Likya Uygarlığı Antik Kentleri - Antalya & Muğla
Likya veya Lisiya (Likçe: 𐊗𐊕𐊐𐊎𐊆𐊖. Trm̃mis; Yunanca: Λυκία, Lykía), Anadolu'nun Teke Yarımadasını kapsayan antik bir bölgedir. Likya, aynı zamanda bu bölgedeki antik kentlerin oluşturduğu bir federasyon ve daha sonra da Roma İmparatorluğunun bir eyaletidir. Likya "Işık Ülkesi" anlamına gelmektedir.
II. binyıl ortalarında Doğu Akdenizde korsanlıklarıyla korku salan, LUKKA yada LUKKU adıyla anılan halk bu bölgede oturuyordu. Kendilerini Trmmili ya da Termili, ülkelerini Trmmisa adıyla anıyorlardı. Lykia dilindeki yazıtlarda Lykialılar olarak değil, daima TRMMLI olarak yer alır. Hitit metinlerinde sık sık Lukka halkından bahsedilir.
Antik Likya, güneyde Akdeniz, batıda Karya ve doğuda ise Pamfilya ile komşudur.
Günümüzde Teke Yarımadası olarak bildiğimiz, Antalya ile Fethiye körfezleri arasındaki Akdeniz'e uzanan yarımada antik coğrafyada Likya olarak adlandırılmıştır. Bölgenin güney sınırı Akdeniz ile belirlenmiş, doğu, batı ve kuzey sınırları ise tarihte sürekli olarak değişiklik göstermiştir. Antik yazarlara göre; Antalya'nın hemen batısından başlayıp güneybatıya doğru uzanan Beydağları, Akdağ silsilesi ve onların kuzeybatı doğrultusundaki uzantısı, Likya’nın kuzey sınırını oluşturmaktadır.
Homeros Truva Savaşlarını anlatan ünlü İlyada destanında Likyalıların Glaukos ve Sarpedon önderliğinde Akhalara karşı Truvalıların yanında yer aldığını anlatmaktadır. Likya İ.Ö.545 yılında başlayarak Pers Kralı Harpagos’un zaptı ile Pers yönetimine girip, 480 yılında Kral Xerxes’in Yunanistan'ı zaptı için oluşturduğu donanmaya 50 gemi ile katılmıştır. Pers istilası İ.Ö.334 yılında Makedonyalı Büyük İskender’in İstanbul Boğazını aşıp Anadolu’ya geçişi ve İ.Ö.333′de Granikos Savaşında Persleri yenişi ile sonlanmıştır.
Tarihçe
Likya ile ilgili en eski tarihi kaynaklar Mısır ve Hitit medeniyetlerine aittir. MÖ 2000’li yıllara dayanan bu kaynaklarda, “Luka” ve “Lukka” isimli halklardan bahsedilmektedir. Hitit Kralı Suppliluliuma MÖ 14. Yüzyılda kendisinin “Likya Devletini” fethettiğini söylemektedir. Tarihte ilk yazılı anlaşma olarak bilinen ve Mısırlılar ile Hititler arasında, MÖ 1280’de imzalanan Kadeş Antlaşmasında bu bölgenin halkı için “Denizci Lukka Halkı” denilmektedir. İşte bölgeye “Likya” ismini de yine burada yaşayan bu denizci halk vermiştir.
Hitit kralı IV. Tudhaliya (1250-1220) Lukka seferine çıkar;
Patar Dağı'nın karşısında
Adaklar ve armağanlar yaptım,
Steller diktirip,
Kutsal mekânlar inşa ettim
Likyalılar’ın, MÖ 3. bin yılın ikinci yarısında Anadolu'ya gelen ve 2. bin yıl boyunca Güney Anadolu bölgesinde yaşamış ve Anadolu'nun en eski Hint-Avrupa kökenli halkı olan Luviler’in dağılmasından sonra bir kısmının devamı olduğu söylenir. Luvi dilinin Hititçe’yle yakınlığı ve Luviler’in de Hititliler’le akraba olduğu göz önünde bulundurulursa Likçe’nin de Hititçe’ye olan bağlantısı anlaşılır. Hitit dilinde de Likya’nın adı Lukka’dır.
Herodot Likya ve Likyalılar hakkında şu şekilde anlatmaktadır;
“Likyalılar’ın kökeni eski devirlerde Yunan olmayan halkın yaşadığı Girit’ti. Europa’nın iki oğlu olan Sarpedon ve Minos tahtı ele geçirmek için mücadele etmişler ve galip gelen Minos, Sarpedon’u ve taraftarlarını ülkeden dışarı atmıştı. Sürülen grup, gemilere binip Asya’ya doğru hareket etmiş ve Milyaslar’ın topraklarına yerleşmişlerdi. Milyas, o zamanlar Solymler tarafından işgal edilen ve bugün Likyalılar’ın yaşadıkları ülkenin eski adıdır. Sarpedon'un krallığı zamanında isimleri Termiller diye bilinirdi. Şimdi bile komşuları Likyalılar için bu adı kullanırlar. Gelenekleri yönünden bazıları Giritliler’e, bazıları Karyalılar’a benzer. Fakat hiç kimseye benzemeyen bir töreleri vardır. O da babaları yerine analarının adını kullanmalarıdır. Bir Likyalı’ya kim olduğunu sorun, size adını annesinin, anneannesinin, büyük anneannesinin ve daha büyük anneannesinin ismini söyleyerek cevap verir. Hür bir kadının bir köleden çocuğu olursa yasal sayılır. Buna karşılık, toplum içinde ne kadar önemli bir yeri olursa olsun, hür bir erkekle bir yabancı kadının veya metresinin çocuğuna vatandaşlık hakkı tanınmaz.„demektedir.
En başından beri Yunanların saldırılarına karşılık verebilen Likyalılar, MÖ 6. yüzyılda Persler tarafından işgal edilmiştir. Ancak MÖ 4. yüzyılda Büyük İskender çıktığı “Doğu Seferi” dahilinde bu bölgeyi de ele geçirmiştir.
Büyük İskender’in ölümünden sonra İ.Ö.309′dan itibaren Mısır’da hüküm süren generallerinden Ptolemaios’ların yaklaşık 100 yıllık egemenliğine girer ki, bu dönem Likya dilinin unutulup yerini Grekçeye bıraktığı dönem olarak bilinmektedir, Bölge yavaş yavaş Yunan kültürü ve sosyal değerlerinin etkisinde kalmıştır. Bölge, MÖ 190 yılında sonuçlanan Magnesia Savaşı'nın ardından imzalanan Apameia barışı uyarınca komşu bölge Karya ile birlikte savaşta Roma tarafında yer alan Rodos’a bırakılmıştır. Likya Birliği bu yıllarda Rodos’a karşı direniş amacıyla kurulmuştur. MÖ 168-167 yıllarında ise Roma İmparatorluğu Likya’nın bağımsızlığını ilan etmiştir. Bu yüzyıl içerisinde Anadolu'nun birçok bölümü Roma eyaleti şeklinde düzenlenmişti fakat Likya daima bağımsızlığını korumayı başarmıştır. Bunun önemli nedenlerinden birisi Mithridates VI. Eupator tarafından başlatılan Roma aleyhtarı eyleme katılmayıp Romanın tarafında yer almasıdır.
Bölge İ.Ö.197-167 yılları arasında Suriye Kralı III. Antiochus’un yönetimindedir. Likya Roma’dan İ.Ö. 167 yılında özgürlüğünü almıştır. Bu dönemde başkent Ksanthos olmak üzere 23 şehrin “Likya Birliğini” oluşturduğu ve birlik adına para basıldığı yazıt ve sikkelerden bilinmektedir. Strabon, Likya Birliğinin 6 büyük kentinin Ksanthos, Patara, Pınara, Olympos, Myra ve Tlos olduğunu belirtmektedir. Yerleşimlerin birbirlerine bağlanan güzergahlarla ve uzaklık ölçüleriyle yazıldığı Likya coğrafyasının haritası olan Likya Yol Kılavuz Anıtı, dünyanın bilinen en eski ve tek kara yolları haritasıdır.
Lykyalılar Özgürlük ve bağımsızlıklarına son derece bağlı bir halktı. 545 yılında Harpagos komutasındaki güçlü Pers ordusuna karşı koyamaz.
Herodotos;
".Kadınları, çocukları, hazineleri ve köleleri kaleye doldurdular. Alttan, yandan ateşe verdiler. Korkunç yeminlerle bağlanarak düşmana atıldılar ve tümü savaşta öldü."
MÖ 42 yılında büyük bir Roma ordusuyla Brutus Xanthos'u kuşatır. Yenileceklerini anlayan Lykialılar yine toplu intiharlara girişirler. Kucağında çocuğuyla ateşe atlayan bir kadını gören Sezar'ın katili Brutus bile üzüntüye kapılır. Askerlerine kurtaracakları her Xanthoslu için ödül vaat eder. Özgürlüklerini kaybetmektense ölmeyi tercih eden Ksanthoslulardan ancak 150'si kurtarılabilmiştir.
Evlerimizi mezar yaptık mezarlarımızı ev,
Yıkıldı evlerimiz, yağmalandı mezarlarımız,
Dağların doruğuna çıktık, toprağın altına girdik,
Suları altında kaldık,
Gelip buldular bizi, yakıp yıktılar,
Biz ki analarımızın, kadınlarımızın,
Ve ölülerimizin uğruna toplu ölümleri yeğleyen,
Bu toprağın insanları
Bir ateş bıraktık geride,
Hiç sönmeyen ve sönmeyecek olan.
Roma, Likya Birliğini yeniden ayağa kaldırmak için, bu felaketten arda kalanlara, destek verir.
Roma İmparatorlarından Germanicus, İS. 17'de, Vespasianus, İS. 69'da, Trianus, İS. 113'te Lykia'yı ziyaret ettiler. MÖ. 43 yılında Lykia'yı ziyaret eden Marcus Antonius, Brutus'un yıktığı Ksanthos'un imarına yardımcı oldu.
M.S. 42-43 yıllarında imparator Claudius tarafından Provincia Lycia adı ile eyalet haline getirilir. Söz konusu eyalet M.S. 72-73 yıllarında imparator Vespasianus tarafından Provincia Pamphylia eyaleti ile birleştirilerek Likya ve Pamfilya Eyaleti (Provincia Lycia-Pamphylia) oluşturulur.
1295'de Mısırlılarla yapılan Kadeş Savaşında Hitit saflarında yer aldılar. Troia savaşında, Troia saflarında savaştılar. Komutanları Sarpedon ve Glaukos idi.
Sarpedon Hektora şu şekilde seslenir;
Ben ta uzaklardan geldim yardıma
Anaforlu Xanthos'tan geldim, uzak Lykia'dan
Sevgili karmi, yavrumu kodum orada,
Yoksulların göz dikeceği bir sürü mal mülk kodum,
Savaşa sürüyorum Lykialıları gene de,
Kendim de en öndeyim işte bak"
Birlik Roma İmparatorluğu Döneminde fonksiyonunu yitirmediği gibi bolluk ve refahın da en üst düzeyine bu dönemde ulaşmıştır. Şehir nüfusları 5.000 civarında olup bölge nüfusu 200.000 civarındadır. Sınırlar kuzeydoğuda Kaunos’u (Dalyan) içine alacak şekilde genişlemiştir. 5. yy. ortalarında Likya Eyaletinin Konsül Valisine bağlı 34 kent sayılmıştır. Demre ve Kaş arasında kalan bölge Likya’nın en yoğun yerleşim görmüş kesimidir.
Likya halkının Hristiyanlıkla karşılaşması 53-57 yıllarındaki üçüncü misyonerlik seyahatinde St. Paulus’un Myra ve Patara’yı ziyaretine kadar dayanmaktadır. Olympos’lu Methodius Likya’nın ilk bilinen piskoposudur ve 312 yılında Patara’da idam edilmiştir. 4-7 y.y.’lardaki Bizans dönemi, bölgede Hristiyanlığın yerleşip birçok kilisenin inşa edildiği dönemdir. Bizans’la birlikte başlayan önemli değişimlerden birisi özellikle Demre’nin dağlık kesimlerinde manastır yerleşimlerinin oluşmaya başlamasıdır.
Likya sahilinin büyük bir kısmı kayalıklardan oluşmaktadır. Bu topoğrafya liman oluşumuna bazı yerlerde olanak vermiştir. Strabon, Likya kıyılarının engebeli ve geçilmesi zor olduğunu, ancak limanlarının son derece iyi donatıldığını söylemektedir. Tunç Çağından itibaren bölgede görülen deniz ticareti, sonraki dönemlerde çeşitlenerek Roma ve Bizans Dönemine kadar sürmüştür. Mor boya, sedir ağacı, zeytinyağı, şarap, sünger Likya bölgesinin önemli yerel üretim mallarındandır. Antik kaynaklara göre Antiphellos (Kaş) ve çevresindeki çok kaliteli ve yumuşak sünger çıkartılmaktadır. Ayrıca gemi yapımında kullanılan Likya Bölgesi sedirlerini kalitesi çok yüksektir. Likya limanları doğudan batıya doğru Idyros, Phaselis, Korykos, Olympos, Posidarisus, Melanippe, Gagai, Phoinikos, Andriake, Simena, Teimussa, Aperlai, Antiphellos, Kalamaki, Phoinike, Patara, Pydnai, Arymnessos/Perdikiai, Kalabantia, Karmylessos, Telmessos, Krya, Lissa ve Lydai olarak sıralanmaktadır. Bu limanlardan gerek konumu, gerekse de siyasi ve ekonomik gücü, uluslararası ticarete ev sahipliği yapan Andriake (Çayağzı) ve Patara diğerlerinden ayrılmaktadır.
Likya bölgesi, büyük, orta ve küçük ölçekli kentler, liman kentleri, askeri, yarı çiftlik ve kule yerleşimlerinden oluşmaktadır. Bölgede görünür kalıntıların çoğu Roma ve Bizans dönemine aittir. Dağlarda yoğunlaşan klasik yerleşimlerinde sıkça rastlanan kalıntılar, zeytinyağı ve şarap işlikleri, tarım terasları dır. Nüfusun büyük çoğunluğunu barındıran bu kırsal yerleşimler, hem kendilerini, hem de bağlı oldukları büyük kentleri beslemektedir. Likya bölgesindeki konut yapıları genel olarak dört guruba ayrılmaktadır.
Birinci grup; tepe yamaçlarında yan yana sıralı, bitişik her bir mekanının ayrı girişi bulunan konutlar,
İkinci grup; yerleşim alanı içinde kırsal yerleşimlerde birbirinden bağımsız tek ya da iki odalı konutlardır. Her iki gurup konutlar çoğunlukla iki katlı, sur içinde toplu veya birbirine yakındır.
Üçüncü grup; 2-4 yerleşim birimine sahip, tarım alanlarında dağınık halde inşa edilmiş, genelde tek katlı, bazıları avlulu, kendine ait sarnıç ve işliği bulunan konutlar,
Dördüncü grup; ortada bir avlu çevresinde odaların yer aldığı, kırsal bölgelerde yapılmış, genelde zenginlere ait konutlardır.
Likya, M.S. 2. ve 3. yüzyıllarda yaşadığı büyük depremlerin ve M.S. 6. ve 8. yüzyılları arasında yaklaşık 200 yıl süren veba salgınının ardından bir daha kendisini toparlayamamıştır. Bunlardan en önemlileri 141, 240, 385,529 yıllarında meydana gelen depremler ve 542 ile 1346-1347 yıllarındaki veba salgınlardır. Kıyı bölgelerindeki yıkımlar nedeniyle iç bölgelerdeki yerleşimler önem kazanmıştır. M.S. 8. yüzyılda Arap akınları ve bu süreye kadar da korsan saldırıları sebebi ile terk edilen bölge, 13. yüzyılda Türk Beylikleri ile yeniden yerleşime açılmıştır.
Coğrafya
Bölge Antalya'nın batısını, Muğla'nın güneydoğusunu ve Denizli ile Burdur'un güneyini kapsar. Tarihsel olarak sınırları batıda Dalaman Çayı, doğuda bugünkü Kemer ile sınırlıdır. En kuzeyi Burdur'un Gölhisar ilçesidir. Toros Dağlarını da içeren bu bölgenin yüksekliği Akdağ ve Beydağları gibi noktalarda 3000 metreyi aşar. Likya tarihte, kuzey ve kuzeybatıda Karya (Caria) ile, kuzeydoğuda ve doğuda Pamfilya (Pamphilia) ve Pisidya (Pisidia), kuzeyde Frigya(Phyrgia) ile çevrilmiştir.
Antalya ilinin batı kesimi, Muğla ilinin güneydoğu ucu. Köyceğiz'den Antalya'ya çekilecek bir çizginin güneyinde kalan kısım Lykia'dır. Batı ucunu Dalaman (Indus) çayı, doğusunu Phasalis kenti, kuzeyini Akdağ (Massikytos) sınırlar. Semahöyük ( Elmalı ) ve Hacımusalar kazı buluntuları III. bin'de bölgede oturulduğunu kanıtlamıştır.
Dağlık bir bölge olan Lykia'nın en yüksek dağı güneydeki 3086 metrelik Kızlar Sivrisi ile Beydağları'dır. Lykia'nın iç kısımlarının en karakteristik coğrafik özelliği, kuş bakışıyla, bölgenin büyük bir kısmını kapsayan bir at nalı ile karşılaştırılabilecek büyük dağ sıralarıdır. Bölgenin merkezindeki büyük dağ sıralarının yanında, bunlardan derin vadilerle ayrılmış dağlık alanlar vardır. Lykia Bölgesinin topoğrafyasında dağlar kadar nehirler de belirleyici bir öneme sahiptir. Bunlar, doğudan batıya doğru Alakır Çayı (Gagas?), Limyros (Göksu), Arykandos (Başgöz-Aykırıçay), Myros (Demre Çayı) ve Ksanthos'tur (Eşen Çayı). Bu nehirlerden en önemlisi olan Ksanthos, Antik Dönem'de Lykia kültürünün merkezi konumundaydı. Bölgenin yerleşimi, bu dağlar ve nehirlerin oluşturduğu vadiler ile nehirlerin sahilde oluşturdukları alüvyon ovalarda yoğunluk kazanmaktadır. Sahil yerleşiminde aynca, deniz yolu ulaşımının kolaylığı ve deniz aşın ticaret de rol oynamıştır.
Lykia'daki doğal limanlar bu yüzden önemlidir.
Ekonomi
Deniz ticareti ve tarım, Lykia'nın önemli gelir kaynağı olarak gözükmektedir. Bölgenin temel zenginlik kaynağı, bugün hala dağ sıralarının yamaçlarını kaplayan, çamlardan ve gemi yapımında kullanılan birçok sedir çeşidi ile daha aşağı rakımlarda yetişen selvi ağaçlarından oluşan ormanlardı. Köklerinden tıpta kullanılmak üzere özler elde edildiği için dikenli çalılar da oldukça önemliydi. Öte yandan, Telmessos şarabı çok ünlüydü ve İtalya'ya dahi ihraç ediliyordu. Bugün hala birçok meyvenin yetiştiği Podalia'nın bereketli ovası (Elmalı Ovası), Antik Dönem'de de oldukça zengin olmalıydı. Geniş Ksanthos Vadisi bir hububat merkeziydi. Bilinen tek endüstri, özellikle giysi yapımında kullanılan tiftik üretimiydi. Kıyıda, özellikle de Chelidonia Adaları yakınlarında önemli dalyanlar vardı ve Antiphellos civarından çıkarılan süngerler oldukça kaliteli bulunuyordu. Bununla birlikte, bu kadar dağlık bir bölge olan Lykia'da, aynı zamanda tıbbi değeri de olduğu düşünülen bir kireç (crete) türünden başka hiçbir maden bulunmaması ilginçtir.
Dil
Günümüzde Likya dilinin, Luvi dilinin devamı olduğu hemen tüm uzmanlarca kabul edilmektedir. Likya’nın başkenti olan Arnna’da (Likçe: "Arnna"; Yunanca: "Ksantos") bulunan ve Atinalılara karşı kazanılan zaferi betimleyen Likçe yazıt, Likya dilinin en önemli kaynaklarındandır. Hint-Avrupa Dil Ailesi'ne ait olduğu kabul edilen Likya dilinde altısı sesli olmak üzere toplam 29 harf bulunduğu saptanmıştır. Harf yazılışlarının Yunan alfabesi ile bazı ortaklıkları olduğu da bilinen bir gerçektir.
Antik Likya Kentleri
Tarih boyunca sınırları değişkenlik göstermekle beraber, hem o döneme ait çeşitli yazıtlardan, hem de kentlerin sahip olduğu ana karakterlerden (mezarlar, vb) Likya kentlerini ayırt etme imkanına sahibiz. Doğal olarak en çok tartışma Karya, Pisidya ve Pamfilya sınırlarına yakın olan kentler üzerine olmuş, ancak tarihçiler aşağıdaki kentlerin Likya kentleri olduğu konusunda genel bir fikir birliğine varmışlardır.
Tarihte bilinen ilk demokratik birliği kurmuş olmakla bilinen Likyalılar, farklı şehirlerden bir araya gelmiş olmalarına rağmen ortak bir kültür yaratmış ve var oldukları sürece bunu paylaşıp yaşatmışlardır. Birlik önemli–önemsiz toplam 23 şehirden oluşmuştur. Bu federasyonun önemli kentleri Patara (başkent), Xanthos, Pinara, Olympos, Myra ve Tlos’tur. Bunlara daha sonra Phaselis de eklenmiştir. Teke Yarımadasında Likya Birliği’ne ait Andriake, Sura, Kyaenai, Limyra, Theimmusa, Simena, Istlada, Trebende, Aperlae gibi daha küçük kentler de bulunmaktaydı.
Günümüze kadar da dayanabilmiş, en büyük altı şehir olan Arnna (Ksantos), Patara, Pinara, Tlos, Myra ve Olympos’un 3’er oy hakkı varken, daha önemsiz küçük şehirlerin 1 ya da 2 oy hakkı bulunuyordu. 2 ya da daha fazla sayıda Likya kentinin bir araya gelerek oluşturduğu politik birliklere Sympoliteia adı veriliyordu.
Likyalılar'ın kurmuş olduğu bu federasyon sistemi, aynı zamanda ABD Anayasası'na da ilham kaynağı olmuştur. Alexander Hamilton, James Madison ve John Jay tarafından kaleme alınan ve 85 makaleden oluşan Federalist Yazılar, ABD Anayasasının da temelini oluşturmaktadır. Alexander Hamilton'un yazdığı 9 ve 16 numaralı ve James Madison'un yazdığı 45.numaralı makalelerde ABD için en uygun yönetim sisteminin Likya Federasyonunda olduğu gibi federatif şehir birliği (eyaletler) olduğuna açıkça vurgu yapılmaktadır.
Likya kentlerinin oy hakları aşağıdaki gibiydi
Arnna (Ksantos) - 3
Patara - 3
Myra - 3
Pinara - 3
Tlos - 3
Olympos - 3
Cybira - 2
Boubon - 2
Balbira, Lycia - 1
Oenoanda - 1
Aperlae Simpolu, Simena, Isinda, Apollonia, Lycia - 1
Lykia Eyaleti Yol Kılavuzunda adı geçip sonradan konumlandırılan ve henüz tam konumu bilinmeyen kentler aşağıdaki gibidir.
01- Onobara: Gökdere Boğazı vadisinin sonundaki Gedeller/Kedetler Mahallesi’nin güneyinde bulunan Deveboynu’ndaki kalıntılara lokalize ediliyor.
02- Typallia: İsmi ilk kez, İ.Ö. 30 dolaylarında bir onur yazıtında geçiyor; Karabel mevkiinde.
03- Kosara: İsmine ilk kez yol kılavuzunda rastlandı. Typallia’dan güneye doğru devam edildiğinde bu kente geliniyor.
04- Lykai: Kosara’nın güneydoğusunda. İlk kez, yol kılavuzunda bilim adamlarının karşısına çıktı.
05- Mnara: Kavak Dağı’nın sarp zirvesindeki ören yerinde lokalizesi güçlü bir olasılık.
06- Kitanaura: Kavak Dağı’nın güneybatısında, Saraycık’taki harabelik.
07- Pygela: Lokalizasyonu şimdilik tam olarak yapılamadı, yol kılavuzunda iki güzergahla belirtiliyor.
08- Laodikea: Yol kılavuzunun aktardığına göre bu kent, şimdiye kadar bilinmeyen ve yazıtta, eksik olduğu için tam okunamayan ‘Epikam...’ bölgesinde yer alıyor. ‘Laodikealı bir erkek ile Kitanauralı bir kadının evlilikleri’ ile ilgili bir yazıdan yola çıkılarak, sözkonusu kentin Kitanaura civarında olabileceği düşünülüyor.
09- Korykos: Bu kentin, Olympos’un yerine geçen daha sonraki yerleşimi olduğu sanılıyor.
10- Madnausa: İlk kez yol kılavuzunda adı geçti, Rhodaiapolis ve Akalissos arasında.
11- Soklai: Kılavuzda, Akarassos ve Podalia’dan geçen yol güzergahları arasında yer alıyor. Elmalı’nın 12 kilometre güneyindeki Söğle beldesine lokalize ediliyor.
12- Akarassos: Muhtemelen, şimdiki Elmalı’ya yerleştiriliyor.
13- Kodopa: Kızılbel’deki harabeliğin, bu kentin yerleşimi olabileceği tahmin ediliyor.
14- Kastabara: Sadece, yol kılavuzunda geçiyor. Tlos ile Choma kentleri arasında olduğu, kılavuzda belirtiliyor.
15- Kalynda: Telmessos’tan 34.5 kilometre, Kaunos’tan 19 kilometre uzaklıkta.
16- Oktapolis: Kragos Dağı eteklerinde bir bölgenin adı. Bu bölgede, Lyrnai, Hippukome, Kastanna, Loanda, Myndos, Pallene, Sestos ve Symbra kentleri bulunuyor.
17- Lyrnai: Oktapolis içinde yer alan bugünkü Kızılkaya’da olduğu düşünülüyor.
18- Hippukome: Kalynda ve Kadyanda arasında arasında bir istasyon.
19- Kastanna: Oktapolis içinde yer aldığı ve Hippukome yakınlarında konumlandığı sanılıyor.
20- Loanda: Yeri, Hippukome yakınlarında aranıyor. Kentte kutsal bir alan bulunuyor.
21- Myndos: Oktapolis’te, Hippukome yakınlarınnda bir kent.
22- Pallene: Bu kentin yerinin de, Hippukome’ye yakın olduğu düşünülüyor.
23- Sestos: Hippukome yakınlarında aranan bir başka kent de Sestos.
24- Symbra: Hippukome’den 24 kilometre, Kadyanda’dan 13.5 kilometre uzaklakta olduğu kılavuzta belirtiliyor. Bu mesafelerde, Nifköy bulunuyor.”
Küçük notlar:
* Herodotos onların, göğüs ve baldır zırhları giydikleri, kızılcık ağacından yayları, kamıştan kanatsız okları, mızrakları olduğunu, omuzlarında keçi postları, başlarında kuş tüyü şapkaları bulunduğunu, kama ve pala taşıdıklarını anlatır.
* İÖ. III. Yy.a gelindiğinde Lykçe ortadan kalkmış yerini Hellenceye bırakmıştı. Hellence kent adları bu tarihten sonra ortaya çıkmıştır.
* Lykia IV. Yy. da birlik çabalarına girişir, Limyra beyi Perikles bu birliğin oluşmasını sağladı.
* Bu birliğin her yıl sonbaharda toplanan bir senatosu vardı. Senatoda birlik işleri görüşülüp, savaş, barış, ordunun düzenlenmesi, birlik hazinesinin ne şekilde harcanacağı karara bağlanırdı. Senatoyu Lykiarkhes denilen ve bir yıl için seçilen bir başkan yönetirdi.
* İS. 141 yılındaki depremle yerle bir olan Lykia kentlerinin imarı için Rhodiapolis'li zengin Opramoas büyük yardımlarda bulunduLykia, İS. 5 Ağustos 240 tarihinde meydana gelen büyük depremle, sönükleşmeye yüz tuttu.
* Dünyanın ilk deniz feneri Likyada inşa edilmiştir Fenerin üzerinde bulunan yazıt yapının Roma İmparatoru Neron tarafından MS. 64/65 yılında inşa edildiğini göstermektedir.
* Bizans Çağı'nda Lykia kentleri küçülerek yaşantılarını devam ettirdiler.
* MS. 7. yy da başlayan Arap akınlarıyla birer birer yok oldular.
* Lykialılar, soylarını babalarına göre değil annelerine göre ifade ederlerdi.
* Tüm Lykia, mezarlar ülkesi görünümündedir. Çoğu B. İskender'den öncesine aittir.
* Mezarlar dört guruba ayrılır; payeli mezarlar, tapınak tipi mezarlar, ev tipi mezarlar, lahitler.
* Phaselis kenti, yaban gülleri ve bunlardan üretilen parfümüyle ünlenmişti.
* Sedir ve selvi ağaçları gemi yapımı için çok önemliydi.
Kaynakça
kvmgm.ktb.gov.tr
arkeolojidunyasi.com
Wikipedia
Bean, G.E. (1997): Eskiçağda Likya Bölgesi, Arion Yayınevi.
Bryce, T.R. (1974): "The Lukka Problem - and a Possible Solution", en Journal of Near Eastern Studies 33, pp. 395–404.
Bryce, T.R. (1983): “Political Unity in Lycia during the Dynastic Period”, en Journal of Near Eastern Studies 42, pp. 31–42.
Bryce, T.R. (1986): The Lycians in Literary and Epigraphic Sources, Museum Tusculanum Press. ISBN 87-7289-023-1
Burrell, B. (2004): Neokoroi: Greek Cities and Roman Emperor, Brill Academic Publichers. ISBN 90-04-12578-7
Drinkwater, J.; & Grünewald, T (2004): Bandits in the Roman Empire: Myth and Reality, Routledge. ISBN 0-415-32744-X
Ehrenberg, V. (1960): The Greek State, Barnes and Noble.
Foss, P. (1998): "Lycia", en C. Lehmann (ed.) Encyclopedia of the Roman Provinces (en construcción).
Gygax, M.D. (1991): "Los periecos licios", en Gerión 9, pp. 111–130.
Keen, A.G. (1993): "Athenian Campaigns in Karia and Lykia during Peloponesian War", Journal of Hellenic Studies 113, pp. 152–157.
Keen, A.G. (1998): Dynastic Lycia: A Political History of the Lycians & Their Relations with Foreign Power, c.545-362 BC, Brill Academic Publishers, Leiden. ISBN 90-04-10956-0
Lund, H.S. (1992): Lysimachus: A Study in Early Hellenistic Kingship, Routledge. ISBN 0-415-07061-9
Pomeroy, S.B (1976): "A Classical Scholar's Perspective on Matriarchy", en B.A. Carroll (ed.) Liberating Women's History: Theoretical and Critical Essays, University of Illinois Press.
Sekunda, N.V. (1991): "Achaemenid Settlement in Caria, Lycia and Greater Phrygia", en H. Sancisi-Weerdenburg and A. Kuhrt (eds.) Achaemenid History VI Asia Minor and Egypt: Old Cultures in a New Empire. Proceedings of the Gronigen 1988 Achaemenid History Workshop, Leiden.
Strabon (1993): Antik Anadolu Coğrafyası (Geographika XII-XIII-XIV), Arkeoloji ve Sanat Yayınları
Weiskorpf, M. (1987): "Asia Minor", en E. Yarshater (ed.) Encyclopaedia Iranica v. 2, pp. 757–764.
II. binyıl ortalarında Doğu Akdenizde korsanlıklarıyla korku salan, LUKKA yada LUKKU adıyla anılan halk bu bölgede oturuyordu. Kendilerini Trmmili ya da Termili, ülkelerini Trmmisa adıyla anıyorlardı. Lykia dilindeki yazıtlarda Lykialılar olarak değil, daima TRMMLI olarak yer alır. Hitit metinlerinde sık sık Lukka halkından bahsedilir.
Antik Likya, güneyde Akdeniz, batıda Karya ve doğuda ise Pamfilya ile komşudur.
Homeros Truva Savaşlarını anlatan ünlü İlyada destanında Likyalıların Glaukos ve Sarpedon önderliğinde Akhalara karşı Truvalıların yanında yer aldığını anlatmaktadır. Likya İ.Ö.545 yılında başlayarak Pers Kralı Harpagos’un zaptı ile Pers yönetimine girip, 480 yılında Kral Xerxes’in Yunanistan'ı zaptı için oluşturduğu donanmaya 50 gemi ile katılmıştır. Pers istilası İ.Ö.334 yılında Makedonyalı Büyük İskender’in İstanbul Boğazını aşıp Anadolu’ya geçişi ve İ.Ö.333′de Granikos Savaşında Persleri yenişi ile sonlanmıştır.
Tarihçe
Likya ile ilgili en eski tarihi kaynaklar Mısır ve Hitit medeniyetlerine aittir. MÖ 2000’li yıllara dayanan bu kaynaklarda, “Luka” ve “Lukka” isimli halklardan bahsedilmektedir. Hitit Kralı Suppliluliuma MÖ 14. Yüzyılda kendisinin “Likya Devletini” fethettiğini söylemektedir. Tarihte ilk yazılı anlaşma olarak bilinen ve Mısırlılar ile Hititler arasında, MÖ 1280’de imzalanan Kadeş Antlaşmasında bu bölgenin halkı için “Denizci Lukka Halkı” denilmektedir. İşte bölgeye “Likya” ismini de yine burada yaşayan bu denizci halk vermiştir.
Hitit kralı IV. Tudhaliya (1250-1220) Lukka seferine çıkar;
Patar Dağı'nın karşısında
Adaklar ve armağanlar yaptım,
Steller diktirip,
Kutsal mekânlar inşa ettim
Likyalılar’ın, MÖ 3. bin yılın ikinci yarısında Anadolu'ya gelen ve 2. bin yıl boyunca Güney Anadolu bölgesinde yaşamış ve Anadolu'nun en eski Hint-Avrupa kökenli halkı olan Luviler’in dağılmasından sonra bir kısmının devamı olduğu söylenir. Luvi dilinin Hititçe’yle yakınlığı ve Luviler’in de Hititliler’le akraba olduğu göz önünde bulundurulursa Likçe’nin de Hititçe’ye olan bağlantısı anlaşılır. Hitit dilinde de Likya’nın adı Lukka’dır.
Herodot Likya ve Likyalılar hakkında şu şekilde anlatmaktadır;
“Likyalılar’ın kökeni eski devirlerde Yunan olmayan halkın yaşadığı Girit’ti. Europa’nın iki oğlu olan Sarpedon ve Minos tahtı ele geçirmek için mücadele etmişler ve galip gelen Minos, Sarpedon’u ve taraftarlarını ülkeden dışarı atmıştı. Sürülen grup, gemilere binip Asya’ya doğru hareket etmiş ve Milyaslar’ın topraklarına yerleşmişlerdi. Milyas, o zamanlar Solymler tarafından işgal edilen ve bugün Likyalılar’ın yaşadıkları ülkenin eski adıdır. Sarpedon'un krallığı zamanında isimleri Termiller diye bilinirdi. Şimdi bile komşuları Likyalılar için bu adı kullanırlar. Gelenekleri yönünden bazıları Giritliler’e, bazıları Karyalılar’a benzer. Fakat hiç kimseye benzemeyen bir töreleri vardır. O da babaları yerine analarının adını kullanmalarıdır. Bir Likyalı’ya kim olduğunu sorun, size adını annesinin, anneannesinin, büyük anneannesinin ve daha büyük anneannesinin ismini söyleyerek cevap verir. Hür bir kadının bir köleden çocuğu olursa yasal sayılır. Buna karşılık, toplum içinde ne kadar önemli bir yeri olursa olsun, hür bir erkekle bir yabancı kadının veya metresinin çocuğuna vatandaşlık hakkı tanınmaz.„demektedir.
En başından beri Yunanların saldırılarına karşılık verebilen Likyalılar, MÖ 6. yüzyılda Persler tarafından işgal edilmiştir. Ancak MÖ 4. yüzyılda Büyük İskender çıktığı “Doğu Seferi” dahilinde bu bölgeyi de ele geçirmiştir.
Büyük İskender’in ölümünden sonra İ.Ö.309′dan itibaren Mısır’da hüküm süren generallerinden Ptolemaios’ların yaklaşık 100 yıllık egemenliğine girer ki, bu dönem Likya dilinin unutulup yerini Grekçeye bıraktığı dönem olarak bilinmektedir, Bölge yavaş yavaş Yunan kültürü ve sosyal değerlerinin etkisinde kalmıştır. Bölge, MÖ 190 yılında sonuçlanan Magnesia Savaşı'nın ardından imzalanan Apameia barışı uyarınca komşu bölge Karya ile birlikte savaşta Roma tarafında yer alan Rodos’a bırakılmıştır. Likya Birliği bu yıllarda Rodos’a karşı direniş amacıyla kurulmuştur. MÖ 168-167 yıllarında ise Roma İmparatorluğu Likya’nın bağımsızlığını ilan etmiştir. Bu yüzyıl içerisinde Anadolu'nun birçok bölümü Roma eyaleti şeklinde düzenlenmişti fakat Likya daima bağımsızlığını korumayı başarmıştır. Bunun önemli nedenlerinden birisi Mithridates VI. Eupator tarafından başlatılan Roma aleyhtarı eyleme katılmayıp Romanın tarafında yer almasıdır.
Bölge İ.Ö.197-167 yılları arasında Suriye Kralı III. Antiochus’un yönetimindedir. Likya Roma’dan İ.Ö. 167 yılında özgürlüğünü almıştır. Bu dönemde başkent Ksanthos olmak üzere 23 şehrin “Likya Birliğini” oluşturduğu ve birlik adına para basıldığı yazıt ve sikkelerden bilinmektedir. Strabon, Likya Birliğinin 6 büyük kentinin Ksanthos, Patara, Pınara, Olympos, Myra ve Tlos olduğunu belirtmektedir. Yerleşimlerin birbirlerine bağlanan güzergahlarla ve uzaklık ölçüleriyle yazıldığı Likya coğrafyasının haritası olan Likya Yol Kılavuz Anıtı, dünyanın bilinen en eski ve tek kara yolları haritasıdır.
Lykyalılar Özgürlük ve bağımsızlıklarına son derece bağlı bir halktı. 545 yılında Harpagos komutasındaki güçlü Pers ordusuna karşı koyamaz.
Herodotos;
".Kadınları, çocukları, hazineleri ve köleleri kaleye doldurdular. Alttan, yandan ateşe verdiler. Korkunç yeminlerle bağlanarak düşmana atıldılar ve tümü savaşta öldü."
MÖ 42 yılında büyük bir Roma ordusuyla Brutus Xanthos'u kuşatır. Yenileceklerini anlayan Lykialılar yine toplu intiharlara girişirler. Kucağında çocuğuyla ateşe atlayan bir kadını gören Sezar'ın katili Brutus bile üzüntüye kapılır. Askerlerine kurtaracakları her Xanthoslu için ödül vaat eder. Özgürlüklerini kaybetmektense ölmeyi tercih eden Ksanthoslulardan ancak 150'si kurtarılabilmiştir.
Evlerimizi mezar yaptık mezarlarımızı ev,
Yıkıldı evlerimiz, yağmalandı mezarlarımız,
Dağların doruğuna çıktık, toprağın altına girdik,
Suları altında kaldık,
Gelip buldular bizi, yakıp yıktılar,
Biz ki analarımızın, kadınlarımızın,
Ve ölülerimizin uğruna toplu ölümleri yeğleyen,
Bu toprağın insanları
Bir ateş bıraktık geride,
Hiç sönmeyen ve sönmeyecek olan.
Roma, Likya Birliğini yeniden ayağa kaldırmak için, bu felaketten arda kalanlara, destek verir.
Roma İmparatorlarından Germanicus, İS. 17'de, Vespasianus, İS. 69'da, Trianus, İS. 113'te Lykia'yı ziyaret ettiler. MÖ. 43 yılında Lykia'yı ziyaret eden Marcus Antonius, Brutus'un yıktığı Ksanthos'un imarına yardımcı oldu.
M.S. 42-43 yıllarında imparator Claudius tarafından Provincia Lycia adı ile eyalet haline getirilir. Söz konusu eyalet M.S. 72-73 yıllarında imparator Vespasianus tarafından Provincia Pamphylia eyaleti ile birleştirilerek Likya ve Pamfilya Eyaleti (Provincia Lycia-Pamphylia) oluşturulur.
1295'de Mısırlılarla yapılan Kadeş Savaşında Hitit saflarında yer aldılar. Troia savaşında, Troia saflarında savaştılar. Komutanları Sarpedon ve Glaukos idi.
Sarpedon Hektora şu şekilde seslenir;
Ben ta uzaklardan geldim yardıma
Anaforlu Xanthos'tan geldim, uzak Lykia'dan
Sevgili karmi, yavrumu kodum orada,
Yoksulların göz dikeceği bir sürü mal mülk kodum,
Savaşa sürüyorum Lykialıları gene de,
Kendim de en öndeyim işte bak"
Birlik Roma İmparatorluğu Döneminde fonksiyonunu yitirmediği gibi bolluk ve refahın da en üst düzeyine bu dönemde ulaşmıştır. Şehir nüfusları 5.000 civarında olup bölge nüfusu 200.000 civarındadır. Sınırlar kuzeydoğuda Kaunos’u (Dalyan) içine alacak şekilde genişlemiştir. 5. yy. ortalarında Likya Eyaletinin Konsül Valisine bağlı 34 kent sayılmıştır. Demre ve Kaş arasında kalan bölge Likya’nın en yoğun yerleşim görmüş kesimidir.
Likya halkının Hristiyanlıkla karşılaşması 53-57 yıllarındaki üçüncü misyonerlik seyahatinde St. Paulus’un Myra ve Patara’yı ziyaretine kadar dayanmaktadır. Olympos’lu Methodius Likya’nın ilk bilinen piskoposudur ve 312 yılında Patara’da idam edilmiştir. 4-7 y.y.’lardaki Bizans dönemi, bölgede Hristiyanlığın yerleşip birçok kilisenin inşa edildiği dönemdir. Bizans’la birlikte başlayan önemli değişimlerden birisi özellikle Demre’nin dağlık kesimlerinde manastır yerleşimlerinin oluşmaya başlamasıdır.
Likya sahilinin büyük bir kısmı kayalıklardan oluşmaktadır. Bu topoğrafya liman oluşumuna bazı yerlerde olanak vermiştir. Strabon, Likya kıyılarının engebeli ve geçilmesi zor olduğunu, ancak limanlarının son derece iyi donatıldığını söylemektedir. Tunç Çağından itibaren bölgede görülen deniz ticareti, sonraki dönemlerde çeşitlenerek Roma ve Bizans Dönemine kadar sürmüştür. Mor boya, sedir ağacı, zeytinyağı, şarap, sünger Likya bölgesinin önemli yerel üretim mallarındandır. Antik kaynaklara göre Antiphellos (Kaş) ve çevresindeki çok kaliteli ve yumuşak sünger çıkartılmaktadır. Ayrıca gemi yapımında kullanılan Likya Bölgesi sedirlerini kalitesi çok yüksektir. Likya limanları doğudan batıya doğru Idyros, Phaselis, Korykos, Olympos, Posidarisus, Melanippe, Gagai, Phoinikos, Andriake, Simena, Teimussa, Aperlai, Antiphellos, Kalamaki, Phoinike, Patara, Pydnai, Arymnessos/Perdikiai, Kalabantia, Karmylessos, Telmessos, Krya, Lissa ve Lydai olarak sıralanmaktadır. Bu limanlardan gerek konumu, gerekse de siyasi ve ekonomik gücü, uluslararası ticarete ev sahipliği yapan Andriake (Çayağzı) ve Patara diğerlerinden ayrılmaktadır.
Likya bölgesi, büyük, orta ve küçük ölçekli kentler, liman kentleri, askeri, yarı çiftlik ve kule yerleşimlerinden oluşmaktadır. Bölgede görünür kalıntıların çoğu Roma ve Bizans dönemine aittir. Dağlarda yoğunlaşan klasik yerleşimlerinde sıkça rastlanan kalıntılar, zeytinyağı ve şarap işlikleri, tarım terasları dır. Nüfusun büyük çoğunluğunu barındıran bu kırsal yerleşimler, hem kendilerini, hem de bağlı oldukları büyük kentleri beslemektedir. Likya bölgesindeki konut yapıları genel olarak dört guruba ayrılmaktadır.
Birinci grup; tepe yamaçlarında yan yana sıralı, bitişik her bir mekanının ayrı girişi bulunan konutlar,
İkinci grup; yerleşim alanı içinde kırsal yerleşimlerde birbirinden bağımsız tek ya da iki odalı konutlardır. Her iki gurup konutlar çoğunlukla iki katlı, sur içinde toplu veya birbirine yakındır.
Üçüncü grup; 2-4 yerleşim birimine sahip, tarım alanlarında dağınık halde inşa edilmiş, genelde tek katlı, bazıları avlulu, kendine ait sarnıç ve işliği bulunan konutlar,
Dördüncü grup; ortada bir avlu çevresinde odaların yer aldığı, kırsal bölgelerde yapılmış, genelde zenginlere ait konutlardır.
Likya, M.S. 2. ve 3. yüzyıllarda yaşadığı büyük depremlerin ve M.S. 6. ve 8. yüzyılları arasında yaklaşık 200 yıl süren veba salgınının ardından bir daha kendisini toparlayamamıştır. Bunlardan en önemlileri 141, 240, 385,529 yıllarında meydana gelen depremler ve 542 ile 1346-1347 yıllarındaki veba salgınlardır. Kıyı bölgelerindeki yıkımlar nedeniyle iç bölgelerdeki yerleşimler önem kazanmıştır. M.S. 8. yüzyılda Arap akınları ve bu süreye kadar da korsan saldırıları sebebi ile terk edilen bölge, 13. yüzyılda Türk Beylikleri ile yeniden yerleşime açılmıştır.
Coğrafya
Bölge Antalya'nın batısını, Muğla'nın güneydoğusunu ve Denizli ile Burdur'un güneyini kapsar. Tarihsel olarak sınırları batıda Dalaman Çayı, doğuda bugünkü Kemer ile sınırlıdır. En kuzeyi Burdur'un Gölhisar ilçesidir. Toros Dağlarını da içeren bu bölgenin yüksekliği Akdağ ve Beydağları gibi noktalarda 3000 metreyi aşar. Likya tarihte, kuzey ve kuzeybatıda Karya (Caria) ile, kuzeydoğuda ve doğuda Pamfilya (Pamphilia) ve Pisidya (Pisidia), kuzeyde Frigya(Phyrgia) ile çevrilmiştir.
Antalya ilinin batı kesimi, Muğla ilinin güneydoğu ucu. Köyceğiz'den Antalya'ya çekilecek bir çizginin güneyinde kalan kısım Lykia'dır. Batı ucunu Dalaman (Indus) çayı, doğusunu Phasalis kenti, kuzeyini Akdağ (Massikytos) sınırlar. Semahöyük ( Elmalı ) ve Hacımusalar kazı buluntuları III. bin'de bölgede oturulduğunu kanıtlamıştır.
Dağlık bir bölge olan Lykia'nın en yüksek dağı güneydeki 3086 metrelik Kızlar Sivrisi ile Beydağları'dır. Lykia'nın iç kısımlarının en karakteristik coğrafik özelliği, kuş bakışıyla, bölgenin büyük bir kısmını kapsayan bir at nalı ile karşılaştırılabilecek büyük dağ sıralarıdır. Bölgenin merkezindeki büyük dağ sıralarının yanında, bunlardan derin vadilerle ayrılmış dağlık alanlar vardır. Lykia Bölgesinin topoğrafyasında dağlar kadar nehirler de belirleyici bir öneme sahiptir. Bunlar, doğudan batıya doğru Alakır Çayı (Gagas?), Limyros (Göksu), Arykandos (Başgöz-Aykırıçay), Myros (Demre Çayı) ve Ksanthos'tur (Eşen Çayı). Bu nehirlerden en önemlisi olan Ksanthos, Antik Dönem'de Lykia kültürünün merkezi konumundaydı. Bölgenin yerleşimi, bu dağlar ve nehirlerin oluşturduğu vadiler ile nehirlerin sahilde oluşturdukları alüvyon ovalarda yoğunluk kazanmaktadır. Sahil yerleşiminde aynca, deniz yolu ulaşımının kolaylığı ve deniz aşın ticaret de rol oynamıştır.
Lykia'daki doğal limanlar bu yüzden önemlidir.
Ekonomi
Deniz ticareti ve tarım, Lykia'nın önemli gelir kaynağı olarak gözükmektedir. Bölgenin temel zenginlik kaynağı, bugün hala dağ sıralarının yamaçlarını kaplayan, çamlardan ve gemi yapımında kullanılan birçok sedir çeşidi ile daha aşağı rakımlarda yetişen selvi ağaçlarından oluşan ormanlardı. Köklerinden tıpta kullanılmak üzere özler elde edildiği için dikenli çalılar da oldukça önemliydi. Öte yandan, Telmessos şarabı çok ünlüydü ve İtalya'ya dahi ihraç ediliyordu. Bugün hala birçok meyvenin yetiştiği Podalia'nın bereketli ovası (Elmalı Ovası), Antik Dönem'de de oldukça zengin olmalıydı. Geniş Ksanthos Vadisi bir hububat merkeziydi. Bilinen tek endüstri, özellikle giysi yapımında kullanılan tiftik üretimiydi. Kıyıda, özellikle de Chelidonia Adaları yakınlarında önemli dalyanlar vardı ve Antiphellos civarından çıkarılan süngerler oldukça kaliteli bulunuyordu. Bununla birlikte, bu kadar dağlık bir bölge olan Lykia'da, aynı zamanda tıbbi değeri de olduğu düşünülen bir kireç (crete) türünden başka hiçbir maden bulunmaması ilginçtir.
Dil
Günümüzde Likya dilinin, Luvi dilinin devamı olduğu hemen tüm uzmanlarca kabul edilmektedir. Likya’nın başkenti olan Arnna’da (Likçe: "Arnna"; Yunanca: "Ksantos") bulunan ve Atinalılara karşı kazanılan zaferi betimleyen Likçe yazıt, Likya dilinin en önemli kaynaklarındandır. Hint-Avrupa Dil Ailesi'ne ait olduğu kabul edilen Likya dilinde altısı sesli olmak üzere toplam 29 harf bulunduğu saptanmıştır. Harf yazılışlarının Yunan alfabesi ile bazı ortaklıkları olduğu da bilinen bir gerçektir.
Antik Likya Kentleri
Tarih boyunca sınırları değişkenlik göstermekle beraber, hem o döneme ait çeşitli yazıtlardan, hem de kentlerin sahip olduğu ana karakterlerden (mezarlar, vb) Likya kentlerini ayırt etme imkanına sahibiz. Doğal olarak en çok tartışma Karya, Pisidya ve Pamfilya sınırlarına yakın olan kentler üzerine olmuş, ancak tarihçiler aşağıdaki kentlerin Likya kentleri olduğu konusunda genel bir fikir birliğine varmışlardır.
- Akalissos - Asarönü, Yenikışla köyü, Kumluca
- Akarassos - Elmalı
- Aloanda - Kabaağaç köyü, Kemer, Fethiye
- Andriake - Çayağzı, Demre
- Antiphellos - Kaş
- Aperlai - Sıçak iskelesi, Kılınçlı köyü, Kekova
- Apollonia - Kılıçlı köyü, Kaş (22 km.)
- Araksa - Ören köyü. / Evren köyü, Kemer, Fethiye
- Ariassos - Akkoç köyü, Antalya
- Arneai - Enez, Günçalı köyü, Fenike
- Arsada - Arsa köyü, Kemer, Fethiye
- Arykanda - Arif köyü, Finike (30 km.)
- Balboura - Pisidia, Çölkayığı, İbecik köyü, Asartepe
- Boubon - İbecik köyü, (1.5 km), Dikremtepe
- Daidala / Daedala - İnlice köyü, Göçek
- Gagai / Gagae - Yenice köyü, Yalı mahallesi, Kumluca
- Gemili adası / St. Nicholas - Gemili Adası, Fethiye
- Gilevgi hisarı - Özdemir köyü, Elmalı, Korkuteli
- Hippoukome - Çöğmen köyü
- Hoyran - Hoyran köyü, Üçagız
- İdebessos - Yenikışla köyü, Kozagacı mahallesi, Kumluca
- İdyros - Kemer
- İsinda - Belenli köyü, Kaş
- Istlada - Kapaklı köyü, Üçagız
- Kadyanda - Üzümlü köyü.(9 km), Fethiye
- Kalynda - Karia? Kozpınar/Şerefler K.-Dalaman
- Kandyba - Gendiye, Çataloluk köyü, Kaş
- Karmylessos / Karmylassos - Kaya köyü, Fethiye
- Kastabara
- Khoma / Choma - Hacımular köyü, Sarılar köyü arası, Elmalı
- Kibyra
- Kitanaura
- Kodopa
- Komba - Gömbe köyü
- Korba - Gökçeyazı
- Korma / kormi - Altınyaka köyü, Kumluca
- Kormos / Kormi, Karabük
- Korydalla Şeyhköy - Kumluca
- Kosara
- Krya - Bedrirahmi Koyu
- Ksantos / Arnna - Kınık köyü, Kaş
- Kyaenai / Kyaneai - Yavı köyü, Kaş (23 km)
- kydnai / Pydnai - Karadere köyü, Özlen mahallesi, Eşen, Fethiye
- Kyra / Taşkaya - Fethiye Körfezi
- Laodikea
- Letoon - Bozoluk köyü, Kaş
- Limyra / Zemuri - Turunçova, Yuvalılar
- Lissa - Manastır Koyu, Kapıdağı Yarımadası
- Lydai - Manastır Koyu, Kapıdağı Yarımadası
- Lykai
- Lyrnai / Lornaia - Kızılkaya köyü
- Madnausa
- Mnarike
- Myra - Demre (1 km)
- Nisa / Neisa / Nysa / Meryemlik - Sütlüğen köyü, Kalkan
- Noelbaba Kilisesi - Demre
- Oinoanda Pisidia - İncealiler köyü
- Oktapolis
- Olympos - Ulupınar köyü, Çavuş köyü, Kemer
- Patara - Gelemiş, Patara, Kaş
- Phaselis - Tekirova, Kemer
- Phellos - Felen Yaylası
- Pygela
- Pınara - Minare köyü, Fethiye
- Pirha - Bezirgan köyü yaylası, Kalkan
- Pisilis Karia? - Sarıgerme, Dalaman
- Podalia - Söğle Karamık köyü, Elmalı (25 km)
- Pydnai / kydna - Karadere, Özlen
- Rhodiapolis - Eskihisar, Şeyhköy, Kumluca
- Rhodiapolis - Sarıcasu
- Sebeda - Bayındır Limanı
- Sidyma - Asar, Dodurga köyü, Fethiye
- Simena - Kale köyü, Kekova
- Soklai - Söğle, Elmalı
- Sourai - Sura mahallesi, Demre
- Sura - Çayağzı, Demre
- Symbra
- Teimiousa - Üçağız
- Telandria ? - Tersane Adası, Fethiye Körfezi
- Telandros - Arpacı köyü, Fethiye
- Telmessos - Fethiye
- Termessos Minor
- Theimussa - Üçağız köyü, Demre
- Tlos - Yaka köyü, Saklıkent yolu, Fethiye
- Torianion - Pisidia - Kozağacı köyü
- Trebenda - Gürses, Çayağzı
- Trebendai ? - Myra çevresi
- Trebenna / Pamphylia - Çakırlar
- Onobara - Hisarçandırı
- Trysa - Davazlar köyü, Gölbaşı mahallesi
- Tyberissos / Tirmisin - Çevreli köyü, Üçağız (2 km)
- Typallia
Tarihte bilinen ilk demokratik birliği kurmuş olmakla bilinen Likyalılar, farklı şehirlerden bir araya gelmiş olmalarına rağmen ortak bir kültür yaratmış ve var oldukları sürece bunu paylaşıp yaşatmışlardır. Birlik önemli–önemsiz toplam 23 şehirden oluşmuştur. Bu federasyonun önemli kentleri Patara (başkent), Xanthos, Pinara, Olympos, Myra ve Tlos’tur. Bunlara daha sonra Phaselis de eklenmiştir. Teke Yarımadasında Likya Birliği’ne ait Andriake, Sura, Kyaenai, Limyra, Theimmusa, Simena, Istlada, Trebende, Aperlae gibi daha küçük kentler de bulunmaktaydı.
Günümüze kadar da dayanabilmiş, en büyük altı şehir olan Arnna (Ksantos), Patara, Pinara, Tlos, Myra ve Olympos’un 3’er oy hakkı varken, daha önemsiz küçük şehirlerin 1 ya da 2 oy hakkı bulunuyordu. 2 ya da daha fazla sayıda Likya kentinin bir araya gelerek oluşturduğu politik birliklere Sympoliteia adı veriliyordu.
Likyalılar'ın kurmuş olduğu bu federasyon sistemi, aynı zamanda ABD Anayasası'na da ilham kaynağı olmuştur. Alexander Hamilton, James Madison ve John Jay tarafından kaleme alınan ve 85 makaleden oluşan Federalist Yazılar, ABD Anayasasının da temelini oluşturmaktadır. Alexander Hamilton'un yazdığı 9 ve 16 numaralı ve James Madison'un yazdığı 45.numaralı makalelerde ABD için en uygun yönetim sisteminin Likya Federasyonunda olduğu gibi federatif şehir birliği (eyaletler) olduğuna açıkça vurgu yapılmaktadır.
Likya kentlerinin oy hakları aşağıdaki gibiydi
Arnna (Ksantos) - 3
Patara - 3
Myra - 3
Pinara - 3
Tlos - 3
Olympos - 3
Cybira - 2
Boubon - 2
Balbira, Lycia - 1
Oenoanda - 1
Aperlae Simpolu, Simena, Isinda, Apollonia, Lycia - 1
Lykia Eyaleti Yol Kılavuzunda adı geçip sonradan konumlandırılan ve henüz tam konumu bilinmeyen kentler aşağıdaki gibidir.
01- Onobara: Gökdere Boğazı vadisinin sonundaki Gedeller/Kedetler Mahallesi’nin güneyinde bulunan Deveboynu’ndaki kalıntılara lokalize ediliyor.
02- Typallia: İsmi ilk kez, İ.Ö. 30 dolaylarında bir onur yazıtında geçiyor; Karabel mevkiinde.
03- Kosara: İsmine ilk kez yol kılavuzunda rastlandı. Typallia’dan güneye doğru devam edildiğinde bu kente geliniyor.
04- Lykai: Kosara’nın güneydoğusunda. İlk kez, yol kılavuzunda bilim adamlarının karşısına çıktı.
05- Mnara: Kavak Dağı’nın sarp zirvesindeki ören yerinde lokalizesi güçlü bir olasılık.
06- Kitanaura: Kavak Dağı’nın güneybatısında, Saraycık’taki harabelik.
07- Pygela: Lokalizasyonu şimdilik tam olarak yapılamadı, yol kılavuzunda iki güzergahla belirtiliyor.
08- Laodikea: Yol kılavuzunun aktardığına göre bu kent, şimdiye kadar bilinmeyen ve yazıtta, eksik olduğu için tam okunamayan ‘Epikam...’ bölgesinde yer alıyor. ‘Laodikealı bir erkek ile Kitanauralı bir kadının evlilikleri’ ile ilgili bir yazıdan yola çıkılarak, sözkonusu kentin Kitanaura civarında olabileceği düşünülüyor.
09- Korykos: Bu kentin, Olympos’un yerine geçen daha sonraki yerleşimi olduğu sanılıyor.
10- Madnausa: İlk kez yol kılavuzunda adı geçti, Rhodaiapolis ve Akalissos arasında.
11- Soklai: Kılavuzda, Akarassos ve Podalia’dan geçen yol güzergahları arasında yer alıyor. Elmalı’nın 12 kilometre güneyindeki Söğle beldesine lokalize ediliyor.
12- Akarassos: Muhtemelen, şimdiki Elmalı’ya yerleştiriliyor.
13- Kodopa: Kızılbel’deki harabeliğin, bu kentin yerleşimi olabileceği tahmin ediliyor.
14- Kastabara: Sadece, yol kılavuzunda geçiyor. Tlos ile Choma kentleri arasında olduğu, kılavuzda belirtiliyor.
15- Kalynda: Telmessos’tan 34.5 kilometre, Kaunos’tan 19 kilometre uzaklıkta.
16- Oktapolis: Kragos Dağı eteklerinde bir bölgenin adı. Bu bölgede, Lyrnai, Hippukome, Kastanna, Loanda, Myndos, Pallene, Sestos ve Symbra kentleri bulunuyor.
17- Lyrnai: Oktapolis içinde yer alan bugünkü Kızılkaya’da olduğu düşünülüyor.
18- Hippukome: Kalynda ve Kadyanda arasında arasında bir istasyon.
19- Kastanna: Oktapolis içinde yer aldığı ve Hippukome yakınlarında konumlandığı sanılıyor.
20- Loanda: Yeri, Hippukome yakınlarında aranıyor. Kentte kutsal bir alan bulunuyor.
21- Myndos: Oktapolis’te, Hippukome yakınlarınnda bir kent.
22- Pallene: Bu kentin yerinin de, Hippukome’ye yakın olduğu düşünülüyor.
23- Sestos: Hippukome yakınlarında aranan bir başka kent de Sestos.
24- Symbra: Hippukome’den 24 kilometre, Kadyanda’dan 13.5 kilometre uzaklakta olduğu kılavuzta belirtiliyor. Bu mesafelerde, Nifköy bulunuyor.”
Küçük notlar:
* Herodotos onların, göğüs ve baldır zırhları giydikleri, kızılcık ağacından yayları, kamıştan kanatsız okları, mızrakları olduğunu, omuzlarında keçi postları, başlarında kuş tüyü şapkaları bulunduğunu, kama ve pala taşıdıklarını anlatır.
* İÖ. III. Yy.a gelindiğinde Lykçe ortadan kalkmış yerini Hellenceye bırakmıştı. Hellence kent adları bu tarihten sonra ortaya çıkmıştır.
* Lykia IV. Yy. da birlik çabalarına girişir, Limyra beyi Perikles bu birliğin oluşmasını sağladı.
* Bu birliğin her yıl sonbaharda toplanan bir senatosu vardı. Senatoda birlik işleri görüşülüp, savaş, barış, ordunun düzenlenmesi, birlik hazinesinin ne şekilde harcanacağı karara bağlanırdı. Senatoyu Lykiarkhes denilen ve bir yıl için seçilen bir başkan yönetirdi.
* İS. 141 yılındaki depremle yerle bir olan Lykia kentlerinin imarı için Rhodiapolis'li zengin Opramoas büyük yardımlarda bulunduLykia, İS. 5 Ağustos 240 tarihinde meydana gelen büyük depremle, sönükleşmeye yüz tuttu.
* Dünyanın ilk deniz feneri Likyada inşa edilmiştir Fenerin üzerinde bulunan yazıt yapının Roma İmparatoru Neron tarafından MS. 64/65 yılında inşa edildiğini göstermektedir.
* Bizans Çağı'nda Lykia kentleri küçülerek yaşantılarını devam ettirdiler.
* MS. 7. yy da başlayan Arap akınlarıyla birer birer yok oldular.
* Lykialılar, soylarını babalarına göre değil annelerine göre ifade ederlerdi.
* Tüm Lykia, mezarlar ülkesi görünümündedir. Çoğu B. İskender'den öncesine aittir.
* Mezarlar dört guruba ayrılır; payeli mezarlar, tapınak tipi mezarlar, ev tipi mezarlar, lahitler.
* Phaselis kenti, yaban gülleri ve bunlardan üretilen parfümüyle ünlenmişti.
* Sedir ve selvi ağaçları gemi yapımı için çok önemliydi.
Kaynakça
kvmgm.ktb.gov.tr
arkeolojidunyasi.com
Wikipedia
Bean, G.E. (1997): Eskiçağda Likya Bölgesi, Arion Yayınevi.
Bryce, T.R. (1974): "The Lukka Problem - and a Possible Solution", en Journal of Near Eastern Studies 33, pp. 395–404.
Bryce, T.R. (1983): “Political Unity in Lycia during the Dynastic Period”, en Journal of Near Eastern Studies 42, pp. 31–42.
Bryce, T.R. (1986): The Lycians in Literary and Epigraphic Sources, Museum Tusculanum Press. ISBN 87-7289-023-1
Burrell, B. (2004): Neokoroi: Greek Cities and Roman Emperor, Brill Academic Publichers. ISBN 90-04-12578-7
Drinkwater, J.; & Grünewald, T (2004): Bandits in the Roman Empire: Myth and Reality, Routledge. ISBN 0-415-32744-X
Ehrenberg, V. (1960): The Greek State, Barnes and Noble.
Foss, P. (1998): "Lycia", en C. Lehmann (ed.) Encyclopedia of the Roman Provinces (en construcción).
Gygax, M.D. (1991): "Los periecos licios", en Gerión 9, pp. 111–130.
Keen, A.G. (1993): "Athenian Campaigns in Karia and Lykia during Peloponesian War", Journal of Hellenic Studies 113, pp. 152–157.
Keen, A.G. (1998): Dynastic Lycia: A Political History of the Lycians & Their Relations with Foreign Power, c.545-362 BC, Brill Academic Publishers, Leiden. ISBN 90-04-10956-0
Lund, H.S. (1992): Lysimachus: A Study in Early Hellenistic Kingship, Routledge. ISBN 0-415-07061-9
Pomeroy, S.B (1976): "A Classical Scholar's Perspective on Matriarchy", en B.A. Carroll (ed.) Liberating Women's History: Theoretical and Critical Essays, University of Illinois Press.
Sekunda, N.V. (1991): "Achaemenid Settlement in Caria, Lycia and Greater Phrygia", en H. Sancisi-Weerdenburg and A. Kuhrt (eds.) Achaemenid History VI Asia Minor and Egypt: Old Cultures in a New Empire. Proceedings of the Gronigen 1988 Achaemenid History Workshop, Leiden.
Strabon (1993): Antik Anadolu Coğrafyası (Geographika XII-XIII-XIV), Arkeoloji ve Sanat Yayınları
Weiskorpf, M. (1987): "Asia Minor", en E. Yarshater (ed.) Encyclopaedia Iranica v. 2, pp. 757–764.
Yorumlar
Yorum Gönder