Kastabara antik kenti - Fethiye, Muğla

Kastabara Antik Kenti

Fethiye’nin Kayacık ve Deresapağı orman yolu üzerinde konumlanan Kastabara Antik Kenti, diğer kentlere göre daha yüksekte konumlanmakta ve Akdağlar bölgesinde bulunan en önemli yerleşim yeridir. Deliktaş tepesinde bulunan antik kente direkt araç ile ulaşım mümkün değildir, Karamuar Mahallesi’nden sonra 1 saatlik bir yol bulunmaktadır. Patara Yol Kılavuz Anıtı’nda yer alan bilgilere göre Darıözü ile Tios arasında bulunan 32 kilometrelik mesafede 128 stadia uzaklığında olan Tios-Kastabara güzergahına uymaktadır.

1898 yılında Heberdey tarafından keşfedilen Kastabara Antik Kenti’ndeki kalıntılar 1944 yılında E.Kalinka tarafından yayınlanmıştır.

Patara Antik Kenti’nde bulunan Yol Kılavuz Anıtı’nda Tios ile Choma kentleri arasında ismi geçen tek kentin Kastabara olduğu anlaşılmıştır. Daha sonrasında Tios ile Khoma arasında bulunan iki miltaşının bulunması Kastabara’nın net ve doğru lokalizasyonunu bulmayı sağlamıştır. Miltaşı ve Yol Kılavuzu’nda verilen mesafeler arasında bulunan 8 kilometrelik fark haricinde, ulaşılan bilgilerdeki mesafeler birbiri ile örtüşmektedir.

Darıözü’de bulunan kalıntıların Kastabara Antik Kenti ile identifikasyonu göz önünde bulundurulduğunda, bu bölgenin Kastabara yerleşimi için en uygun ve güçlü olasılık olduğu görülmektedir. Daha sonrasında bulunan yazıtlar sayesinde bu yerleşimin Tios ile organik bağlantısı olduğu ortaya çıkarılması bu olasılığı kuvvetlendirmiştir. Bulunan yazıtlardan en önemlisi ise bir anıtsal mezardır. Mezarın lahit kapağında bulunan yazıtta mezar sahibinin Tioslu birinin oğlu olduğundan bahsedilmektedir. İS 2.yy’a ait olan bu mezarda bulunan yazıttan Kastabara’nın Tios’taki güçlü ailelerden biri tarafından yönetildiği sonucu çıkarılmaktadır.

Yapılan araştırmalar sonucunda Dariözü’nde bulunan kalenin Kastabara bölgesinin en uç kısmı olduğu anlaşılmaktadır. Tios’un egemenlik alanına bakıldığında da bu sınır noktası açık bir şekilde görülmektedir. Eşen Vadisi boyunca uzanan bir alana sahip olan Tios’un, güçlü komşularından dolayı zaman içerisinde egemenlik alanının daraldığı bilinmektedir. Eşen Çayı’nın doğu tarafının egemenliği Tios’da olduğundan dolayı çok daha güçlü bir dağlık alana ve ekonomiye sahip olduğu anlaşılmaktadır. Tios sadece Kastabara kentine değil, çevresinde bulunan Zindan, Erikli, Köristan gibi pek çok garnizon ya da yan garnizon yerleşimine sahiptir. Çevresindeki komşulara oranla daha geniş ve büyük yerleşim alanları ile bağının olmasının en öneli sebebi etki ve hak alanının daha geniş ve zor bir coğrafya olmasından kaynaklanmaktadır. 

Kastabara Antik Kenti’nin akropolü Deliktaş Tepesi’nin güneydoğu tarafında kuruludur. Derin ve dik yamaçlar ile sınırlı olan akropol coğrafi koşullardan dolayı oldukça kısıtlı olan tarım alanlarını, otlaklarını ve su kaynaklarını kontrolü altında tutmaktadır. Ekstra korunaklı ve günümüze kadar ulaşabilen kule ve sur duvarları tepe boyunca uzanmaktadır. Önemli garnizonlarda sağlanan güvenliğe uygun olarak inşa edilen kulesi sayesinde dışarıya karşı bir ön savunma oluşturulmuştur. İnşa edilen tüm kulelerin iki katlı olduğu görülmektedir. Tüm kulelerin ikinci katında blok çıkıntıları bulunurken, kuzeyde bulunan kulelerin iç bloklarında ise ahşap hatıl yuvaları vardır. Akropolün en güneyinde bulunan ilk ve orta kule arasındaki boşluklardan akropolün terasına çıkılmaktadır. Boyutları ve biçimleri birbirine benzeyen üç kule aynı aks üzerine yerleştirilerek kalenin anıtsal cephesini oluşturmaktadır

Akropolün doğuya bakan kısmında bulunan yerleşim alanları ve yapılar neredeyse ayaktadır. Ön kısımda bulunan. Üç kule ve akropol terası rahatlıkla görülebilmektedir. Birbiri ile bağlantılı olan bu üç kulenin inşa edilmesindeki en büyük amaç savunma iken, bir diğeri de bu yerleşimin anıtsallığının vurgulanmak istenmesidir. Kalenin ayakta kalan duvarlarının yarısının bosajlı bloklarla pseudoisodom tarzında örüldüğü görülmektedir. İkinci ve üçüncü kule arasında bulunan 16 basamak ile kale düzlüğüne çıkılarak ana girişe ulaşılmaktadır. Ana girişin Bizans Dönemi’nde yenilendiği bilinmektedir. Kule II ile Kule III arasında 3.60 metre genişliğe 6.35 metre uzunluğa sahip bir geçenek bulunmaktadır. Buradan kalenin bulunduğu düzlüğe çıkılmaktadır.

Kule ve duvarların birbirine benzeyen işçilikte yapılması Likya bölgesindeki pek çok yerleşimde de görülmektedir. Bu kule ve duvarlar hem kent surlarının bir parçası konumunda bulunan korunma kuleleri hem de gözetleme kuleleri olarak kullanılmaktadır. Bu üç birleşik kulenin arasında yapısal büyük bir fark olmamasına rağmen ayrıldıkları bazı noktalar da bulunmaktadır. Bu kulelerin kat sayısı, işçilik ve duvar kalınlığı gibi konularda birbirinden farklılaştığı görülmektedir.

Darıözü’nde bulunan kulelerin işçilik ve biçim olarak benzerlerine Likya bölgesinde bulunan korunaklı çiftliklerde ve Kilikya’da rastlanmaktadır. Pamfilya bölgesinde bulunan korunaklı çiftliklerde de bu kuleler görülmekte fakat ekstra olarak sur sistemine bağlı savunma kuleleri bulunmaktadır.

Pseudoisodom tarzına sahip kulelerin ön yüzlerinin hafif bombeli ve çerçeveli olmaları onların ayırt edici özelliklerindendir. Bu özelliklere sahip kuleler Beymelek, Myra, Andriake ve Oinoanda’da bulunan kulelerde de aynı şekilde görülmektedir. Tüm bu kule işlemelerinin Hellenistik Çağ’a ait olduğu bilinmektedir çünkü sahip olunan iri ve düzenli blokların iç kısımlarındaki taş işçilikleri ve düzensiz örgü teknikleri tüm antik dönem boyunca inşa edilen yapılarda görülmektedir. Likya’nın Helenistik döneminde neredeyse tüm yapılarda ortak bir karakter bulunduğu bilinmektedir. Dış duvarlardaki iri bloklar düzgün bir şekilde sıralanmışken harçla sıvanmış iç duvarlar daha küçük ve biçimsizdir. Bu niteliksiz taş işçiliği olarak nitelendirilirler ve düzensiz örgü tekniği kullanılan duvarların olduğu tüm yapılar antik dönem boyunca gelenekselliği koruduğundan sık sık bu kalıntılara rastlayabiliriz. Aynı zamanda Likya’nın Hellenistik dönem yapılarının ortak karakteri olarak bilinirler.

Kulelerin pencerelerinin her iki katta da bulunması korunmaya yönelik önlemlere sahip tipik kule çiftlik örneklerine benzemektedir. İkinci kat penceresinin giriş üzerinde yer alması Likya yapılarında çok sık rastlanan bir özellik değilken, Likya dışındaki bölgelerde sıklıkla kullanıldığı bilinmektedir.

Diğerlerinden işçiliği ve örgü tekniği ile farklılaşan dört numaralı kulede, klasik dönem örneklerine göre daha biçimsiz ve kaba taşlar kullanıldığı görülmektedir. Kule üzerindeki blok yüzlerinde bulunan bosajlar klasik dönemden ziyade Hellenistik döneme daha yakın bir işçiliğe sahiptir. Bu yapının en benzer örneği Pydna sur duvarı ve kulesi ile Kadyanda’na da görülmektedir.

Kastabara yerleşim alanı yapısal özellikleri ile Hellenistik döneme ait olduğu düşünülürken, daha sonrasında ortaya çıkarılan mezarlardan dolayı bir çelişkiye ev sahipliği yapmaktadır. Bulunan mezarların hepsinin Roma Çağı, hatta İS 3.yy’dan kalma olduğu ortaya çıkarılırken Hellenistik Çağ’daki mezarlar ve ölüler ortaya çıkarılamamıştır.

Fırnaz Yaylası’na doğu uzanan antik yolun, yerleşim alanının dışına çıkmak için kullanılan tek bağlantı yolu olduğu tespit edilmiştir. Zikzak çizerek ilerleyen yol akropolün önünden aşağıya doğru inerek Fırnaz bölgesine çıkmaktadır. İki kayanın üzerinde bulunan ahşap bir köprü aracılığı ile Karadere üzerinden karşıya geçilebilmektedir. Antik dönemin izlerini taşıyan bu yol ve köprünün onarıldığı bilinmektedir. Yol boyunca kayalıklara işlenmiş kabartmalı nişler de göze çarpmaktadır.

Eren Tepe ve Çevresi
Kastabara Antik Kenti’nden kuzey batıya doğru gidildiğinde ulaşılan Eren Tepesi, Akdağlar’ın en yüksek tepesi olarak bilinmektedir. Ksanros Vadisi ve Tlos teritoryumunu Eren tepesinden rahatlıkla görülebildiğinden dolayı burası gözetleme noktası olarak seçilmiştir. Tlos’un bölgedeki en önemli iletişim ve egemenlik zincirinin halkası olan Eren tepesi, en güçlü garnizonu olan Kastabara yerleşimi ile Likya Yaylası’na bağlanmasına olanak sağlamaktadır. Eren tepesinde pek çok askeri gözetleme kalıntılarına rastlanılırken, Kastabara yerleşimi arasındaki yol boyunda da çiftlik yapıları ve alanları bulunmaktadır.

Nekropol
Darıözü’nün çevresinde ve bölge dışındaki çiftliklerde tekli şekilde bulunan lahitlere rastlanılmaktadır. Bunun haricinde toplu mezarların bulunduğu ana nekropol Kastabara akropolünün doğusunda bulunan kayalıklar üzerinde konumlanmıştır. Tüm lahitler, kaya yapısına bağlı olarak yamaç boyunca bir düzen içinde sıralanmış olarak konumlanmışlardır.

Lahitler için bu noktanın seçilmesinin en önemli sebebi ise akropolden bakılabilen en iyi yer olması ve Karamuar yönünden çıkılan yol üzerinde bulunmasıdır. Yamaçtaki akıntılar kırılan lahit parçalarını ya örtmüş ya da vadiye kadar sürüklemiştir. 8 lahitten 3’ü günümüze kadar diğerlerine oranla daha sağlam bir şekilde gelebilmiştir. Parçalanmış lahit parçalarına bakılarak, toplam lahitlerin 8’den fazla olduğu düşünülmektedir.

Lahitlerin yalın bir tekne, podyum ve Likya tipi kapaktan oluştuğu görülürken sadece 3 lahitin farklı olması dikkat çekmektedir.

Yerleşim alanının yakınında bulunan 9 lahit ve 2 adet kaya lahidi korunmuş bir şekilde bulunmuştur. Anakaya oyularak yerleştirilmiş olan bu 2 kaya lahidi, asal nekropol yerleşiminden daha uzakta Karamuar Çiftliği’ne yakın bir konumda bulunmaktadır. Merkeze bu kadar uzaklıkta başka bir lahidin olmaması ve bu lahitlerin de farklı tipte olması çiftlik sahibinin ekonomik statüsünün oldukça güçlü olduğu sonucunu çıkarmaktadır. Çünkü diğer mezar tipleri Roma’nın en basit ve uzun mezarı olarak bilindiği için genellikle halkın mezarı için kullanılmıştır.


Asal nekropol ve çevresinde bulunan lahitlerin tarihleri, akropolde bulunan tarihlerle birebir örtüşmektedir. Pırnaz Yaylası’nda bulunan anıt mezarların ve lahitlerin de Roma Dönemi içerisinde yapıldığı bilinmektedir. Bunun yanı sıra Hellenistik döneme ait erken dönem mezarlarından sadece bir tanesine rastlanılmıştır. Akropolün güneyinde bulunan ve tek örnek olan oygu mezar tarihleme için yetersiz bir kaynak olduğundan net bir dönem ve tarih verilememektedir. Sadece bu mezar türünün Arkaik dönemden Roma dönemine kadar geniş bir bölgede kullanılmış olması ve diğer bölgelerde bulunanlar ışığında Hellenistik döneme ait olduğu düşünülmektedir. 


Kaynakça:
* akmedadalya.com
  *Yard. Prof. Dr. Nevzat Çevik, Akdeniz Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü, Kampüs - Antalya
 *Yard. Prof. Dr. Burhan Varkıvanç, Akdeniz Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü, Kampüs - Antalya
 *Yard. Doç. İsa Kızgut, Akdeniz Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü, Kampüs - Antalya
  *F. Fatih Gülşen, Akdeniz Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü, Kampüs - Antalya
* Likya incelemeleri 1 / Lykia'nın Yerleşim Coğrafyasında Yeni Lokalizasyonlar / Nihal Tüner

Yorumlar

  1. Dikkat; Osmaniye, Kastabala antik kentini arıyorsanız aşağıdaki bağlantıyı takip edin
    https://ancientturkey.blogspot.com/2019/04/kastabala-antik-kenti-osmaniye.html

    Zor yollar 169. bölüm Fethiye Kastabara antik kenti videosu için aşağıdak bağlantıyı takip edebilirsiniz
    https://www.youtube.com/watch?v=cRX3szc5P3k

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Likya Uygarlığı Antik Kentleri - Antalya & Muğla

Türkiye'deki il ve ilçelerin eski isimleri