalini düşük tutarak ve Kız Çiftliği Höyüğünün Kistene olma olasılığı üzerinde durmaktadır.

Arkeolog ve Tarihçi Prof.Dr. Engin Beksaç ” Tarihin Işığında Burhaniye” Kitabında ve Kültür Bakanlığı Araştırma Sonuçları raporlarında Kız Çiftliği Höyüğünün Kisthene olduğunu vurgulamaktadır.

Günümüzde bu antik kent ile ilgilenen  Vigant adında bir araştırmacıdır. Bölgede araştırmalar yapan Vigant 1904 yılında yayınladığı yazısında, Gömeç çevresinde gördüğü 5 adet sütun, 1 adet girlantlı altar (şu anda Gömeç Parkında sergilenmektedir) lahit kapağı, inci dizili mermer mimari parça ve bazı Bizans dönemi bezemeli plakaların varlığından söz etmektedir. Ayrıca Vigant, Gömeç Camisi önünde granitten ve mermerden sütun parçaları ve bir adet sütun başlığından bahsederek, bu malzemelerin olasılıkla çiftlikten buraya getirildiğine değinmektedir.Vigant bu görüşünü, Gömeç halkından edindiği bilgilere dayandırmaktadır.

Bu araştırmalara dayanarak, Gömeç civarının antik kaynaklarda Kisthene ve Passanda olarak bilinen antik yerleşimlerden biri olabileceği söylenmektedir.Höyük özellikle Levanten dönemde Trikopi/ Kızçiftlik olarak anılmaktadır.

Kisthene Antik Kenti Kazı Çalışmaları ve Bulunan Kalıntılar
Kızçiftliği olarak bilinen tepe, Doç. Dr. Engin Beksaç ve ekibi tarafından 1997 yılında yapılan yüzey araştırması sırasında tespit edilerek Bakanlığa bildirilmiş.Balıkesir Arkeoloji Müzesi tarafından yapılan çalışma sonucunda höyük yerleşimi olarak tescile önerilmiştir.Hazırlanan belgeler doğrultusunda höyüğün nispeten bozulmamış, yüksek kısmı ile çevresindeki yayılma alanı tespit edilerek 1/1000 ölçekli paftaya işlenmiş ve Bursa KTVKK’da yapılan görüşmeler neticesinde tarafımızdan teklif edilen alan, aynı kurulun 25.09.1998/6447 sayılı kararı ile 1. derece arkeolojik sit alanı olarak tescil edilmiştir.

1980’li yılların sonlarında gelen yapılaşma talepleri sonucunda, Höyüğün güneydoğusu, güneyi ve batısı,Bayındırlık Bakanlığı tarafından yaptırılan imar kontrollérince, güneyden başlayarak yoğun bir yapılaşmaya maruz kalmış, bu yapılaşma sonraki yıllarda doğu sınıra kayarak genişlemiştir.Arkeolojik sit ilanından önce başlayan bu yapılaşma sırasında, yarım kalan veya hiç başlanılamayan inşaatlar sit ilanı ile durdurulmuştur. Kooperatif tarzındaki yapılaşmaların durdurulması, büyük hukuki problemleri de beraberinde getirdiğinden, konunun çözülmesi yolunda gelen talepler üzerine konu yeniden ilgili koruma kuruluna götürülerek, 18.12.1999/7632 sayılı kararı ile önceden belirlenen sit sınırının yapılacak sondajlar ile irdelenmesi istenmiştir.

1980-1990lı yıllarda bölgede araştırma yapan Alman Araştırmacı ( Nümüzmatik ve Sikke Uzmanı ) Josef STAUBER, Gömeç Camisi önündeki altar, yazıtsız bir tabula anzata ile girlantlı ve defne yaprağı bezemeli altar parçası hakkında bilgi vermektedir. Çevrede yaptığı araştırmalarda ise Gömeç ana yolunun batısında Armutova Çayı köprüsünün 500 metre kuzeyindeki bir tarlada 8 adet sütunun varlığından bahsetmektedir. Stauber, bu mimari parçalardan bir kısmını Roma, bir kısmını da Bizans Dönemine tarihlendirmektedir.

Vigant 1904 tarihli yazısında, Trikupis Çiftliği ve bunun etrafında toprağın altında birçok antik duvarın varlığından bahseder ve bu duvarların bir kısmının 3-4 metre kalınlığında alivyon tabakasıyla örtüldüğünü söyler. Stauber’de Vigantın bahsettiği Trikupi’ye değinerek, Kız Çiftliği’nin anılan yer ile aynı yer olduğunu söylemektedir. Zaten Kız Çiftliğinin bir Rum yerleşimi olduğu, Kurtuluş savaşı sırasında Yunan komutan Trikupi’nin burada kaldığı günümüzde de söylene gelmektedir. Ancak bunların dışında bölgede yapılan epigrafik araştırmalar ile, edebi metinlerden net bilgi alınmadığından, Kız Çiftliği veya yakınındaki bir yerleşimin ismini söyleyebilmek bugün için mümkün değildir. Bu bilgilerin netleşebilmesi için burada, bilimsel ve sistematik kazıların yapılması gerekmektedir.

1998 yılında belirlenen höyüğün yayılma alanı sınırlarının irdelenmesi amacıyla Balıkesir Arkeoloji Müzesi, 2000 yılında sondaj çalışmaları başlatılmıştır. Höyüğün güney tarafında yoğun yapılaşmanın bulunduğu Kızkooptan başlayarak güney yamaç ve kuzeydoğu yamacı çevreleyen tarlalarda 111 adet sondaj çukuru açılmıştır.

Sondaj çukurlarının yarısından fazlasında, hep aynı teknikle örülmüş duvarlar görülmüştür. Ancak bu teknikten farklı olarak sondaj 72’de bulunan ortalama 60 cm. uzunluğunda düzgün kesme taşlardan kireç harçla örülmüş muntazam duvarın yüzeye yakınlığı, tekniği ve buluntu yerine dayanarak çiftlik evi ile bağlantılı geç dönem bir yapı olduğunu düşünmekteyiz.

72 nolu sondaj çukurunun yaklaşık 10-15 metre kuzeyinde, çiftlik evinin yaklaşık 40 metre güneyindeki 74 nolu sondajda kuzey- güney doğrultusunda uzanan bir su yoluna rastlanmıştır. Karşılıklı yerleştirilmiş tektaş sırasından oluşan kanalın genişliği ortalama 15 cm.dir.Su yolunun istikameti dikkate alındığında, 1998 yılında höyüğün güney eteğinde önceden yapılaşmış bir evin bahçesinde, su kuyusu kazısı sırasında ortaya çıkan faal vaziyetteki su sistemine dahil olabileceğini düşünmekteyiz

Balıkesir Arkeoloji Müzesi‘nin yaptığı bu sondaj çalışmalarının, 39 nolu sondaj da biraz daha farklı bir buluntu bulumuştur. Burada yoğun miktarda çatı kiremitleri, tuğla parçaları daha alt seviyede yapı taşları bulunmuştur. Bu yoğunluk bize bir atık deposu ya da bir evin çöken çatısı olabileceği fikrini vermektetir. Kiremit parçalarının özelliklerine dayanarak burası en erken M.Ö. 4. yüzyıla tarihlendirilebilir.

Bulunan seramik örnekleri ise, M.Ö. 2.bine tarihlenen ve Griminyas olarak adlandırılan gruptur.Özellikle höyüğün üst kısmında çiftlik evinin güneyinde açılan 74 nolu sondaj çukurunda, çok özel bir grup olan Korint seramik parçaları ile karşılaşılmıştır.

M.Ö. 6-7 yy’lara tarihlenen kotyle tipi bir kap parçası örneğinde, bir hayvan dirseği ve yanında doldurma motifi rozetler görülmektedir . Italya’ya kadar görülen seramik, ithal gruplar içine girmektedir.Smyrna’da ele geçen benzer motifli bir kap parçasına dayanarak, aynı döneme tarihlendirilmektedir.Aynı dönemlere tarihlenen diğer örnekler, ince cidarlı açık renk üzerine koyu kahverengi ve kırmızı renkte dikey ve yatay paralel çizgiler ile bezenmiş Korint seramikleridir. Ege yunan adası Rodos adasındaki antik eserlere benzemektedir.

M.Ö. 6 yüzyıla dayanan başka bir buluntu ise Lotus bantlı siyah figürlü parçadır. Benzeri, Attika üretimi bir Kylix üzerinde görülmektedir.Höyüğün doğusunda Seçkon sitesi içinde siyah figür tekniğinde yapılmış bir tabak parçasıdır. MÖ. 6. yüzyıla tarihlenmektedir.

Geç Oryantalizan Döneme (M.Ö. 575-550) ait olduğu  bir tabak parçası bulunmuş olup, tarihlenmiştir. Bu tipin örnekleri Samos, Kios, Rodos, Delos Adaları’nda ağırlıklı olarak görülmekte olup M.Ö. 700-480 arasına tarihlendirilmektedirler. Genellikle beyaz zemin üzerine kahve renkli bitkisel ve geometrik bezemeler olarak belirlenmektedir. Höyükten çıkan örnekler yerli oryantalizan grubu temsil etmektedir.

Lidya tipi seramik parçası örneği, Lidya bölgesine özgü mermer taklidi kaplardan bir parça. Bu örnekler kuzey-güney Aeolya ile ilişkilere işaret etmektedir.

Höyükten Meander motif bezeli bir kap parçası ile, benzer motifli Bayraklıdan bir tabak örneği (Resim 34-35). Meander motifli bezeme, M.Ö. 1. binden itibaren yaygın olarak kullanılan motiftir.

Attika tipi siyah fimisli seramik parçalarından örnekler, kırmızı hamurlu siyah fimisli tipik ağızlı kenarlı ve kulplu seramik örnekleri M.Ö. 4. yüzyıla tarihlendirilmektedir.

Balık tabağı olarak adlandırılan bir formdan örnek parçada ise , Hellenistik döneme tarihlendirilmektedir.

Bulunan Yeşil sırlı seramik parçaları ise , Geç Bizans-Osmanlı dönemi arasına tarihlenmektedir


Önemli ölçüde tahrib edilmiş olan bu antik kent alanı içinde Prof. Dr. Beksaç Bronz Çağ sürecinden Bizans Dönemi sonlarına kadar giden uzun bir zaman sürecine ait verilere rastlamıştır. Bu kentin daha eski adının Passawanda olduğu kanısı Prof. Dr. Beksaç tarafından önerilmiştir.


Neriman Ozaydın - Seval Konak
Tarihin Kucağında Gömeç Sempozyumu

Kuzeyde dik bir sırtla yükselerek kuzeydoğu-doğuya doğru sert, güney-güneydoğuya doğru yumuşak bir eğimle alçalan höyük, adını en yüksek noktasında yer alan eski bir çiftlik evinden almaktadır. Antik kaynaklardan Strabon, Sokrates ve Plinius bu bölgede Kisthene adında bir şehirden bahsederler. Strabon Kisthene'yi, Edremit Körfezi'ndeki Pura Burnu/ Pyrrha ile Midilli Adası'nın Anadolu'daki arazileri arasına koyarken, Mela'ya göre: Kisthene, Adramytteion (Ören, Burhaniye) ile Kane/Kanai (Dikili, Killik) arasındaki küçük bir şehirdir. Sokrates'te Sparta Kralı Agisilaos önderliğinde İ.Ö. 397 yılında Kisthene'nin ele geçirildiğini ve 100 Talent vergiye bağlandığını yazmaktadır.

Kız Çiftliği için antik kaynaklarda Passanda adı ile anılan başka bir kent ismi de düşünülmektedir. Stefano Bizantinos, Passandayı(Passandra) Adramytteion ile Kisthene yakınında bir yerleşim olarak tanımlamaktadır. Kiepert ise oluşturduğu haritada, Passanda'yı Gömeç yakınında bir yere koymaktadır.

Özellikle yörede çok önemli araştırmalar yapan Prof.Dr. Engin Beksaç Tarihin Işığında Burhaniye Kitabında ve Kültür Bakanlığı Araştırma Sonuçları raporlarında Kız Çiftliği Höyüğünün Kisthene olduğunu vurgulamakta.

Bu yerleşimden yakın dönemde ilk bahseden Vigant adında bir araştırmacıdır. Bölgede araştırmalar yapan Vigant 1904 yılında yayınladığı yazısında, Gömeç çevresinde gördüğü 5 adet sütun, 1 adet girlantlı altar (şu anda Gömeç Parkında sergilenmektedir) lahit kapağı, inci dizili mermer mimari parça ve bazı Bizans dönemi bezemeli plakaların varlığından söz etmektedir. Ayrıca Vigant, Gömeç Camisi önünde granitten ve mermerden sütun parçaları ve bir adet sütun başlığından bahsederek, bu
malzemelerin olasılıkla çiftlikten buraya getirildiğine değinmektedir.Vigant bu görüşünü, Gömeç halkından edindiği bilgilere dayandırmaktadır.

Bu araştırmalara dayanarak, Gömeç civarının antik kaynaklarda Kisthene ve Passanda olarak bilinen antik yerleşimlerden biri olabileceği söylenmektedir.

yükte ele geçen seramik buluntular Ege arkeolojisi için özellikle de bölgemiz için önemli veriler olarak değerlendirilmektedir. Kız Çiftliği ile Yunan dünyası arasında özellikle Korint, Rodos, lonya ile ticari ve kültürel ilişkilerin yoğunluğunu gösteren önemli deliller olarak düşünülmektedir.
Höyük özellikle Levanten dönemde Trikopi/ Kızçiftlik olarak anılmaktadır.

Gömeç yerleşim merkezinin 3 km kuzey batısında, Edremit Körfezi’nin Antarak Burnu ile Karatepe Burnu arasında kalan koyun kıyısında, deniz tarafından yükselerek güneye ve güneydoğuya doğru alçalan ve Kızçiftliği olarak bilinen tepe, Doç. Dr. Engin Beksaç ve ekibi tarafından 1997 yılında yapılan yüzey araştırması sırasında tespit edilerek Bakanlığımıza rapor edilmiş, bunun neticesinde Müdürlüğümüzce (Balıkesir Arkeoloji Müzesi) yapılan çalışma sonucunda höyük yerleşimi olarak tescile önerilmiştir.Hazırlanan belgeler doğrultusunda höyüğün nispeten bozulmamış, yüksek kısmı ile çevresindeki yayılma alanı tespit edilerek 1/1000 ölçekli paftaya işlenmiş ve Bursa KTVKK’da yapılan görüşmeler neticesinde tarafımızdan teklif edilen alan, aynı kurulun 25.09.1998/6447 sayılı kararı ile 1. derece arkeolojik sit alanı olarak tescil edilmiştir.

Höyüğün güneydoğusu, güneyi ve batısı, 1980’li yılların sonlarında gelen yapılaşma talepleri sonucunda, Bayındırlık Bakanlığı tarafından yaptırılan mevzii imar planları netice sinde, güneyden başlayarak yoğun bir yapılaşmaya maruz kalmış, bu yapılaşma sonraki yıllarda doğu sınıra kayarak genişlemiştir.Arkeolojik sit ilanından önce başlayan bu yapılaşma sırasında, yarım kalan veya hiç başlanılamayan inşaatlar sit ilanı ile durdurulmuştur. Kooperatif tarzındaki yapılaşmaların dur durulması, büyük hukuki problemleri de beraberinde getirdiğinden, konunun çözülmesi yolunda gelen talepler üzerine konu yeniden ilgili koruma kuruluna götürülerek, 18.12.1999/7632 sayılı kararı ile önceden belirlenen sit sınırının yapılacak sondajlar ile irdelenmesi istenmiştir.

Kuzeyde dik bir sırtla yükselerek kuzeydoğu-doğuya doğru sert, güney-güneydoğuya doğru yumuşak bir eğimle alçalan höyük adını, en yüksek noktasında yer alan eski bir çiftlik evinden almaktadır. Antik kaynaklardan Strabon, Sokrates ve Plinius bu bölgede Kisthene adında bir şehirden bahsederler.Strabon Kisthene’yi, Edremit Körfezi’ndeki Pura Burnu ile Midilli Adası’nın Anadolu’daki arazileri arasına koyarken, Mela’ya göre: Kistene Adramyttion ile Kanai arasındaki küçük bir şehirdir. Sokrates’te Sparta Kralı Agisilaos önderliğinde l.Ö. 397 yılında Kistene’nin ele geçirildiğini ve 100 Talent vergiye bağlandığını yazmaktadır.
l.Ö. 4. yy da Pers Satrabı Orantes adına para basmış olan Kisthene (paralar üzerinde Kist olarak geçmektedir), yakınında bulunan ve adına para basmış olan Adramyttion kenti dışında Edremit Körfezi’nin güneyinde önemli bir şehir gibi algılanmaktadır.


Kız Çiftliği için antik kaynaklarda Passanda adı ile anılan başka bir kent ismi de düşünülmektedir. Stefano Bizantinos, Passanda’yı Adramyttion ile Kistene yakınında bir yerleşim olarak tanımlamaktadır. Kippert ise oluşturduğu haritada, Passanda’yı Gömeç yakınında bir yere koymaktadır.Yörede en yakın dönemde araştırma yapan Alman araştırmacı Stauber’e göre ise Passanda, Ayvalık ile Gömeç arasında yer alan bir kıyı yerleşimidir. Ancak Stauber Kistenenin Gömeç’e daha yakın bir yerleşim olduğu fikrinden yola çıkarak, Passanda ihtimalini düşük tutarak ve Kız Çiftliği Höyüğünün Kistene olma olasılığı üzerinde durmaktadır.

Bu yerleşimden yakın dönemde ilk bahseden Vigant adında bir araştırmacıdır. Bölgede araştırmalar yapan Vigant 1904 yılında yayınladığı yazısında, Gömeç çevresinde gördüğü 5 adet sütun, 1 adet girlantlı altar (şu anda Gömeç Parkında sergilenmektedir) lahit kapağı, inci dizili mermer mimari parça ve bazı Bizans dönemi bezemeli plakaların varlığından söz etmektedir. Ayrıca Vigant, Gömeç Camisi önünde granitten ve mermerden sütun parçaları ve bir adet sütun başlığından bahsederek, bu malzemelerin olasılıkla çiftlikten buraya getirildiğine değinmektedir. Vigant bu görüşünü, Gömeç halkından edindiği bilgilere dayandırmaktadır.

Bu araştırmalara dayanarak, Gömeç civarının antik kaynaklarda Kistene ve Passanda olarak bilinen antik yerleşimlerden biri olabileceği söylenmektedir. 1980-1990lı yıllarda bölgede araştırma yapan Stauber, Gömeç Camisi önünde bulunan kaide şekıinde bir altar, yazıtsız bir tabula anzata ile girlantlı ve defne yaprağı bezemeli altar parçası hakkında bilgi vermektedir. Çevrede yaptığı araştırmalarda ise Gömeç ana yolunun batısında Armutova Çayı köprüsünün 500 metre kuzeyindeki bir tarlada 8 adet sütunun varlığından bahsetmektedir. Stauber, bu mimari parçalardan bir kısmını Roma, bir kısmını da Bizans Dönemine tarihlendirmektedir.
Vigant 1904 tarihli yazısında, Trikupis Çiftliği ve bunun etrafında toprağın altında birçok antik duvarın varlığından bahseder ve bu duvarların bir kısmının 3-4 metre kalınlığında alivyon tabakasıyla örtüldüğünü söyler. Stauber’de Vigantın bahsettiği Trikupi’ye değinerek, Kız Çiftliği’nin anılan yer ile aynı yer olduğunu söylemektedir. Zaten Kız Çiftliğinin bir Rum yerleşimi olduğu, Kurtuluş savaşı sırasında Yunan komutan Trikupi'nin burada kaldığı günümüzde de söylene gelmektedir. Ancak bunların dışında bölgede yapılan epigrafik araştırmalar ile, edebi metinlerden net bilgi alınmadığından, Kız Çiftliği veya yakınındaki bir yerleşimin ismini söyleyebilmek bugün için mümkün değildir. Bu bilgilerin netleşebilmesi için burada, bilimsel ve sistematik kazıların yapılması gerekmektedir.

1998 yılında belirlenen höyüğün yayılma alanı sınırlarının irdelenmesi amacıyla Müdürlüğümüzce, 2000 yılında sondaj çalışmaları başlatılmıştır .Höyüğün güney tarafında yoğun yapılaşmanın bulunduğu Kızkooptan başlayarak güney yamaç ve kuzeydoğu yamacı çevreleyen tarlalarda 111 adet sondaj çukuru açılmıştır.

Höyüğün doğusundan kuzeybatısına uzanan sur duvarı görünümündeki mimari kalıntıların dışında kalan alanda, hiçbir kalıntı veya buluntuya rastlanılmazken, özellikle güney yamacında ve doğusunda yoğun yerleşime işaret eden mimari buluntulara rastlanılmıştır.Ortaya çıkarılan duvarlar genellikle, 50-60 cm genişliğinde ve tek sıra korunmuş durumdadır. Yarı işlenmiş ince taşlar ile moloz taşların, çamur harçla örülmesi ile oluşturulmuşlardır. Duvar örgüsünde seyrekte olsa kalın ve kaba tuğla parçaları da görülmüştür.Az da olsa birkaç sondajımızda iki veya üç değişik evreye işaret eden mimariye rast lanmıştır; sondaj 61-66.

Sondaj çukurlarının yarısından fazlasında, hep aynı teknikle örülmüş duvarlar görülmüştür. Ancak bu teknikten farklı olarak sondaj 72’de bulunan ortalama 60 cm. uzunluğunda düzgün kesme taşlardan kireç harçla örülmüş muntazam duvarın yüzeye yakınlığı, tekniği ve buluntu yerine dayanarak çiftlik evi ile bağlantılı geç dönem bir yapı olduğunu düşünmekteyiz.
72 nolu sondaj çukurunun yaklaşık 10-15 metre kuzeyinde, çiftlik evinin yaklaşık 40 metre güneyindeki 74 nolu sondajda kuzey- güney doğrultusunda uzanan bir su yoluna rastlanmıştır. Karşılıklı yerleştirilmiş tektaş sırasından oluşan kanalın genişliği ortalama 15 cm.dir.

Su yolunun istikameti dikkate alındığında, 1998 yılında höyüğün güney eteğinde önceden yapılaşmış bir evin bahçesinde, su kuyusu kazısı sırasında ortaya çıkan faal vaziyetteki su sistemine dahil olabileceğini düşünmekteyiz.Mimari buluntu veren sondajlarımız içinde tek farklı olanı, 39 nolu sondajdır. Burada yoğun miktarda çatı kiremitleri, tuğla parçaları daha alt seviyede yapı taşları bulunmuştur. Bu yoğunluk bize bir atık deposu ya da bir evin çöken çatısı olabileceği fikrini vermektetir. Kiremit parçalarının özelliklerine dayanarak burası en erken M.Ö. 4. yüzyıla tarihlendirilebilir.Höyükteki çalışma!arda ana toprağa mil mediğinden, stratigrafisi henüz netleşmemiştir. Bu durumda en yardımcı unsur olarak seramikleri gösterebilmekteyiz. Ele geçen en eski seramik örnekleri M.Ö. 2.bine tarihlenen ve Griminyas olarak adlandırılan gruptur.

Özellikle höyüğün üst kısmında çiftlik evinin güneyinde açılan 74 nolu sondaj çukurunda, çok özel bir grup olan Korint seramik parçaları ile karşılaşılmıştır. M.Ö. 6-7 yy’lara tarihlenen kotyle tipi bir kap parçası örneğinde, bir hayvan dirseği ve yanında doldurma motifi rozetler görülmektedir . Italya’ya kadar görülen seramik, ithal gruplar içine girmektedir.Smyrna’da ele geçen benzer motifli bir kap parçasına dayanarak, aynı döneme tarihlendirilmektedir.Aynı dönemlere tarihlenen diğer örnekler, ince cidarlı açık renk üzerine koyu kahverengi ve kırmızı renkte dikey ve yatay paralel çizgiler ile bezenmiş Korint seramikleridir. Bu parçaların benzerleri tüm Ege ve Yunan Adaları’nda yaygın olarak ele geçmekte olup, tam kap örneklerimiz Rodos’tandır.

Höyüğün doğusuna yakın kısmında, Seç kon kooperatifi sınırları içinde açılan sondaj çukurlarının birinde, adın Rodos’taki bir merkezden alan Fikelura örneği bir kaba ait parça ele geçmiştir. Güney lonya menşeili bu tarzın benzerleri doğu Yunanistan, Rodos ve Samos Adaları’nda görülmektedir.

Lotus bantlı siyah figürlü parça, bezeme şekli ile MÖ. 6. yüzyıla tarihlenmektedir. Benzeri, Attika üretimi bir Kylix üzerinde görülmektedir.Höyüğün doğusunda Seçkon sitesi içinde siyah figür tekniğinde yapılmış bir tabak parçasıdır. MÖ. 6. yüzyıla tarihlenmektedir.Oryantalizan tipli seramik örnekleri.
Kız Çiftliği’nden oryantalizan bir tabak parçası ile benzer şekilde bezenmiş tam bir tabağa ait çizim. Çizimdeki tabak Bayraklı’da bulunmuş olup, geç Oryantalizan Döneme (M.Ö. 575-550) tarihlenmiştir. Bu tipin örnekleri Samos, Kios, Rodos, Delos Adaları’nda ağırlıklı olarak görülmekte olup M.Ö. 700-480 arasına tarihlendirilmektedirler. Genellikle beyaz zemin üzerine kahve renkli bitkisel ve geometrik bezemeler olarak belirlenmektedir. Höyükten çıkan örnekler yerli oryantalizan grubu temsil etmektedir.

Lidya tipi seramik parçası örneği, Lidya bölgesine özgü mermer taklidi kaplardan bir parça. Bu örnekler kuzey-güney Aeolya ile ilişkilere işaret etmektedir.
Höyükten Meander motif bezeli bir kap parçası ile, benzer motifli Bayraklıdan bir tabak örneği (Resim 34-35). Meander motifli bezeme, M.Ö. 1. binden itibaren yaygın olarak kullanılan motiftir.

Attika tipi siyah fimisli seramik parçalarından örnekler, kırmızı hamurlu siyah fimisli tipik ağızlı kenarlı ve kulplu seramik örnekleri M.Ö. 4. yüzyıla tarihlendirilmektedir.

Balık tabağı olarak adlandırılan bir formdan örnek parça, Hellenistik döneme tarihlendirilmektedir.
Höyüğün doğu yamacından ele geçen M.Ö. 4. yüzyıla tarihlendirilen bir Guttus örneği.
M.Ö. 4. yüzyıla tarihlenenen bk kandil örneği.
Kandil parçası , Bayraklı’da ele geçen kandiller ile, çağdaş olabileceği düşünülmektedir.
Ağırşak örnekleri, kesin tarihlemesi yapılamamaktadır.
Yeşil sırlı seramik parçası. Geç Bizans-Osmanlı dönemi arasına tarihlenmektedir.
Sonuç olarak; belirlenen sit sınırı içinde bir bölümü yapılabilen sondaj kazıları verilerine göre höyüğü en erken M.Ö. 2000’e tarihleye bilmekteyiz. Yaptığımız çalışma sadece buluntuların yayılma alanını tespit amaçlı olduğundan, ana toprağa inilmemiş daha önemlisi de höyüğün çekirdeği olarak adlandırabileceğimiz kesimde hiç çalışma yapılmamıştır. Bu nedenle, bilimsel kazılar yapılmadan ve stratigrafi belirlenmeden höyük hakkında kesin bir tarihleme yapmanın uygun olmayacağı kanaatindeyiz. Yukarıda belirttiğimiz 2. bin tarihlemesini de Griminyas olarak adlandırdığımı seramik gruplarına dayandırmaktayız. Bu tarihle höyükte yoğun biçimde bulunan 8., 7., 9. yüzyıllara tarihlenen seramikler arasında bi boşluk görülse de, sonraki çalışmalarla bu boşluğun aydınlanabileceğini düşünmekteyiz.
Höyükte ele geçen seramik buluntular Ege arkeolojisi için özellikle de bölgemiz için önemli veriler olarak değerlendirilmektedir.Kız Çiftliği ile Yunan dünyası arasında özellikle Korint, Rodos, lonya ile ticari ve kültürel ilişkilerin yoğunluğunu gösteren önemli deliller olarak sunulmasının yanlış olmayacağını düşünmekteyiz.

Kaynak:

Neriman Ozaydın - Seval Konak
Tarihin Kucağında Gömeç Sempozyumu

erkmensenan.blogspot.com
Wikipedia.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gaziura antik kenti - Tokat, Turhal

Kastabara antik kenti - Fethiye, Muğla

Likya Uygarlığı Antik Kentleri - Antalya & Muğla