Anazarbos / Anavarza antik kenti - Adana / Dilekkaya köyü
Adana'ya bağlı Kozan ilçesinin 28 km. güneyinde bulunan Anavarza (Anazarbos / Ayn-zarba / Anazarbus / Caesarea ad Anabarsum) Antik Kenti, bugünkü Dilekkaya köyündeki antik şehir, Sunbas çayının Ceyhan ile birleştiği yerin 8 km kuzeyinde ada gibi yükselen bir tepe üzerindedir.
Roma İmparatorluğu öncesine ait hiçbir bilgiye rastlanmayan Anavarza Antik Kenti, Çukurova düzlüğünde yer alan 200 metre yüksekliğindeki kaya kütlesine ait olduğu düşünülen, Anabarsum ismiyle birlikte “Caesarea ad Anabarsum (Anabasum yanındaki Caesarea)” olarak anılıyor.
Anazarbus veya Anabarzus adının esasen kente hakim olan ve Çukurova düzlüğünün en çarpıcı fiziki oluşumlarından biri olan 200 metre yüksekliğindeki kaya kütlesine ait olduğu ve belki Eski Farsça Na-barza (“Yenilmez”) adından tahrif edildiği düşünülebilir. Anavarza, sadece bir millet ve bir medeniyete ait olmayıp birkaç medeniyetin izlerini taşıması bakımından ayrı bir öneme sahiptir. 4000 dönüm arazisiyle Anadolu'nun en büyük antik kentidir.
Fransız seyyahı Ch. Texier, Anazarba şehrinin kuruluş ve manzara bakımından Van şehrine benzediğini, büyük kayalıklar üzerine oturtulan kalenin duvar taşlarının birbirine tutturulmak için taşçı kalemiyle yontulduğunu, Van ve Anazarba şehirlerinin Asur şehirlerinin karakterini taşıdığını yazar.
Anavarza Roma İmparatorluk Devrinin ilk iki yüzyılı boyunca büyük bir varlık göstermemiş, Kilikya başkenti Tarsus’un gölgesinde kalmıştır. Tarsus günümüze kadar yaşayabilmiştir ama bunun karşılığında tarihi anıtlarının büyük bir bölümünü kaybetmiştir. Roma imparatorlarından Septimius Severus’un, Pescennius Niger ile yaptığı iktidar savaşı sırasında, Severus’un tarafını tutan kent, onun Niger’i 194 yılında İsos’ta yenerek imparatorluğun tek hakimi olmasından sonra ödüllendirilmiş, tarihinin en parlak dönemini yaşamaya başlamıştır. 204-205 yıllarında Kilikya, İsauria ve Likaonia eyaletlerinin metropolisi olmuştur.
MÖ 19. yılında İmparator Augustus tarafından ziyaret edilen kent, 1100’lü yıllarda bir süre Ermeni Krallığı’nın başkenti oluyor. Daha sonraki dönemlerde tamamen terk edilen bir yerleşim yeri haline gelen Anavarza’ya ilişkin ilk kesin buluntular Milattan Önce 1. yüzyıldan kalma sikkeler.
Ancak, Asurlular tarafından kurulduğu iddiasına şüphe ile bakan tarihçiler de mevcuttur. Bu görüşe göre; Asurluların Çukurova’ya 50 - 60 yıl gibi kısa bir süre hâkim oldukları ve bölgeyi sömürge olarak kullandıkları gözönüne alınırsa, Anavarza gibi bir antik kentin kurulması mümkün görülmemektedir. Bu yüzden, 700 yıl gibi uzun bir süre Anadolu’ya ve dolayısıyla Çukurova’ya egemen olan Hititler üzerinde yoğunlaşmak gerekir.
Antik kentteki kalıntıların çoğu ise Roma ve Bizans dönemine ait. Roma İmparatorluk Devrinin ilk iki yüzyılı boyunca büyük bir varlık göstermeyen ve Kilikya başkenti Tarsus’un gölgesinde kalan antik kent, Milattan Sonra 260 yılında Sasani Kralı Şapur tarafından fethedildi. 525 yılında yaşanan büyük depremden zarar gören kent, İmparator Justinianus tarafından onarılarak Justiniopolis adını aldı. Kent, 561 yılında ikinci bir deprem yaşayarak büyük hasar gördü.
M.Ö. 1. yy.'da Romalılar, ele geçirdikleri Ceyhan havzasının idaresini Vassal kral olarak atadıkları Tarkondimotos'a bırakmışlardır. Roma döneminde giderek güçlenen ve M.S. 2. yy. sonlarında antik dünyanın dev kenti Tarsus ile Kilikya Birliğinin liderliği için rekabet halinde olan Anavarza, bu tarihten itibaren Anadolu'nun en önemli metropollerinden biri haline gelmiştir. Anavarza, M.S.3. yüzyılda birçok askeri ayrıcalık elde ederek "Metropolis" unvanı ve aynı yüzyılın ortasına kadar da 3 kez "Neokoros"luk unvanını alır. Sonraki dönemlerde Doğu Roma, Arap ve Ermeni hakimiyetine giren Anavarza, 1375 yılında Memlukler tarafından alınmış ve bu dönemden sonra kentte büyük ölçekli bir yerleşim olmamıştır.
Anavarza M.Ö. I. yüzyılda Romalılar tarafından kurulmuş bir kenttir. Roma’nın Ortadoğu’daki başkentidir. Kurulduğunda şehrin adı Anazarbos’du. Şehirde yapılan kazılardan elde edilen bulgulara dayanarak kentin kuruluş tarihinin Hristiyanlık öncesine uzandığını söyleyebiliriz. Mozaikler, kaya kiliseleri ve nekropolde yapılan araştırmalardan anlaşılacağı üzere şehrin kuruluşu İsa’dan öncedir. Tarihi kayıtlara göre M.Ö. 67 yılında Roma komutanı Pompeius, Doğu Akdeniz’i elinde tutan korsanları mağlup ederek ortadan kaldırmış, esir aldıklarını Kilikya Ovası’na yerleştirmiş, eski bir korsan olan Tarkondimotos’u da bölgenin kralı olarak Çukurova'nın iç kesimlerini yönetmek üzere buraya atamıştır.
M.Ö. 19’a gelindiğinde İmparator Octavianus Augustus tarafından şehre “Anazarbos eteğindeki Kaisareia” ismi verildi. Bu tarihten sonra şehir farklı zamanlarda çeşitli milletler tarafından yağma ve istila edildi. Örneğin 260 yılında Sasani Kralı I. Şapur büyük bir kıyım yaparak şehri zapt etti, yağmaladı. 380 yılında bu kez İsauria’lı Baibinos şehri bir kez daha vahşice yağmaladı. Anavarza, İmparator II. Theodosius zamanında gerçekleştirilen yeni eyalet düzenlemesiyle Kilikya eyaletinin başkenti ilan edildi. 525 yılındaki depremde büyük zarar gören şehir İmparator Lustinus tarafından onarıldıysa da 561 yılındaki ikinci bir depremde bir kez daha yerle bir oldu. Aynı yüzyıl içerisinde büyük bir veba salgını yaşayan kent 8. Yüzyıldan itibaren Müslüman Arapların hakimiyetine geçti. Araplar bu şehre “Ayn-ı Zarba” adını verdiler. Abbasi halifesi Harun Reşit tarafından şehir 796 yılında şehir baştan aşağı yenilendi. Günümüze kadar gelen şehir surları bu dönemde yapıldı. Sayfadullah 956-957 yılları arasında bu surları yeniletti. Kent sonraki yıllarda Bizans, Ermeni Krallığı, Selçuklu, Memlûkluların ve Ramazanoğlularının hâkimiyetine girdi. Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlı topraklarına katıldı.
Anavarza’da bulunan önemli kalıntılar arasında, 1500 metre uzunluğunda 20 burçlu sur duvarı, sütunlu yol, hamam ve kilise, tiyatro, amfiteatr, stadyum, suyolları, kaya mezarları, M.S. 3. yy.'a ait deniz tanrıçası Thetys mozaiği, Kilikya Bölgesindeki tek örnek olan 3 girişli zafer takı ve ovanın ortasında bir ada gibi yükselen tepe üzerindeki Orta çağ kalesi yer almaktadır.
Antik kentin içinde bulunduğu Dilekkaya köyündeki bir evin temelinden çıkarılan mozaikler ve bazı kalıntılar ise yine bu evin bahçesinde sergileniyor.
İmparator Nero döneminde Roma ordusunda görev yapan, yazmış olduğu "De Materia Medica" isimli beş ciltlik eserin 18. yy.'a kadar bütün modern ülkelerin tıp fakültelerinde temel eserlerden biri olarak okutulan, dünyaca ünlü farmakolog Dioskurides'in Anavarzalı olması da kentin dünya bilim tarihine katkısı açısından dikkate değerdir.
Bir olimpiyat şehri
Anavarza, Roma dönemlerinde olimpiyatların yapıldığı nadir şehirlerdendir. Şehrin birçok yerinde kaya kabartmalarında bu görülebilmektedir, ayrıca olimpiyat için bastırılan hatıra paraları mevcuttu
Zafer takı
Anadolu’daki en önemli zafer takılarından biri olan kentin Tören kapısı, şehrin en görkemli yapısıdır. İsa’dan sonra 3. yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun Perslere karşı kazanmış olduğu zaferin anısına yapılmıştır, 22.5 metre uzunluğu ve 10.5 metre yüksekliğindedir. Halk arasında Alakapı olarak adlandırılan yapı, siyah granitten korintik nizamında altı sütuna sahip olup, kemerleri üzerinde yer alan zengin süslemeleri ile günümüze kadar çok da bozulmadan gelebilmiştir. Alınlık ve arkritrav akantuslar, apireller çiçeklerle süslenmiş aslan boğa kabartmaları ve eros süslemeleri dikkat çeker. 1998 Ceyhan depreminde ayakta kalabilen kısımları yakın zamanda restore edilmiştir.
Anavarza mozaikleri
Anavarza mozaikleriyle ünlü bir kenttir. Kentte halen ortaya çıkarılmamış onlarca mozaik zemin bulunmaktadır. Şehirde bugün ortaya çıkarılmış olan iki adet mozaikten biri Adana Kent Müzesi’ne taşınmış, diğeri ise açık arazide sergilenmektedir.
Anavarza kiliseleri
Anavarza antik kentinde dört kilise bulunmaktadır. Bunların en önemlisi şehir merkezinde bulunan 12 Havariler Kilisesi’dir. Depremler sonucu yıkılan kilise bugün ayakta değildir.
İkinci kilise Anavarza Kalesi’nin “dış kale” bölümünde yer alır. 1080 yılından sonra yapılan bu kilisenin 1905 yılında çekilmiş fotoğraflarında tamamen sağlam olarak mevcudiyetini koruduğu görülmektedir, ancak bugün harabeye halindedir.
Üçüncü önemli kilise iç kalede yer alan küçük kilisedir. Buraya erişmek oldukça zordur, yapı büyük oranda bozulmadan günümüze gelebilmiştir. Kilisenin giriş kapısının hemen kuzeyinde yan yana koyulmuş iki haç bulunmaktadır.
Son olarak “Ali Kesiği” adıyla anılan bir kaya kilisesi bulunmaktadır, bu yapıdan günümüze çok az bir kısım sağlam kalmıştır.
Krallar mezarlığı (Nekropol)
Anavarza kentinin en önemli bölümlerinden biri de kaya mezarları ve lahitlerdir. Nekropol, şehrin kaleye tırmanırken daha ilk metrelerinde karşımıza çıkan, Ali Kesiği mevkii olarak da adlandırılan bölgede bulunan kayaların oyulmasıyla oluşturulmuştur. Bu geniş alanda lahit mezarlar da mevcuttur. Hristiyanlık öncesi sunak yerleri de bulunan bazı mezarlarda değişik işlemeler ve çiçek motifleri yer almaktadır. Nekropolün farklı yerlerinde bulunan lahit mezarların bir kısmı Adana Müzesi’nde bir kısmı da köy içeresindeki mozaiklerin olduğu bölgede sergilenmektedir. Kaya mezarları arasında en dikkat çekici olanı Anavarza Kralı Tarkondimotos’un kızı Lila’nın kocasına ait mezar olup üzerinde raks eden kadın figürleri ve ilginç kitabesiyle şehrin hemen kuzeyinde bulunan dağa oyulmuştur.
Antik tiyatro stadyum ve kolezyum
Anavarza kentinin kale kısmının eteklerinde bulunmaktadır tiyatronun dış duvarları ve oturma yerlerinin bir bölümü ayaktadır. Sahne kısmı ise tamamen yıkılmış ve taşları bölgeden taşınmıştır. Tiyatronun hemen güneyinde bulunan hipodrom ise askeri şehrin talim ve spor müsabakalarının yapıldığı bir alandır. Alanın güney kısmında dağa oyulmuş bir tribünü mevcuttur. Anadolu’da bulunan üç “Collesium”dan bir olan Anavarza Collesium’u ise hipodromun hemen güneyinde şehrin dışında bulunmaktaydı.
Anavarzalı ünlü botanikçi eczacı Dioskorides
Dioskorides, Antik Çağ’da M.S. 1. yüzyılda Kilikya Eyaleti sınırları içerisinde yer alan Anavarza kentinde doğmuştur. Dioskorides, ilaçların ham maddesi olan bitkilerin özelliklerini anlattığı ‘De Materia Medica’ (İlaç Bilgisi Üzerine) adlı 5 ciltlik bir kitap yazmıştır. Dioskorides’in Materia Medica adlı bu kitabı 1400 yılı aşkın bir süre ders kitabı ve tedavi kitabı olarak tıpta kullanılmıştır. 400 ün üzerinde çizimle bitkilerin tıp alanında kullanılacağını anlatan kitabın el yazması orijinal bir örneği Viyana kütüphanesinde bulunmaktadır.
Kilikya Krallığı ve Kozanoğlu Beyliği
11. yüzyıl ortalarında kent, Bizans Devleti'nin Kars bölgesinde yeni fethettiği Ermeni topraklarından göç ettirilen Ermenilerle iskân edilmiştir.
Malazgirt Savaşından sonra Anadolu'da merkezi otoritenin iflası üzerine, Kars'ın son Ermeni kralının oğlu veya torunu olduğu iddia edilen Rupen adlı Ermeni askeri şefi 1080 yılı dolayında Sis (Kozan) ve çevresinde bir dizi Bizans kalesini ele geçirerek beyliğini ilan etmiştir. Rupen sülalesi 1097'den sonra bölgeye gelen Haçlıların ve 1277'den sonra Moğolların desteğiyle bölgede egemenliğini 1375 yılına kadar korumayı başarmıştır. Rupen soyundan gelen II. Levon (1189-1219) Anamur'dan İskenderun Beleni'ne uzanan alanda egemenliğini pekiştirerek 1199 yılında Papa'nın tevdi ettiği "Ermenistan Kralı" tacını giymiştir.
Rupen oğulları döneminde yeniden inşa edilen Anavarza Kalesi, hanedanın (Sis Kalesi ile birlikte) iki ana ikametgâhından biri ve hanedan mensuplarının gömüldüğü mahal olarak önem kazanmıştır. 1950'li yıllara kadar kale içinde görülebilen anıt-mezarlar halen tahrip edilmiş olup yazıtları da kayıptır.
14. yüzyıldan itibaren Anavarza yöresinde Varsak ve Avşar Türkmenleri egemen olmuş ve 16. yüzyıldan itibaren Kozanoğulları yönetiminde fiilen bağımsız bir Türkmen beyliği, Sis ve Anavarza Kalelerinde egemen olmuştur.Halkın hak ve hukukunu yüzyıllarca dış saldırılara karşı korumuşlardır.Osmanlı Devletinin konar-göçer Türkmenleri yerleşik hayata geçirme politikasına karşı çıkmışlardır. Kozanoğlu Beyliği üzerine 1864-1866'da Derviş Paşa kumandasındaki Fırka-yı İslahiye gönderilmiştir.
Adana Anavarza Kalesi Efsanesi
Zamanında Anavarza çok mutlu bir şehirmiş, gündüzleri çalışan halk, akşamları keyifli ve huzurlu seslerle çınlarmış. Anavarza Kralının da dünya güzeli bir kızı varmış. Bu kız akıllı mı akıllı, güzel mi güzelmiş. Ancak hem Sis Kralının oğlu hem de Misis kenti Kralının oğlu; bu güzel ve akıllı genç kıza talip olmuşlar. Anavarza halkını tehdit ederek ısrarcı olan her iki krala da aynı şeyi söylemeye karar vermişler baba kız. Şehre en bol suyu en kısa sürede getiren ile evlenecekmiş kralın kızı.
Güzel kız içten içe sevdiği Sis Prensinin en kısa sürede şehre su getirmesine dua edermiş. Ancak düşünüldüğü gibi olmamış ve maalesef yaptığı işe çok da özenmeyip kolay yoldan suyolu yapan Misis Antik Kenti Prensi suyu şehre daha önce getirmiş…
Kralın güzel kızı bu duruma dayanamamış ve kendisini Anavarza kayalıkları üzerinden aşağı atmış.
Kaynakça
kulturvarliklari.gov.tr
otcnews.com
Wikipedia
Roma İmparatorluğu öncesine ait hiçbir bilgiye rastlanmayan Anavarza Antik Kenti, Çukurova düzlüğünde yer alan 200 metre yüksekliğindeki kaya kütlesine ait olduğu düşünülen, Anabarsum ismiyle birlikte “Caesarea ad Anabarsum (Anabasum yanındaki Caesarea)” olarak anılıyor.
Anazarbus veya Anabarzus adının esasen kente hakim olan ve Çukurova düzlüğünün en çarpıcı fiziki oluşumlarından biri olan 200 metre yüksekliğindeki kaya kütlesine ait olduğu ve belki Eski Farsça Na-barza (“Yenilmez”) adından tahrif edildiği düşünülebilir. Anavarza, sadece bir millet ve bir medeniyete ait olmayıp birkaç medeniyetin izlerini taşıması bakımından ayrı bir öneme sahiptir. 4000 dönüm arazisiyle Anadolu'nun en büyük antik kentidir.
Fransız seyyahı Ch. Texier, Anazarba şehrinin kuruluş ve manzara bakımından Van şehrine benzediğini, büyük kayalıklar üzerine oturtulan kalenin duvar taşlarının birbirine tutturulmak için taşçı kalemiyle yontulduğunu, Van ve Anazarba şehirlerinin Asur şehirlerinin karakterini taşıdığını yazar.
Anazarva |
MÖ 19. yılında İmparator Augustus tarafından ziyaret edilen kent, 1100’lü yıllarda bir süre Ermeni Krallığı’nın başkenti oluyor. Daha sonraki dönemlerde tamamen terk edilen bir yerleşim yeri haline gelen Anavarza’ya ilişkin ilk kesin buluntular Milattan Önce 1. yüzyıldan kalma sikkeler.
Ancak, Asurlular tarafından kurulduğu iddiasına şüphe ile bakan tarihçiler de mevcuttur. Bu görüşe göre; Asurluların Çukurova’ya 50 - 60 yıl gibi kısa bir süre hâkim oldukları ve bölgeyi sömürge olarak kullandıkları gözönüne alınırsa, Anavarza gibi bir antik kentin kurulması mümkün görülmemektedir. Bu yüzden, 700 yıl gibi uzun bir süre Anadolu’ya ve dolayısıyla Çukurova’ya egemen olan Hititler üzerinde yoğunlaşmak gerekir.
M.Ö. 1. yy.'da Romalılar, ele geçirdikleri Ceyhan havzasının idaresini Vassal kral olarak atadıkları Tarkondimotos'a bırakmışlardır. Roma döneminde giderek güçlenen ve M.S. 2. yy. sonlarında antik dünyanın dev kenti Tarsus ile Kilikya Birliğinin liderliği için rekabet halinde olan Anavarza, bu tarihten itibaren Anadolu'nun en önemli metropollerinden biri haline gelmiştir. Anavarza, M.S.3. yüzyılda birçok askeri ayrıcalık elde ederek "Metropolis" unvanı ve aynı yüzyılın ortasına kadar da 3 kez "Neokoros"luk unvanını alır. Sonraki dönemlerde Doğu Roma, Arap ve Ermeni hakimiyetine giren Anavarza, 1375 yılında Memlukler tarafından alınmış ve bu dönemden sonra kentte büyük ölçekli bir yerleşim olmamıştır.
Anavarza M.Ö. I. yüzyılda Romalılar tarafından kurulmuş bir kenttir. Roma’nın Ortadoğu’daki başkentidir. Kurulduğunda şehrin adı Anazarbos’du. Şehirde yapılan kazılardan elde edilen bulgulara dayanarak kentin kuruluş tarihinin Hristiyanlık öncesine uzandığını söyleyebiliriz. Mozaikler, kaya kiliseleri ve nekropolde yapılan araştırmalardan anlaşılacağı üzere şehrin kuruluşu İsa’dan öncedir. Tarihi kayıtlara göre M.Ö. 67 yılında Roma komutanı Pompeius, Doğu Akdeniz’i elinde tutan korsanları mağlup ederek ortadan kaldırmış, esir aldıklarını Kilikya Ovası’na yerleştirmiş, eski bir korsan olan Tarkondimotos’u da bölgenin kralı olarak Çukurova'nın iç kesimlerini yönetmek üzere buraya atamıştır.
M.Ö. 19’a gelindiğinde İmparator Octavianus Augustus tarafından şehre “Anazarbos eteğindeki Kaisareia” ismi verildi. Bu tarihten sonra şehir farklı zamanlarda çeşitli milletler tarafından yağma ve istila edildi. Örneğin 260 yılında Sasani Kralı I. Şapur büyük bir kıyım yaparak şehri zapt etti, yağmaladı. 380 yılında bu kez İsauria’lı Baibinos şehri bir kez daha vahşice yağmaladı. Anavarza, İmparator II. Theodosius zamanında gerçekleştirilen yeni eyalet düzenlemesiyle Kilikya eyaletinin başkenti ilan edildi. 525 yılındaki depremde büyük zarar gören şehir İmparator Lustinus tarafından onarıldıysa da 561 yılındaki ikinci bir depremde bir kez daha yerle bir oldu. Aynı yüzyıl içerisinde büyük bir veba salgını yaşayan kent 8. Yüzyıldan itibaren Müslüman Arapların hakimiyetine geçti. Araplar bu şehre “Ayn-ı Zarba” adını verdiler. Abbasi halifesi Harun Reşit tarafından şehir 796 yılında şehir baştan aşağı yenilendi. Günümüze kadar gelen şehir surları bu dönemde yapıldı. Sayfadullah 956-957 yılları arasında bu surları yeniletti. Kent sonraki yıllarda Bizans, Ermeni Krallığı, Selçuklu, Memlûkluların ve Ramazanoğlularının hâkimiyetine girdi. Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlı topraklarına katıldı.
Anavarza’da bulunan önemli kalıntılar arasında, 1500 metre uzunluğunda 20 burçlu sur duvarı, sütunlu yol, hamam ve kilise, tiyatro, amfiteatr, stadyum, suyolları, kaya mezarları, M.S. 3. yy.'a ait deniz tanrıçası Thetys mozaiği, Kilikya Bölgesindeki tek örnek olan 3 girişli zafer takı ve ovanın ortasında bir ada gibi yükselen tepe üzerindeki Orta çağ kalesi yer almaktadır.
Antik kentin içinde bulunduğu Dilekkaya köyündeki bir evin temelinden çıkarılan mozaikler ve bazı kalıntılar ise yine bu evin bahçesinde sergileniyor.
İmparator Nero döneminde Roma ordusunda görev yapan, yazmış olduğu "De Materia Medica" isimli beş ciltlik eserin 18. yy.'a kadar bütün modern ülkelerin tıp fakültelerinde temel eserlerden biri olarak okutulan, dünyaca ünlü farmakolog Dioskurides'in Anavarzalı olması da kentin dünya bilim tarihine katkısı açısından dikkate değerdir.
Klikya kenti batı kapısından Anavarza Kalesi |
Bir olimpiyat şehri
Anavarza, Roma dönemlerinde olimpiyatların yapıldığı nadir şehirlerdendir. Şehrin birçok yerinde kaya kabartmalarında bu görülebilmektedir, ayrıca olimpiyat için bastırılan hatıra paraları mevcuttu
Zafer takı
Anadolu’daki en önemli zafer takılarından biri olan kentin Tören kapısı, şehrin en görkemli yapısıdır. İsa’dan sonra 3. yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun Perslere karşı kazanmış olduğu zaferin anısına yapılmıştır, 22.5 metre uzunluğu ve 10.5 metre yüksekliğindedir. Halk arasında Alakapı olarak adlandırılan yapı, siyah granitten korintik nizamında altı sütuna sahip olup, kemerleri üzerinde yer alan zengin süslemeleri ile günümüze kadar çok da bozulmadan gelebilmiştir. Alınlık ve arkritrav akantuslar, apireller çiçeklerle süslenmiş aslan boğa kabartmaları ve eros süslemeleri dikkat çeker. 1998 Ceyhan depreminde ayakta kalabilen kısımları yakın zamanda restore edilmiştir.
Anavarza mozaikleri
Anavarza mozaikleriyle ünlü bir kenttir. Kentte halen ortaya çıkarılmamış onlarca mozaik zemin bulunmaktadır. Şehirde bugün ortaya çıkarılmış olan iki adet mozaikten biri Adana Kent Müzesi’ne taşınmış, diğeri ise açık arazide sergilenmektedir.
Anavarza kiliseleri
Anavarza antik kentinde dört kilise bulunmaktadır. Bunların en önemlisi şehir merkezinde bulunan 12 Havariler Kilisesi’dir. Depremler sonucu yıkılan kilise bugün ayakta değildir.
İkinci kilise Anavarza Kalesi’nin “dış kale” bölümünde yer alır. 1080 yılından sonra yapılan bu kilisenin 1905 yılında çekilmiş fotoğraflarında tamamen sağlam olarak mevcudiyetini koruduğu görülmektedir, ancak bugün harabeye halindedir.
Üçüncü önemli kilise iç kalede yer alan küçük kilisedir. Buraya erişmek oldukça zordur, yapı büyük oranda bozulmadan günümüze gelebilmiştir. Kilisenin giriş kapısının hemen kuzeyinde yan yana koyulmuş iki haç bulunmaktadır.
Son olarak “Ali Kesiği” adıyla anılan bir kaya kilisesi bulunmaktadır, bu yapıdan günümüze çok az bir kısım sağlam kalmıştır.
Krallar mezarlığı (Nekropol)
Anavarza kentinin en önemli bölümlerinden biri de kaya mezarları ve lahitlerdir. Nekropol, şehrin kaleye tırmanırken daha ilk metrelerinde karşımıza çıkan, Ali Kesiği mevkii olarak da adlandırılan bölgede bulunan kayaların oyulmasıyla oluşturulmuştur. Bu geniş alanda lahit mezarlar da mevcuttur. Hristiyanlık öncesi sunak yerleri de bulunan bazı mezarlarda değişik işlemeler ve çiçek motifleri yer almaktadır. Nekropolün farklı yerlerinde bulunan lahit mezarların bir kısmı Adana Müzesi’nde bir kısmı da köy içeresindeki mozaiklerin olduğu bölgede sergilenmektedir. Kaya mezarları arasında en dikkat çekici olanı Anavarza Kralı Tarkondimotos’un kızı Lila’nın kocasına ait mezar olup üzerinde raks eden kadın figürleri ve ilginç kitabesiyle şehrin hemen kuzeyinde bulunan dağa oyulmuştur.
Antik tiyatro stadyum ve kolezyum
Anavarza kentinin kale kısmının eteklerinde bulunmaktadır tiyatronun dış duvarları ve oturma yerlerinin bir bölümü ayaktadır. Sahne kısmı ise tamamen yıkılmış ve taşları bölgeden taşınmıştır. Tiyatronun hemen güneyinde bulunan hipodrom ise askeri şehrin talim ve spor müsabakalarının yapıldığı bir alandır. Alanın güney kısmında dağa oyulmuş bir tribünü mevcuttur. Anadolu’da bulunan üç “Collesium”dan bir olan Anavarza Collesium’u ise hipodromun hemen güneyinde şehrin dışında bulunmaktaydı.
Anavarzalı ünlü botanikçi eczacı Dioskorides
Dioskorides, Antik Çağ’da M.S. 1. yüzyılda Kilikya Eyaleti sınırları içerisinde yer alan Anavarza kentinde doğmuştur. Dioskorides, ilaçların ham maddesi olan bitkilerin özelliklerini anlattığı ‘De Materia Medica’ (İlaç Bilgisi Üzerine) adlı 5 ciltlik bir kitap yazmıştır. Dioskorides’in Materia Medica adlı bu kitabı 1400 yılı aşkın bir süre ders kitabı ve tedavi kitabı olarak tıpta kullanılmıştır. 400 ün üzerinde çizimle bitkilerin tıp alanında kullanılacağını anlatan kitabın el yazması orijinal bir örneği Viyana kütüphanesinde bulunmaktadır.
Kilikya Krallığı ve Kozanoğlu Beyliği
11. yüzyıl ortalarında kent, Bizans Devleti'nin Kars bölgesinde yeni fethettiği Ermeni topraklarından göç ettirilen Ermenilerle iskân edilmiştir.
Malazgirt Savaşından sonra Anadolu'da merkezi otoritenin iflası üzerine, Kars'ın son Ermeni kralının oğlu veya torunu olduğu iddia edilen Rupen adlı Ermeni askeri şefi 1080 yılı dolayında Sis (Kozan) ve çevresinde bir dizi Bizans kalesini ele geçirerek beyliğini ilan etmiştir. Rupen sülalesi 1097'den sonra bölgeye gelen Haçlıların ve 1277'den sonra Moğolların desteğiyle bölgede egemenliğini 1375 yılına kadar korumayı başarmıştır. Rupen soyundan gelen II. Levon (1189-1219) Anamur'dan İskenderun Beleni'ne uzanan alanda egemenliğini pekiştirerek 1199 yılında Papa'nın tevdi ettiği "Ermenistan Kralı" tacını giymiştir.
Rupen oğulları döneminde yeniden inşa edilen Anavarza Kalesi, hanedanın (Sis Kalesi ile birlikte) iki ana ikametgâhından biri ve hanedan mensuplarının gömüldüğü mahal olarak önem kazanmıştır. 1950'li yıllara kadar kale içinde görülebilen anıt-mezarlar halen tahrip edilmiş olup yazıtları da kayıptır.
14. yüzyıldan itibaren Anavarza yöresinde Varsak ve Avşar Türkmenleri egemen olmuş ve 16. yüzyıldan itibaren Kozanoğulları yönetiminde fiilen bağımsız bir Türkmen beyliği, Sis ve Anavarza Kalelerinde egemen olmuştur.Halkın hak ve hukukunu yüzyıllarca dış saldırılara karşı korumuşlardır.Osmanlı Devletinin konar-göçer Türkmenleri yerleşik hayata geçirme politikasına karşı çıkmışlardır. Kozanoğlu Beyliği üzerine 1864-1866'da Derviş Paşa kumandasındaki Fırka-yı İslahiye gönderilmiştir.
Adana Anavarza Kalesi Efsanesi
Zamanında Anavarza çok mutlu bir şehirmiş, gündüzleri çalışan halk, akşamları keyifli ve huzurlu seslerle çınlarmış. Anavarza Kralının da dünya güzeli bir kızı varmış. Bu kız akıllı mı akıllı, güzel mi güzelmiş. Ancak hem Sis Kralının oğlu hem de Misis kenti Kralının oğlu; bu güzel ve akıllı genç kıza talip olmuşlar. Anavarza halkını tehdit ederek ısrarcı olan her iki krala da aynı şeyi söylemeye karar vermişler baba kız. Şehre en bol suyu en kısa sürede getiren ile evlenecekmiş kralın kızı.
Güzel kız içten içe sevdiği Sis Prensinin en kısa sürede şehre su getirmesine dua edermiş. Ancak düşünüldüğü gibi olmamış ve maalesef yaptığı işe çok da özenmeyip kolay yoldan suyolu yapan Misis Antik Kenti Prensi suyu şehre daha önce getirmiş…
Kralın güzel kızı bu duruma dayanamamış ve kendisini Anavarza kayalıkları üzerinden aşağı atmış.
Kaynakça
kulturvarliklari.gov.tr
otcnews.com
Wikipedia
Not olarak geçiyorum;
YanıtlaSil12.05.2004 tarihinde Milliyetçi Hareket Partili üyesi Emin Yüce, Anavarza Kalesi'nin altında Türkiye'nin iç borcunu ödeyecek miktarda altın bulunduğunu ileri sürmüş, bu alanda bir yeraltı şehri bulunduğunu, Altının bulunduğu hazine kapısının yerini bilenlerden bekçi Kamber Dilcinin vefat ettiğini bu kapının yerini bilen bir tek kendisinin kaldığını belirtmişti.
Hazineyi bilmem ama bir yeraltı şehri neden olmasın
Bu bölge "para hırsıyla değil - hakkıyla" turizme kazandırılırsa hazineye ne var :)