Alinda antik kenti - Aydın / Karpuzlu
Anadolu’nun en görkemli antik kentlerinden birisi de Alinda antik kentidir. Alinda Antik kentini tarih sahnesine çıkaran ve onu ünlü yapan Karia Kraliçesi Ada olmuştur. Kent yapılarında mermerin kullanılmadığı, granit taşların kullanıldığı gözlemlenmektedir. Bulunan mezarlarda süse pek rastlanmaz. Her türlü olumsuzluğa rağmen Alinda gezgin için bulunmaz güzellikte bir kenttir.
Araştırmalarda Alinda kentinin tarih sahnesine çıkışının genellikle İ.Ö. 4. yy. olduğu söylense de kent hakkında bildiklerimiz İ.Ö. 14. yy'a kadar gitmektedir. Alinda, Hitit İmparatoru II. Mursilis (İ.Ö. 1350-1320) döneminde Sena Irmağı ülkesine bağlı bir kentti. II. Mursilis döneminde Alinda kentinin adının İalanti olduğu bilinmektedir. Bu bilgileri II. Mursilis'in anallerinden ve mısır yazıtlarından öğreniyoruz. Kentin yakın çağa ait bilgileri, öncekiler gibi azdır. İ.Ö. 340 yıllarında Halikarnasos'da olan Karia yönetimi iç kargaşalar yaşamaya başlamıştır. Bilindiği gibi anaerkil aile yapısına sahip olan Kanalılar aile içi evlilik yapıyorlardı. Dünyanın yedi harikasından biri olan Mausoleum'um sahibi Mausolos, karısı Artemisia, Piksodaros, Ada ve idriaus kardeştiler. Mausolos'un ölümüyle boşalan tahta, karısı Artemisia çıkmıştı. Artemisia'nın ölümünden sonra tahta kardeşi Ada'nın oturması gerekirken yönetimi Piksodaros ele geçirdi. Piksodaros bununla da yetinmedi ve gelecek zamanlarda tehlike oluşturacağını düşündüğü kardeşi Ada'yı Alinda kentine sürdü. İşte Alinda kentinin tarih sahnesine çıkışı böyle olmuştur. Bu nedenle Alinda kentinin tarihini Ada'dan önce ve Ada'dan sonra diye incelemek gerekir. Kraliçe Ada'nın Alinda'da sürgün hayatı yaşadığı dönemlerde Piksodaros, yönetimi, Persler'in atadığı satrap Orontobates ile paylaşıyordu. Piksordaros'un erken ölümüyle Orontobates yönetimde tek başına kaldı ama Ada'yı Alinda'dan geri çağırmadı.
Makedonyalı Büyük İskender Persler'e savaş açıp Anadolu'ya girdiğinde Ada Alinda kentinde sürgündü. Büyük İskender geldi ve Alinda kentini kuşattı. Bir süre uğraştı ama kenti alamadı ve pes etmeye karar verdi. O an Ada için bir fırsat doğmuştu ve yaşlı kadın bunu düşündü. Tam bu sırada Ada, bu alınması olanaksız surlarla çevrili Alinda kentinin kapılarını İskender'e açtı ve Makedonyalıları içeriye alıp pazarlığa oturdu. Denilir ki Kraliçe Ada, Makedonya Kralı Büyük İskender'i oğlu gibi karşıladı ve onu manevi evlat edindi, İskender de alamadığı bu kentin kapılarını kendisine açan bu kadını bir ana gibi gördü. Kadın, Makedonyalı savaşçıya, aile içi kavgalardan, geçimsizliklerden ve sonuçlarından söz etti. Ardından da bir teklifte bulundu. "Alinda kentinin kapılarını askerlerine de açayım. Bunun karşılığında senden bir şey istiyorum; Karia'yı bana bırak."
İskender bu teklifi kabul etti. Onun için bu çok da önemli bir durum değildi. O zaten Karia'da durmayacaktı. Onun amacı daha doğuya, Persler'in yaşadığı diğer kentlere gitmek ve Pers imparatorluğu'nu çökertmekti. Kraliçe Ada'nın bu teklifi ona da cazip geldi. Gittikten sonra arkasında bırakacağı az sayıda askerin güvenliği, iç kargaşaların ortaya çıkmaması için bu bir fırsat bile sayılabilirdi. Uygun buldu ve kabul etti.
İskender güneye yürümeye devam etti ve Halikarnassos'a vardı. Kenti alması hiç de zor olmadı ve hemen ardından tüm Karia yönetimini Ada'ya bıraktı. Karliça Ada'nın, İskender’in bu iyiliği karşısında sessiz kalmadığı ve Alinda kentinin adını değiştirdiği, kente Alexandria-by-Latmos (Latmos İskenderiyesi) adını verdiği söylenir ama bu pek dayanağı olan bir iddia değildir. Kentin adı daha sonra yine tarih sahnesinden silinmiştir. Belli zamanlarda kentten söz eden yapıtlara rastlanmışsa da bunlar bölük pörçük yazıtlar ve anlatılardır. Alinda kentinde bulunan bir yazıtta, hükümdar Olympikhos'un emrinde olan iki asker hizmetlerinden dolayı onurlandırılmıştır.
Onurlandırılan bu iki askerin Alinda'lı olduğu sanılmaktadır. Daha önceki zamanlarda da olduğu gibi Olympikhos'un Karia kralı olduğu dönemlerde de (bu tarihi kişiliğin İ.Ö. 227 ile İ.Ö. 210 yılları arasında bölgede söz sahibi olduğu söylenebilir) adı pek duyulmamıştır. Alinda kentinin, Makedonya Kralı Büyük İskender’in bölgeye gelişinden ve Ada'nın Karia yönetimini ele geçirmesinden sonra süratle Hellenleştiğini söyleyenler varsa da bu pek geçerli bir iddia değildir. Karia, batılı kazıbilim uzmanlarının ve tarihçilerin yazdığı gibi ne İskender'in bölgeye geldiği dönemde ne de daha sonraki dönemlerde sanıldığı gibi aşırı bir Hellenleşme söz konusu olmamıştır. Bazı kıyı kentlerinde (İasos, Halikarnassos, Myndos Yarımadası Kentleri, Kaunos, Latmos Herakleiası gibi) bunu belli bir düzeyde gözlemlemek olası belki ama iç Karia kentelerinde Hellenleşme hiç de sanıldığı kadar olmamıştır. Hatta Hellen kültürünün hiç giremediği, kalıntısına asla rastlanmayan birçok iç Karia kenti bulunduğunu biliyoruz. Sanatsal açıdan olsun, kültürel açıdan olsun Karia'nın Hellen Kültürünün kesin etkisi altında kaldığını söylemek haksızlıktan ve tarihi yanlıştan başka bir şey olmaz. Kaldı ki Kanalılar anaerkil bir aile yapısı içindeydiler. İonialılar olsun, Hellenler olsun, diğer ataerkil topluluklar olsun bölgeye gelmişler ve etkili olmuşlardır ama asla Karialılar'ı söylendiği gibi tam anlamıyla asimile edememişlerdir. İonialılar Myletos'a gelmişler ve kentte bulunan bütün erkekleri öldürerek yönetimi ele geçirmişlerdir. Kocalarını ve erkek kardeşlerini öldürdükleri kadınları kendilerine eş olarak alan İonialı erkeklere karşı Myletoslu kadınlar karar almışlar ve onlarla aynı sofrada oturup yemek yememişler, onların karşısında konuşmamışlar, bir şekilde koca olarak bile kabul etmemişlerdir. Alinda kentinin Ada sonrası süratle Hellenleştiğini yazanların bazı dayanakları yok değil elbette.
Örneğin; Ada'nın Karia Kraliçesi olduğu dönemde Alinda'da Adonis'e ithaf edilen bir kutsal tapınak vardı. Bu tapınakta ünlü heykeltraş Praxiteles tarafından yapılmış bir Aphrodite heykeli bulunuyordu. Kazı yapılmadığı için kentle ilgili kopuk bilgiler birbiri ardına sıralanıyor. Kent surlarının hangi dönemde yapıldığı bilinmemektedir. Ancak Mausolos'un Karia Kralı olduğu dönemde bu surların takviye edilmiş olabileceği tahmin edilmektedir. Aslında Alinda çok uzun zaman önce Avrupalı gezginlerin dikkatini çeken bir kent. İlk ziyarete gelen Avrupalı gezginlerden biri Richard Chandler'dir. Bu gezgin, 1765 yılının ilkbaharında harabelerde incelemeler yapmıştır. R. Chandler, Alinda kentine Bafa Gölü kıyısında kurulu olan Latmos Herakleiası kentinden yürüyerek gelmiştir. Bu yolculuk sırasında bir dere kıyısında kamp kurmuştur. Anılarında şöyle yazar; "Kurbağalar koro halinde bana şarkı söylüyordu, baykuşlar bağırıyordu. Çakallar sürü halinde uluyor, köyün köpekleri de havlıyordu. Bu tatsız bir serenaddı banim için." R. Chandler o dönemde, hiçbir açıklamada bulunmadan Alinda kenti harabelerinin listesini yapmakla yetinmiştir: Su kemeri, çarşı binası, tiyatro, kule, sarnıç, nekropol ve kent surları. Daha sonraki dönemlerde İngiliz Charles Fellows tarafından da ziyaret edilen Alinda kenti o dönemden sonra adını iyice duyurmaya başlamıştır. Fellows burada madeni bir para bulmuş ve kentin kesin o dönemde yeri tespit edilmiştir.
Araştırmalarda Alinda kentinin tarih sahnesine çıkışının genellikle İ.Ö. 4. yy. olduğu söylense de kent hakkında bildiklerimiz İ.Ö. 14. yy'a kadar gitmektedir. Alinda, Hitit İmparatoru II. Mursilis (İ.Ö. 1350-1320) döneminde Sena Irmağı ülkesine bağlı bir kentti. II. Mursilis döneminde Alinda kentinin adının İalanti olduğu bilinmektedir. Bu bilgileri II. Mursilis'in anallerinden ve mısır yazıtlarından öğreniyoruz. Kentin yakın çağa ait bilgileri, öncekiler gibi azdır. İ.Ö. 340 yıllarında Halikarnasos'da olan Karia yönetimi iç kargaşalar yaşamaya başlamıştır. Bilindiği gibi anaerkil aile yapısına sahip olan Kanalılar aile içi evlilik yapıyorlardı. Dünyanın yedi harikasından biri olan Mausoleum'um sahibi Mausolos, karısı Artemisia, Piksodaros, Ada ve idriaus kardeştiler. Mausolos'un ölümüyle boşalan tahta, karısı Artemisia çıkmıştı. Artemisia'nın ölümünden sonra tahta kardeşi Ada'nın oturması gerekirken yönetimi Piksodaros ele geçirdi. Piksodaros bununla da yetinmedi ve gelecek zamanlarda tehlike oluşturacağını düşündüğü kardeşi Ada'yı Alinda kentine sürdü. İşte Alinda kentinin tarih sahnesine çıkışı böyle olmuştur. Bu nedenle Alinda kentinin tarihini Ada'dan önce ve Ada'dan sonra diye incelemek gerekir. Kraliçe Ada'nın Alinda'da sürgün hayatı yaşadığı dönemlerde Piksodaros, yönetimi, Persler'in atadığı satrap Orontobates ile paylaşıyordu. Piksordaros'un erken ölümüyle Orontobates yönetimde tek başına kaldı ama Ada'yı Alinda'dan geri çağırmadı.
Makedonyalı Büyük İskender Persler'e savaş açıp Anadolu'ya girdiğinde Ada Alinda kentinde sürgündü. Büyük İskender geldi ve Alinda kentini kuşattı. Bir süre uğraştı ama kenti alamadı ve pes etmeye karar verdi. O an Ada için bir fırsat doğmuştu ve yaşlı kadın bunu düşündü. Tam bu sırada Ada, bu alınması olanaksız surlarla çevrili Alinda kentinin kapılarını İskender'e açtı ve Makedonyalıları içeriye alıp pazarlığa oturdu. Denilir ki Kraliçe Ada, Makedonya Kralı Büyük İskender'i oğlu gibi karşıladı ve onu manevi evlat edindi, İskender de alamadığı bu kentin kapılarını kendisine açan bu kadını bir ana gibi gördü. Kadın, Makedonyalı savaşçıya, aile içi kavgalardan, geçimsizliklerden ve sonuçlarından söz etti. Ardından da bir teklifte bulundu. "Alinda kentinin kapılarını askerlerine de açayım. Bunun karşılığında senden bir şey istiyorum; Karia'yı bana bırak."
İskender bu teklifi kabul etti. Onun için bu çok da önemli bir durum değildi. O zaten Karia'da durmayacaktı. Onun amacı daha doğuya, Persler'in yaşadığı diğer kentlere gitmek ve Pers imparatorluğu'nu çökertmekti. Kraliçe Ada'nın bu teklifi ona da cazip geldi. Gittikten sonra arkasında bırakacağı az sayıda askerin güvenliği, iç kargaşaların ortaya çıkmaması için bu bir fırsat bile sayılabilirdi. Uygun buldu ve kabul etti.
İskender güneye yürümeye devam etti ve Halikarnassos'a vardı. Kenti alması hiç de zor olmadı ve hemen ardından tüm Karia yönetimini Ada'ya bıraktı. Karliça Ada'nın, İskender’in bu iyiliği karşısında sessiz kalmadığı ve Alinda kentinin adını değiştirdiği, kente Alexandria-by-Latmos (Latmos İskenderiyesi) adını verdiği söylenir ama bu pek dayanağı olan bir iddia değildir. Kentin adı daha sonra yine tarih sahnesinden silinmiştir. Belli zamanlarda kentten söz eden yapıtlara rastlanmışsa da bunlar bölük pörçük yazıtlar ve anlatılardır. Alinda kentinde bulunan bir yazıtta, hükümdar Olympikhos'un emrinde olan iki asker hizmetlerinden dolayı onurlandırılmıştır.
Onurlandırılan bu iki askerin Alinda'lı olduğu sanılmaktadır. Daha önceki zamanlarda da olduğu gibi Olympikhos'un Karia kralı olduğu dönemlerde de (bu tarihi kişiliğin İ.Ö. 227 ile İ.Ö. 210 yılları arasında bölgede söz sahibi olduğu söylenebilir) adı pek duyulmamıştır. Alinda kentinin, Makedonya Kralı Büyük İskender’in bölgeye gelişinden ve Ada'nın Karia yönetimini ele geçirmesinden sonra süratle Hellenleştiğini söyleyenler varsa da bu pek geçerli bir iddia değildir. Karia, batılı kazıbilim uzmanlarının ve tarihçilerin yazdığı gibi ne İskender'in bölgeye geldiği dönemde ne de daha sonraki dönemlerde sanıldığı gibi aşırı bir Hellenleşme söz konusu olmamıştır. Bazı kıyı kentlerinde (İasos, Halikarnassos, Myndos Yarımadası Kentleri, Kaunos, Latmos Herakleiası gibi) bunu belli bir düzeyde gözlemlemek olası belki ama iç Karia kentelerinde Hellenleşme hiç de sanıldığı kadar olmamıştır. Hatta Hellen kültürünün hiç giremediği, kalıntısına asla rastlanmayan birçok iç Karia kenti bulunduğunu biliyoruz. Sanatsal açıdan olsun, kültürel açıdan olsun Karia'nın Hellen Kültürünün kesin etkisi altında kaldığını söylemek haksızlıktan ve tarihi yanlıştan başka bir şey olmaz. Kaldı ki Kanalılar anaerkil bir aile yapısı içindeydiler. İonialılar olsun, Hellenler olsun, diğer ataerkil topluluklar olsun bölgeye gelmişler ve etkili olmuşlardır ama asla Karialılar'ı söylendiği gibi tam anlamıyla asimile edememişlerdir. İonialılar Myletos'a gelmişler ve kentte bulunan bütün erkekleri öldürerek yönetimi ele geçirmişlerdir. Kocalarını ve erkek kardeşlerini öldürdükleri kadınları kendilerine eş olarak alan İonialı erkeklere karşı Myletoslu kadınlar karar almışlar ve onlarla aynı sofrada oturup yemek yememişler, onların karşısında konuşmamışlar, bir şekilde koca olarak bile kabul etmemişlerdir. Alinda kentinin Ada sonrası süratle Hellenleştiğini yazanların bazı dayanakları yok değil elbette.
Örneğin; Ada'nın Karia Kraliçesi olduğu dönemde Alinda'da Adonis'e ithaf edilen bir kutsal tapınak vardı. Bu tapınakta ünlü heykeltraş Praxiteles tarafından yapılmış bir Aphrodite heykeli bulunuyordu. Kazı yapılmadığı için kentle ilgili kopuk bilgiler birbiri ardına sıralanıyor. Kent surlarının hangi dönemde yapıldığı bilinmemektedir. Ancak Mausolos'un Karia Kralı olduğu dönemde bu surların takviye edilmiş olabileceği tahmin edilmektedir. Aslında Alinda çok uzun zaman önce Avrupalı gezginlerin dikkatini çeken bir kent. İlk ziyarete gelen Avrupalı gezginlerden biri Richard Chandler'dir. Bu gezgin, 1765 yılının ilkbaharında harabelerde incelemeler yapmıştır. R. Chandler, Alinda kentine Bafa Gölü kıyısında kurulu olan Latmos Herakleiası kentinden yürüyerek gelmiştir. Bu yolculuk sırasında bir dere kıyısında kamp kurmuştur. Anılarında şöyle yazar; "Kurbağalar koro halinde bana şarkı söylüyordu, baykuşlar bağırıyordu. Çakallar sürü halinde uluyor, köyün köpekleri de havlıyordu. Bu tatsız bir serenaddı banim için." R. Chandler o dönemde, hiçbir açıklamada bulunmadan Alinda kenti harabelerinin listesini yapmakla yetinmiştir: Su kemeri, çarşı binası, tiyatro, kule, sarnıç, nekropol ve kent surları. Daha sonraki dönemlerde İngiliz Charles Fellows tarafından da ziyaret edilen Alinda kenti o dönemden sonra adını iyice duyurmaya başlamıştır. Fellows burada madeni bir para bulmuş ve kentin kesin o dönemde yeri tespit edilmiştir.
Yorumlar
Yorum Gönder