Nicea / Nikaia antik kenti - Bursa, İznik
İznik’in yerindeki ilk kent, İlkçağın erken döneminde kurulmuş, İ.Ö.4.yüzyılda yıkılmıştır.Nicea’yı yeniden kurup geliştiren, İskender’in ardıllarından komutan-kral Lymakhos’tur.Kentin adı da Lysimakhos’un eşinin adından gelmektedir. Ancak, Roma döneminin Hellenleşmiş halkı, Nicea adının kökenini tanrılara, tanrıçalara bağlamışlardır.
Hellenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde, çağının sosyal, kültürel ve dinsel özelliklerini yansıtan, şehir surları su yolları, tiyatro, kiliseler ve anıtsal mezarlarla imar edilmiş, Roma ve Bizans dönemlerinde (MS 325 ve 787) I. ve II. Konsül toplantıları yapılarak, tarihsel olaylara sahne olmuştur.Kent yakınlarındaki Karadin, Çiçekli, Yüğücek ve Çakırca Höyüklerinde M.Ö. 2500 yıllarına inen uygarlık izlerine rastlanmıştır. M.Ö. VII. yüzyılda Trak kavimlerinin göçlerinden önce burada kurulan yerleşim ’Helikare’ adını almıştır. Kentte basılan sikkelerde Khryseapolis (Altın Şehir) adı okunmaktadır. M.Ö. 293’te Bithynia Krallığı’na bağlanan kent, önemli mimari yapılarla süslenmiştir. Bir süre Bithynia Krallığı’nın başkenti olan Nikaia daha sonra Roma’nın önemli bir yerleşimi olarak varlığını sürdürmüştür.
Nikaia, Bithynia havarilerden Petrus’un çabalarıyla Hıristiyanlık ile tanışmış, İmparator l. Constantinus döneminde Hıristiyanlık üzerindeki yasaklar kalkmış ve 325 yılında Nikaia, Hıristiyanlık için çok önemli bir olaya sahne olmuştur. Birinci Konsül, Senatus Sarayı’nda toplanır. İmparator Constantinus’un da katıldığı toplantıda iki önemli görüş tartışılır. İskenderiyeli din adamı Arius’un görüşü “hz. İsa’nın sadece bir insan olduğu ve tanrıdan dünyaya gelmediğidir.” Kısa sürede taraftar toplayan bu teze, Piskoposlar karşı çıkmıştır. Hıristiyan dünyasınca bugün de savunulan “Hz. İsa’nın Tanrı nın oğlu olduğu” tezi uzun tartışmalardan sonra kabul görmüştür. Hıristiyanlıkla ilgili yortu günleri ve Nikaia Kanunları adı ile bilinen 20 maddelik metin bu Konsülden sonra kabul edilmiştir. XIV ve XV. yüzyıllarda XVI. yüzyılda İznik bir sanat merkezi olmuş, dünyaca ünlü çini ve seramikler burada üretilmiştir.İznik, Hellenistik çağdan kalma ızgara planlı kent yerleşimi, Roma, Bizans ve Osmanlı döneminden kalan anıtsal yapıları ile tarihi kent dokusunu bütün canlılığıyla korumaktadır.İznik’teki Türkler öncesi döneme ait kalıntıların başlıcaları şunlardır:
Kent Surları
Roma döneminden kalma, çoğu bölümü Ortaçağda onarım ve yenileme görmüş surların çevre uzunluğu 4.427 m.dir. Bu surların 4 ana, 12 tane de ikinci önemde kapısı bulunmaktaydı. Surların çoğu bölümü ve kapıların çoğu günümüze kadar gelebilmiştir. Sur yüksekliği 10-13 m. arasında değişmektedir. Surlarda, yuvarlak ya da kare planlı 114 kule vardır. Surlar iki aşamalı olup, dıştakinin önünde eskiden hendek bulunmaktaydı.Dört ana kapıdan Göl Kapısı (batı kapısı) günümüze ulaşamamıştır. Yenişehir Kapı (güney kapısı) bir bölümüyle ayakta kalabilmiştir. Bu kapılar, İmparator II.Claudius döneminde (İS.268-270) yapılmıştır.Lefke Kapı (doğu kapısı) ile İstanbul Kapı (kuzey kapısı) üç kademeli ve yapımları da Hadrianus zamanında )İS.117-138) tamamlanmıştır. Surların Ortaçağda yenilenmesi sırasında, kentteki İlkçağ yapılarının yıkıntılarından faydalanılmıştır.Yazılı kabartmalı bazı mimari parçalar bugün Lefke kapı dış yüzünde görülebilmektedir.
Tiyatro
Kentin güneybatısında yer alır. Kemerlerinden 4 tanesinin kalıntıları günümüze gelebilmiştir.Bithynia Valisi Plinius, İmparator Traianus’a yazdığı bir mektupta, bu tiyatrodan ve bugün yeri belli olan gymnasiumdan bahsetmiştir.
Ayia Sofiya Kilisesi
Antik Çağ Coğrafyacılarından Strabon, Nikaia’yı anlatırken, iki ana caddenin birbirini dik olarak kestiğini ve bu kesişme yerinde bulunan o dönemdeki gymnasionun ortasından bakılınca kentin 4 ana giriş kapısının görülebildiğinden söz eder. Ancak Strabon’un gymnasion olarak bahsettiği yerde bugün Ayia Sofiya Kilisesi bulunmaktadır.Bu kilise 4.yüzyılda yapılmıştır. Sonradan çeşitli dönemlerde onarım görmüş, Osmanlılar döneminde de camiye çevrilmiştir.
Koimesis (Meryem’in Göğe uçuşu) Kilisesi
Erken Ortaçağda, 8.yüzyılda yapılan kilise, 1065 depreminde büyük zarar görmüştür. Daha sonra onarılıp yenilenmiş olan kiliseden günümüze bazı yıkıntıları gelebilmiştir. Burada bulunan mozaikler ve işlemeli mermerler İznik Müzesine konmuştur.
Ayios Trifanos Kilisesi
İstanbul Kapı yakınında, bugün yıkıntı durumdadır. Kilise, geç Ortaçağda yapılmıştır.
Senato Sarayı kalıntıları
Senato Sarayı, İznik Gölü kıyısında, bugün İnciraltı denen yerde bulunuyordu. 325 yılındaki Konsil burada toplanmıştı. Günümüze bir bölümü, şimdi kıyıda su altında kalan bazı kalıntıları gelebilmiştir
Hellenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde, çağının sosyal, kültürel ve dinsel özelliklerini yansıtan, şehir surları su yolları, tiyatro, kiliseler ve anıtsal mezarlarla imar edilmiş, Roma ve Bizans dönemlerinde (MS 325 ve 787) I. ve II. Konsül toplantıları yapılarak, tarihsel olaylara sahne olmuştur.Kent yakınlarındaki Karadin, Çiçekli, Yüğücek ve Çakırca Höyüklerinde M.Ö. 2500 yıllarına inen uygarlık izlerine rastlanmıştır. M.Ö. VII. yüzyılda Trak kavimlerinin göçlerinden önce burada kurulan yerleşim ’Helikare’ adını almıştır. Kentte basılan sikkelerde Khryseapolis (Altın Şehir) adı okunmaktadır. M.Ö. 293’te Bithynia Krallığı’na bağlanan kent, önemli mimari yapılarla süslenmiştir. Bir süre Bithynia Krallığı’nın başkenti olan Nikaia daha sonra Roma’nın önemli bir yerleşimi olarak varlığını sürdürmüştür.
Nikaia, Bithynia havarilerden Petrus’un çabalarıyla Hıristiyanlık ile tanışmış, İmparator l. Constantinus döneminde Hıristiyanlık üzerindeki yasaklar kalkmış ve 325 yılında Nikaia, Hıristiyanlık için çok önemli bir olaya sahne olmuştur. Birinci Konsül, Senatus Sarayı’nda toplanır. İmparator Constantinus’un da katıldığı toplantıda iki önemli görüş tartışılır. İskenderiyeli din adamı Arius’un görüşü “hz. İsa’nın sadece bir insan olduğu ve tanrıdan dünyaya gelmediğidir.” Kısa sürede taraftar toplayan bu teze, Piskoposlar karşı çıkmıştır. Hıristiyan dünyasınca bugün de savunulan “Hz. İsa’nın Tanrı nın oğlu olduğu” tezi uzun tartışmalardan sonra kabul görmüştür. Hıristiyanlıkla ilgili yortu günleri ve Nikaia Kanunları adı ile bilinen 20 maddelik metin bu Konsülden sonra kabul edilmiştir. XIV ve XV. yüzyıllarda XVI. yüzyılda İznik bir sanat merkezi olmuş, dünyaca ünlü çini ve seramikler burada üretilmiştir.İznik, Hellenistik çağdan kalma ızgara planlı kent yerleşimi, Roma, Bizans ve Osmanlı döneminden kalan anıtsal yapıları ile tarihi kent dokusunu bütün canlılığıyla korumaktadır.İznik’teki Türkler öncesi döneme ait kalıntıların başlıcaları şunlardır:
Kent Surları
Roma döneminden kalma, çoğu bölümü Ortaçağda onarım ve yenileme görmüş surların çevre uzunluğu 4.427 m.dir. Bu surların 4 ana, 12 tane de ikinci önemde kapısı bulunmaktaydı. Surların çoğu bölümü ve kapıların çoğu günümüze kadar gelebilmiştir. Sur yüksekliği 10-13 m. arasında değişmektedir. Surlarda, yuvarlak ya da kare planlı 114 kule vardır. Surlar iki aşamalı olup, dıştakinin önünde eskiden hendek bulunmaktaydı.Dört ana kapıdan Göl Kapısı (batı kapısı) günümüze ulaşamamıştır. Yenişehir Kapı (güney kapısı) bir bölümüyle ayakta kalabilmiştir. Bu kapılar, İmparator II.Claudius döneminde (İS.268-270) yapılmıştır.Lefke Kapı (doğu kapısı) ile İstanbul Kapı (kuzey kapısı) üç kademeli ve yapımları da Hadrianus zamanında )İS.117-138) tamamlanmıştır. Surların Ortaçağda yenilenmesi sırasında, kentteki İlkçağ yapılarının yıkıntılarından faydalanılmıştır.Yazılı kabartmalı bazı mimari parçalar bugün Lefke kapı dış yüzünde görülebilmektedir.
Tiyatro
Kentin güneybatısında yer alır. Kemerlerinden 4 tanesinin kalıntıları günümüze gelebilmiştir.Bithynia Valisi Plinius, İmparator Traianus’a yazdığı bir mektupta, bu tiyatrodan ve bugün yeri belli olan gymnasiumdan bahsetmiştir.
Ayia Sofiya Kilisesi
Antik Çağ Coğrafyacılarından Strabon, Nikaia’yı anlatırken, iki ana caddenin birbirini dik olarak kestiğini ve bu kesişme yerinde bulunan o dönemdeki gymnasionun ortasından bakılınca kentin 4 ana giriş kapısının görülebildiğinden söz eder. Ancak Strabon’un gymnasion olarak bahsettiği yerde bugün Ayia Sofiya Kilisesi bulunmaktadır.Bu kilise 4.yüzyılda yapılmıştır. Sonradan çeşitli dönemlerde onarım görmüş, Osmanlılar döneminde de camiye çevrilmiştir.
Koimesis (Meryem’in Göğe uçuşu) Kilisesi
Erken Ortaçağda, 8.yüzyılda yapılan kilise, 1065 depreminde büyük zarar görmüştür. Daha sonra onarılıp yenilenmiş olan kiliseden günümüze bazı yıkıntıları gelebilmiştir. Burada bulunan mozaikler ve işlemeli mermerler İznik Müzesine konmuştur.
Ayios Trifanos Kilisesi
İstanbul Kapı yakınında, bugün yıkıntı durumdadır. Kilise, geç Ortaçağda yapılmıştır.
Senato Sarayı kalıntıları
Senato Sarayı, İznik Gölü kıyısında, bugün İnciraltı denen yerde bulunuyordu. 325 yılındaki Konsil burada toplanmıştı. Günümüze bir bölümü, şimdi kıyıda su altında kalan bazı kalıntıları gelebilmiştir