Adada Antik Kenti - Isparta
Pisidia Bölgesinin antik kentlerinden biri olan Adada, Isparta ili, Sütçüler İlçesi‟ne bağlı Sağrak köyü yakınındadır. Isparta'nın ve Kovada Gölü’nün güneydoğusunda yer alan kente Eğridir’den sonra Sütçüler'e uzanan asfalt yoldan 50 km. gidilerek ulaşılabilir. Çevresi çam ve ardıç ağaçlarıyla kaplı tepeler tarafından sarılmış olan antik kent sadece bölgenin değil Anadolu'nun en sağlam kalabilmiş antik kentlerinden biridir. Sütçüler’in eski adı olan Baulo ve Karabaolu veya Karabavlu adlarının Aziz Paul adından geldiği öne sürülmektedir. St. Paul’un geçtiği Perge-Antiokheia (Yalvaç) yolu üzerinde bulunan bu iki yerleşmeye verilen isimlerin St. Paul’la ilişkili olabileceği yazılmıştır.
Adada’nın adı ilk kez M.Ö. l. yüzyıl yazarlarından Artemidoros tarafından verilmiştir (Strabon: XII, 570). Sonra Ptolemaios (V 5, 8) ve Bizans tarihçisi Hierokles’ te (674, 4) de “Odada” olarak geçer. 1888 yılında ilk olarak G. Hirschfeld ve aynı zamanda W.M. Ramsey tarafından tespit edilmiştir.
Adada adı, bazı araştırmacılara göre Anadolu'nun eski yerli halkının dili olan Luvice, ya da bunun M.Ö. 1. bindeki ardıllarından biri olan Pisidce dilinden gelmektedir. Kesin olmamakla birlikte “Ada” kök sözcüğüyle “wanda/anda” takılarından türemiş olabilir. Ayrıca yine “Ada” kök sözcüğü ile “Uda” (hisar-kale?) sözcüklerinin birleşiminden türemiş olabilir.
Kentin kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte MÖ II. yüzyılda Termesosla Adada arasında yapılan bir anlaşma metninde geçmektedir, Bölgenin önemli bir kenti olan Termessos ile Adada arasındaki bu dostluk antlaşması bazı araştırmacılara göre iki kentin ortak düşmanları Selge’ye karşı yapılmıştır. Antlaşmanın M.Ö. 190-164 yılları arasındaki bir tarihte yapıldığı araştırmacılar tarafından öne sürülmektedir.
Bergama Krallığının M.Ö. 133 yılında vasiyet yoluyla topraklarını Roma’ya vermesi Anadolu’da Roma egemenliğinin başlangıcı olmuştur. Adada kentinin ilk sikkeleri bu dönemde basılmıştır. Roma imparatorluk Döneminde özellikle İmparator Traianus, Hadrianus ve Antoninus Pius (M.S. 114-161) dönemleri tüm Anadolu’da olduğu gibi Pisidia için de en parlak dönemlerdendir. Bu dönemde Pisidia kentleri büyümüş, zenginlik ve refaha bağlı olarak yapı faaliyetleri de artmıştır. Bu gelişmeler ve yapı faaliyetleri M.S. 212 yılında çıkarılan bir kanunla imparatorluk toprakları üzerinde yaşayan herkese “Roma Vatandaşlık Hakkı” verilmesiyle yeni bir hız kazanmışsa da M.S. 3. yüzyıl sonlarında hızını kaybetmiştir.
Roma İmparatorluk döneminde özellikle İmparator Traianus, Hadrianus ve Antonius Pius dönemleri Adada’nın en parlak dönemleridir. Bir kısım Adadalı Büyük İskender’den sonraki Helenistik kralların ordularında hizmet vermek amacıyla anayurtlarından ayrılarak gurbette paralı asker olarak çalışmışlardır. Bunun kanıtları Kıbrıs’ta ve Fenike’de bulunan Adadalı askerlere ait mezar taşlarıdır
M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca, bölge Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu içinde varlığını uzun süre korumuştur. Bölgede ilk resmi kilise örgütü M.S. 4. yüzyılda kurulmuş ve diğer büyük kentlerle birlikte Adada kenti de piskoposluk merkezi haline gelmiştir. Hierokles (M.S. 6.yüzyıl) kentten bahsetmektedir. Adada adı 12. yüzyıl piskoposluk listelerinde vardır. Bu nedenle kentte yaşam 12. yüzyıla kadar devam etmiş ve daha sonra terk edilmiştir.
Daha sonra Pisidia Bölgesinde Selçuklu egemenliğine karşı direnişler olmuşsa da III. Kılıç Arslan 1203 yılında Ispartayı alarak Uluborlu, Eğridir ve Yalvaç'a Hamid Bey yönetimindeki Türkmen aşiretlerini yerleştirmiştir. Bölgede daha sonra Hamidoğulları Beyliği kurulmuş ve bu beylik de 1390 ve 1422 yıllarında Osmanlı topraklarına katılmıştır.
Kent, Caralis (Beyşehir) Gölü’nün batı kıyısını izleyerek Antiokheia (Yalvaç), Neapolis (Şarkikaraağaç), Timbiriada (Aksu), Adada (Karabavlu) üzerinden Pednelissos (Kozan) ve Perge (Aksu) antik kentine uzanan antik yol üzerinde yer alır.
Bölgede uzun zamandan beri yapılan kazı ve araştırmalar Pisidia’nın Neolitik Dönemden (M.Ö. 7000 civarı) itibaren Anadolu’da önemli bir kültür bölgesi olduğunu ortaya çıkarmıştır. Hititler Döneminde Konya ve çevresini kapsayan Tarhuntaşşa Bölgesi ile batısındaki Pitaşşa (Pisidia’nın eski adı) Bölgesi arasındaki sınırda yer alan Adada ve çevresinde gelecekte yapılacak çalışmalarda tarih öncesi dönemlere ilişkin önemli sonuçlar alınabilecektir.
Kent bulunduğu noktanın dağlık arazide olması nedeniyle günümüze fazla tahrip olmadan ulaşmıştır. Sadece Pisidia bölgesinin değil Anadolu'nun en sağlam kentlerinden birisidir. Kentte tabanı taş döşeli bir antik yol, Roma İmparatorluk Çağı Traianus Tapınağı, İmparatorlar Tapınağı, İmparatorlar ve Zeus Megistos-Serapis Tapınağı ile Yeniköy yolu altında kalan İmparatorlar ve Aphrodite Tapınağı yer alır. Ayrıca forum, bazilika, akropol, anıtsal çeşme, yönetici binası, açık hava toplantı yeri, tiyatro ve mezar anıtı bulunmaktadır.
Kent düzlüğü ile vadi arasındaki bölümde yer alan kayalık alandaki akropol savunma amaçlı yapılmıştır. Akropolün çevresi sur duvarları ve kuleler ile çevrilidir. Akropolisin batı kısmında kentin açık hava toplantı yeri bulunmaktadır. Toplantı yerinin önüne sonradan kentin alışveriş ve idari merkezi olan forum ve bazilika yapılmıştır. Adada forumu 32x45m’lik bir alanı kaplar. Tabanı düzgün taşlarla kaplı olan forumun ortasında büyük bir sarnıç yer alır. Forumun batısında cadde, diğer iki yanında stoalar (sütunlu galeri) bulunur. Forumun kuzeyinde doğu-batı yönünde bir bazilika vardır. Forumun güneydoğu kısmında anıtsal bir çeşme bulunmaktadır.
Adada’nın en büyük kilisesi vadinin batı kısmındadır. Kilise burada eski bir yapının teras ve iç duvarlarından yararlanılarak Bizans döneminde inşa edilmiştir. Kent düzlüğünün batısında tepe yamacına inşa edilen tiyatronun sahne binası ve orkestra kısmı toprak altındadır. Cavea (seyirci oturma yerleri) kısmı, müze kurtarma kazısı ile temizlenerek açığa çıkartılmıştır. Tiyatronun mevcut kapasitesi 1000 kişiliktir.
Kentte Yapılan Araştırmalar
Adada Antik Kenti ilk kez 1841 yılında A. Schönborn tarafından görülmüş ve Pednelissos Kenti olarak tanımlanmıştır. Daha sonra 1884 yılında J. R. S. Sterrett, burada incelemeler yapmış ve ören yerinin Adada olduğunu saptamışken farklı bir görüş öne sürmüştür. Aynı yıllarda bölgeye gelen G. Hischfeld ve W. M. Ramsay yazıtlara dayanarak kent adının “Adada” olduğunu belirlemişlerdir.***
Adada‟nın özellikle sağlam kalabilmiş tapınaklarına ilişkin yeni araştırmalara 1968 yılında Prof. Dr. Ümit Serdaroğlu tarafından başlanmıştır. 1970 yılından itibaren, o yıllarda öğrenci olan bu satırların yazarı tarafından başlatılan ve özellikle tapınaklar üzerinde yoğunlaştırılan çalışmalar, 1972 yılında lisans tezi olarak sonuçlandırılmıştır. 1996 yılında tamamlanan “Pisidia Bölgesi Tapınak Mimarisi” konulu doktora tezinin özgün temel taşlarından birini de yine Adada tapınakları oluşturmuştur. Adada Antik Kenti‟nde ilk bilimsel kazı çalışması 2004 yılında Isparta Müze Müdürlüğü başkanlığında ve Pamukkale Üniversitesi Arkeoloji Bölümü‟nün katılımı ve bu satırların yazarının bilimsel başkanlığında gerçekleşmiş. Yaklaşık olarak 4 ay süren kazılar sonunda Tiyatro, Agora ve Traianus Tapınağının bilinmeyen bölümleri açıklığa kavuşmuştur.
Kentin Genel Tanımı
Toros dağları eteklerinde 1200 m. yükseklikteki kent; güneyde bir vadi, batı ve kuzeyde hafif meyilli tepeler ve doğuda düz bir sırtla sınırlanmıştır. Kentte Roma Çağı‟na ilişkin kalıntılar daha çok düz ovacık ve çevresinde yer alır. Bunlar tapınaklar, tiyatro, agora (pazar yeri), yönetici sarayı ve stoalardır. Hellenistik ve Bizans çağlarına ait yapılar derin ve kayalık vadi ve batısındaki Aktepe yamaçlarındadır. Buralarda sur duvarları, kuleler ve henüz tanımlanmamış yapılar ve üç nefli bir Bizans Bazilikası yer alır. Antik dönemde kente ulaşımı sağlayan antik yol da bu vadi içinde izlenebilmektedir.
Bugünkü kara yolundan (Yeniköy yolu) kente ulaştığınız anda bekçi kulübesi ve kenti tanıtan levhalarla karşılaşılır. Biraz ilerleyip soldaki patikaya girince karşıda açık hava toplantı yeri,(akropol) ve Helenistik Döneme ait kuleler görülür. Bunların önündeki düzlük alanda kentin Roma Çağı’na ait Agora yer alır.(5)***
Adada Sikkeleri
Adada Kenti'nin en eski sikkeleri Geç Hellenistik Dönem’e M.Ö. 1.yüzyıla aittir. Bunlar üzerinde çoğunlukla Tanrı Zeus (Zeus Solymeos veya Zeus Megistos) Herakles ve Dionysos tasvirleri vardır. Bu sikkeler aynı zamanda kentte bu kültlerin varlığını da göstermektedir. Ayrıca bir yüzünde boğa başı, diğer yüzünde triskeles (merkez çevresinde dönen üç ayak) tasvirli sikkeler de vardır ki bunlar da güç ve kuvveti sembolize etmektedir. Roma İmparatorluk Dönemi sikkelerinde ön yüzde imparator başı, arka yüzde ise Zeus, Athena, Herakles, Artemis Pergaia (Perge Artemisi) ve tapınak cepheleri resmedilmiştir.***
Kaynakça:
Isparta İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü
Yrd. Doç. Dr. Mustafa BÜYÜKKOLANCI -Pisidia Araştırmaları
Adada’nın adı ilk kez M.Ö. l. yüzyıl yazarlarından Artemidoros tarafından verilmiştir (Strabon: XII, 570). Sonra Ptolemaios (V 5, 8) ve Bizans tarihçisi Hierokles’ te (674, 4) de “Odada” olarak geçer. 1888 yılında ilk olarak G. Hirschfeld ve aynı zamanda W.M. Ramsey tarafından tespit edilmiştir.
Adada adı, bazı araştırmacılara göre Anadolu'nun eski yerli halkının dili olan Luvice, ya da bunun M.Ö. 1. bindeki ardıllarından biri olan Pisidce dilinden gelmektedir. Kesin olmamakla birlikte “Ada” kök sözcüğüyle “wanda/anda” takılarından türemiş olabilir. Ayrıca yine “Ada” kök sözcüğü ile “Uda” (hisar-kale?) sözcüklerinin birleşiminden türemiş olabilir.
Kentin kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte MÖ II. yüzyılda Termesosla Adada arasında yapılan bir anlaşma metninde geçmektedir, Bölgenin önemli bir kenti olan Termessos ile Adada arasındaki bu dostluk antlaşması bazı araştırmacılara göre iki kentin ortak düşmanları Selge’ye karşı yapılmıştır. Antlaşmanın M.Ö. 190-164 yılları arasındaki bir tarihte yapıldığı araştırmacılar tarafından öne sürülmektedir.
Bergama Krallığının M.Ö. 133 yılında vasiyet yoluyla topraklarını Roma’ya vermesi Anadolu’da Roma egemenliğinin başlangıcı olmuştur. Adada kentinin ilk sikkeleri bu dönemde basılmıştır. Roma imparatorluk Döneminde özellikle İmparator Traianus, Hadrianus ve Antoninus Pius (M.S. 114-161) dönemleri tüm Anadolu’da olduğu gibi Pisidia için de en parlak dönemlerdendir. Bu dönemde Pisidia kentleri büyümüş, zenginlik ve refaha bağlı olarak yapı faaliyetleri de artmıştır. Bu gelişmeler ve yapı faaliyetleri M.S. 212 yılında çıkarılan bir kanunla imparatorluk toprakları üzerinde yaşayan herkese “Roma Vatandaşlık Hakkı” verilmesiyle yeni bir hız kazanmışsa da M.S. 3. yüzyıl sonlarında hızını kaybetmiştir.
Roma İmparatorluk döneminde özellikle İmparator Traianus, Hadrianus ve Antonius Pius dönemleri Adada’nın en parlak dönemleridir. Bir kısım Adadalı Büyük İskender’den sonraki Helenistik kralların ordularında hizmet vermek amacıyla anayurtlarından ayrılarak gurbette paralı asker olarak çalışmışlardır. Bunun kanıtları Kıbrıs’ta ve Fenike’de bulunan Adadalı askerlere ait mezar taşlarıdır
M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca, bölge Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu içinde varlığını uzun süre korumuştur. Bölgede ilk resmi kilise örgütü M.S. 4. yüzyılda kurulmuş ve diğer büyük kentlerle birlikte Adada kenti de piskoposluk merkezi haline gelmiştir. Hierokles (M.S. 6.yüzyıl) kentten bahsetmektedir. Adada adı 12. yüzyıl piskoposluk listelerinde vardır. Bu nedenle kentte yaşam 12. yüzyıla kadar devam etmiş ve daha sonra terk edilmiştir.
Daha sonra Pisidia Bölgesinde Selçuklu egemenliğine karşı direnişler olmuşsa da III. Kılıç Arslan 1203 yılında Ispartayı alarak Uluborlu, Eğridir ve Yalvaç'a Hamid Bey yönetimindeki Türkmen aşiretlerini yerleştirmiştir. Bölgede daha sonra Hamidoğulları Beyliği kurulmuş ve bu beylik de 1390 ve 1422 yıllarında Osmanlı topraklarına katılmıştır.
Kent, Caralis (Beyşehir) Gölü’nün batı kıyısını izleyerek Antiokheia (Yalvaç), Neapolis (Şarkikaraağaç), Timbiriada (Aksu), Adada (Karabavlu) üzerinden Pednelissos (Kozan) ve Perge (Aksu) antik kentine uzanan antik yol üzerinde yer alır.
Bölgede uzun zamandan beri yapılan kazı ve araştırmalar Pisidia’nın Neolitik Dönemden (M.Ö. 7000 civarı) itibaren Anadolu’da önemli bir kültür bölgesi olduğunu ortaya çıkarmıştır. Hititler Döneminde Konya ve çevresini kapsayan Tarhuntaşşa Bölgesi ile batısındaki Pitaşşa (Pisidia’nın eski adı) Bölgesi arasındaki sınırda yer alan Adada ve çevresinde gelecekte yapılacak çalışmalarda tarih öncesi dönemlere ilişkin önemli sonuçlar alınabilecektir.
Kent bulunduğu noktanın dağlık arazide olması nedeniyle günümüze fazla tahrip olmadan ulaşmıştır. Sadece Pisidia bölgesinin değil Anadolu'nun en sağlam kentlerinden birisidir. Kentte tabanı taş döşeli bir antik yol, Roma İmparatorluk Çağı Traianus Tapınağı, İmparatorlar Tapınağı, İmparatorlar ve Zeus Megistos-Serapis Tapınağı ile Yeniköy yolu altında kalan İmparatorlar ve Aphrodite Tapınağı yer alır. Ayrıca forum, bazilika, akropol, anıtsal çeşme, yönetici binası, açık hava toplantı yeri, tiyatro ve mezar anıtı bulunmaktadır.
Kent düzlüğü ile vadi arasındaki bölümde yer alan kayalık alandaki akropol savunma amaçlı yapılmıştır. Akropolün çevresi sur duvarları ve kuleler ile çevrilidir. Akropolisin batı kısmında kentin açık hava toplantı yeri bulunmaktadır. Toplantı yerinin önüne sonradan kentin alışveriş ve idari merkezi olan forum ve bazilika yapılmıştır. Adada forumu 32x45m’lik bir alanı kaplar. Tabanı düzgün taşlarla kaplı olan forumun ortasında büyük bir sarnıç yer alır. Forumun batısında cadde, diğer iki yanında stoalar (sütunlu galeri) bulunur. Forumun kuzeyinde doğu-batı yönünde bir bazilika vardır. Forumun güneydoğu kısmında anıtsal bir çeşme bulunmaktadır.
Adada’nın en büyük kilisesi vadinin batı kısmındadır. Kilise burada eski bir yapının teras ve iç duvarlarından yararlanılarak Bizans döneminde inşa edilmiştir. Kent düzlüğünün batısında tepe yamacına inşa edilen tiyatronun sahne binası ve orkestra kısmı toprak altındadır. Cavea (seyirci oturma yerleri) kısmı, müze kurtarma kazısı ile temizlenerek açığa çıkartılmıştır. Tiyatronun mevcut kapasitesi 1000 kişiliktir.
Kentte Yapılan Araştırmalar
Adada Antik Kenti ilk kez 1841 yılında A. Schönborn tarafından görülmüş ve Pednelissos Kenti olarak tanımlanmıştır. Daha sonra 1884 yılında J. R. S. Sterrett, burada incelemeler yapmış ve ören yerinin Adada olduğunu saptamışken farklı bir görüş öne sürmüştür. Aynı yıllarda bölgeye gelen G. Hischfeld ve W. M. Ramsay yazıtlara dayanarak kent adının “Adada” olduğunu belirlemişlerdir.***
Adada‟nın özellikle sağlam kalabilmiş tapınaklarına ilişkin yeni araştırmalara 1968 yılında Prof. Dr. Ümit Serdaroğlu tarafından başlanmıştır. 1970 yılından itibaren, o yıllarda öğrenci olan bu satırların yazarı tarafından başlatılan ve özellikle tapınaklar üzerinde yoğunlaştırılan çalışmalar, 1972 yılında lisans tezi olarak sonuçlandırılmıştır. 1996 yılında tamamlanan “Pisidia Bölgesi Tapınak Mimarisi” konulu doktora tezinin özgün temel taşlarından birini de yine Adada tapınakları oluşturmuştur. Adada Antik Kenti‟nde ilk bilimsel kazı çalışması 2004 yılında Isparta Müze Müdürlüğü başkanlığında ve Pamukkale Üniversitesi Arkeoloji Bölümü‟nün katılımı ve bu satırların yazarının bilimsel başkanlığında gerçekleşmiş. Yaklaşık olarak 4 ay süren kazılar sonunda Tiyatro, Agora ve Traianus Tapınağının bilinmeyen bölümleri açıklığa kavuşmuştur.
Kentin Genel Tanımı
Toros dağları eteklerinde 1200 m. yükseklikteki kent; güneyde bir vadi, batı ve kuzeyde hafif meyilli tepeler ve doğuda düz bir sırtla sınırlanmıştır. Kentte Roma Çağı‟na ilişkin kalıntılar daha çok düz ovacık ve çevresinde yer alır. Bunlar tapınaklar, tiyatro, agora (pazar yeri), yönetici sarayı ve stoalardır. Hellenistik ve Bizans çağlarına ait yapılar derin ve kayalık vadi ve batısındaki Aktepe yamaçlarındadır. Buralarda sur duvarları, kuleler ve henüz tanımlanmamış yapılar ve üç nefli bir Bizans Bazilikası yer alır. Antik dönemde kente ulaşımı sağlayan antik yol da bu vadi içinde izlenebilmektedir.
Bugünkü kara yolundan (Yeniköy yolu) kente ulaştığınız anda bekçi kulübesi ve kenti tanıtan levhalarla karşılaşılır. Biraz ilerleyip soldaki patikaya girince karşıda açık hava toplantı yeri,(akropol) ve Helenistik Döneme ait kuleler görülür. Bunların önündeki düzlük alanda kentin Roma Çağı’na ait Agora yer alır.(5)***
Adada Sikkeleri
Adada Kenti'nin en eski sikkeleri Geç Hellenistik Dönem’e M.Ö. 1.yüzyıla aittir. Bunlar üzerinde çoğunlukla Tanrı Zeus (Zeus Solymeos veya Zeus Megistos) Herakles ve Dionysos tasvirleri vardır. Bu sikkeler aynı zamanda kentte bu kültlerin varlığını da göstermektedir. Ayrıca bir yüzünde boğa başı, diğer yüzünde triskeles (merkez çevresinde dönen üç ayak) tasvirli sikkeler de vardır ki bunlar da güç ve kuvveti sembolize etmektedir. Roma İmparatorluk Dönemi sikkelerinde ön yüzde imparator başı, arka yüzde ise Zeus, Athena, Herakles, Artemis Pergaia (Perge Artemisi) ve tapınak cepheleri resmedilmiştir.***
Kaynakça:
Isparta İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü
Yrd. Doç. Dr. Mustafa BÜYÜKKOLANCI -Pisidia Araştırmaları
Yorumlar
Yorum Gönder