Kastabos antik kenti - Muğla, Marmaris, Hisarönü köyü
Kastabos (Κασταβος), Marmaris yakınlarında bir antik kenttir.
Kaynakça
Castabus (Kastabos) Antik Kenti, Muğla’nın Marmaris ilçesinin Hisarönü Köyü yakınlarındaki Pazarlık mevkiinde konumlanmaktadır. 275 metre yüksekliğe sahip Eren Dağı’nın üzerindeki bir düzlükte kurulan Kastabos Antik Kenti’ne Hisarönü ovasından bir saatlik tırmanışla ulaşılmaktadır. Günümüzde yöre halkı tarafından Pazarlık ve Gavur Pazarı diye bilinen yörede yer alan Kastabos antik mabet-kentin isminin, Karia dilinden geldiği düşünülmektedir. Karia dilinde ‘‘Tapınak Düzlüğü’’ anlamına gelmesi de kentin isminin antik kentin içerisindeki yapılarla örtüştüğünü göstermektedir. Aynı isimde Klikia ve Kappadokia'nın yakınındaki Lykaonia civarında iki kent daha bulunmaktadır.
Kastabos’u ilk olarak 19.yüzyılların sonunda (1886) T.A.B Spatt ziyaret etmiştir. Bu ziyaretinde bölgeyi araştırırken kentte bulunan bir mabetle karşılaşmıştır. Daha sonralaırnda bulduğu bu mabedin Leto’la ait olduğu fikrini öne sürmüştür. Spatt’ın bu ziyaretini 1948-50 yılları arasında da Frase ile George Bean’in ziyareti takip etmiştir. 1960’larda ise Prof. James Cook ve W.H. Plommer bölgeye gelerek antik kent için yüzey araştırmalarında bulunmuşlardır. Bu araştırmalarda Prof. Cook da isim konusunda Spatt’in kullandığı ismi benimsediği görülmektedir. Antik kaynaklara baktığımızda ise Kastabos’un Artemis mabedinden dolayı isminden söz edildiği görülmektedir. George Bean de bölgede araştırma yaptığı sırada, Gölenye’de (İçmeler) bulduğu bir yazılı tüş üzerinde Kastabos ismine rastlamıştır. Bunun yanı sıra Bybassos antik kentinde de Apollon’a şarkılar söyleyen Hemithea’nın ismine de denk gelmiştir. Julius Caesar ve Augustus dönemlerinde yaşamış ünlü Sicilyalı tarihçi Diadoros tarafından belirlenmiş olan Hemitia kutsal alanı da Prof. Cook’un bulduğu bir yazıtta yer alan bilgilere göre doğrulanmıştır. Bunun yanı sıra Bybassos kentinin, Kastabos’a 1-2 km uzaklıkta olması da Kastabos antik kentinin tam olarak kime ait olduğunun bulunmasını engellemektedir, bu konuda pek çok fikir bulunmaktadır. Yapılan araştırmalar sonucunda Kastabos’un bu kutsal alanı oluşturan Hemetia Tapınağı’ndan dolayı ün kazandığı düşünülmektedir.
Kutsal ve önemli bir kent olan Kastabos’taki kutsal alan, yarı tanrıça olan Hemithea’ya adanmıştır. MÖ 4.yüzyıldan kalma Peripteros planlı İon düzeni ile yapılmış olan bu yapıda Dor öğelerine de rastlanmaktadır. Yapılan kazılarda bulunan malzemelere göre tapınak cephesinin aşağıdan yukarıya doğru krepif, stylobat, sütün kaideleri üzerinde yükselen İon sütunları, aşitrav, friz ve simalardan oluştuğu belirlenmiştir. Stylobat’ı da içine alan tüm krepiste orthostatlar ve calla duvarlarında bölgede bulunan sert kireçtaşı malzemeleri kullanıldığı görülmektedir. Geri kalan tüm sütün ve saçaklıklar da mermerden yapılmıştır. Frize ait parçaların çok azı günümüze kadar gelebilmiştir. Derin bir pronaos ve naostan oluşan tapınağın ana cephesi doğuya doğru bakmaktadır. Tapınağın temel ve cella duvarları ise kaliteli kireçtaşından yapılmıştır. Daha sonrasında bu cella duvarlarına ait taş blokların çizimi yapılmış ve bu çizimler sonucunda duvarların hafif bir bombeye sahip olabileceği tespit edilmiştir. Yapılan çalışmalarda bulunan çatı kiremitleri arasında Karya Chersonesosu’nda üzerinde ilk defa Karya diline ait tek harfli bir graffito olan bir kiremit bulunmuştur. Kiremitin üzerinden bulunan tek harf Yunan alfabesinde yer almazken Euromos, Klidara ve Memphis alfabelerinde N harfi karşılığına geldiği bilinmektedir.
2007 yılında bölgeye gelen W.Held ve ekibi tarafından yapılan yüzey araştırmasında pek çok önemli buluntular elde edilmiştir. Bu buluntularda ante sütünbaşlığı olduğu düşünülen akanthuslu bir taş blok ve üzerinden köşe akroterinin kaidesi olan lotus-palment frizli bir blok da bulunmaktadır. Krepis’in kuzeydoğu köşesinde bulunan bloğun, bulunduğu yer itibari ile bu köşesine ait olduğu düşünülmektedir.
2008 yılında yapılan çalışmalar sonucunda tapınağın üst yapısı hakkında bilgi veren üç arşitrav parçası bulunmuştur. Günümüze kadar tüm yüksekliği korunmuş olan bu arşitravların iki ayrı bloktan yontularak yapıldığı tespit edilmiştir. Yapıda bulunan üst fascia İon kymationu ve astragal bir bloktan çıkarılırken altta bulunan iki fascia da ayrı bir bloktan çıkarılmıştır.
2009 yılında da bu alanlardaki çalışmalar devam etmiş ve tapınağın kuzey teras duvarının 54.30, batı teras duvarının ise 33,25 metre uzunluğunda olduğu belirlenmiştir. Bunun yanı sıra duvarda değişik evre ve zamanlara işaret eden eklenti yerlerinin olmadığı tespit edilmiştir. Bu çalışmalarda duvarların poligonal teknikte inşa edildiği ve kireçtaşı blokları kullanılarak örüldüğü de belirlenmiştir. Yapılan çalışmalar ile duvarın köşelerinde dikdörtgen taşlar kullanıldığı belirlenmiş ve krepis ile toichobatta yapılan ölçümler sonucunda tapınağın güneş, kuzey ve doğu taraflarında bir eğim olduğu ortaya çıkmıştır. Elde edilen bu bilgiler ışığında da tapınağın mimarisinin de Hellenistik Dönem’e ait yüksek kaliteli tapınaklarda bulunanlardaki aynı özelliklere sahip olduğu anlaşılmaktadır.
2010’da tapınağın doğu ve güney teraslarında yapılan çalışmalarda tapınağın teras kenarında bulunan 1,6 metre uzunluğundaki parapet duvarının belirli kısmı Prof. Cook ve Plommer tarafından araştırılmıştır. Çalışmalar sonucunda kuzeydoğuda bulunan yapı 4 temizlenerek çizilmiş ve parapet duvarının, aynı yapının doğu tarafında da devam ettiği tespit edilmiştir. Tarasın doğu tarafındaki parapet duvarı ‘‘Doğu Yapıları’’ çerçevesinde incelenerek bu yapıların en büyüğünün parapet duvarı ile aynı çizgi üzerinde bulunduğu, küçük yapının ise doğu kısmının arkasında kaldığı belirlenmiştir. Bunun yanı sıra büyük duvarın parapet duvarından daha derine indiği gözlemlenmiş ve duvarın güneybatı köşesinin sonradan yontulduğu anlaşılmıştır. Bu bilgiler ışığında, bu yapının parapet duvarından daha eski bir dönemden kaldığı düşünülmektedir.
Temeli günümüze kadar korunarak gelmiş bir diğer yapı ise terasın güneydoğu köşesinde bulunan parapet duvarıdır. Bunun yanı sıra terasın güneybatı köşesinde ise iki mekanlı başka bir yapı keşfedilmiştir. Doğu yapıları ise kaba poligonal duvarlardan oluştuğu için parapet duvarının içinde bulunan diğer naiskoslarda farklıdır. Naiskosların tapınağa doğru düzgün kesilmiş bloklar ile inşa edildiği görülmektedir. Ayriyeten yapılan çalışmalar sırasında, büyük doğu yapısında iç mermer heykel parça ve bir adet de mermer palmet parçası, bir adet mühürlü amfora kulpu ile çatı kiremidi bulunmuştur. Yapı 4 ile 7’de ise üç adet mermer heykel parçası bulunmuştur. Güney noktasından tapınağın terasına doğru yükselen rampa ise yontulmuş doğal kaya parçaları kullanılmış ve düzgün kesilmiş poligonal bloklar ile yapı daha da sağlamlaştırılmıştır. Rampa üzerinden gelen anayol ise dümdüz devam ederek kutsal kayanın batısında bulunan sırta dek gittiği de keşfedilmiştir.
2011 yılındaki çalışmalar ise tiyatro ve tapınak binası üzerine yoğunlaştığından, antik tiyatro hakkında pek çok bilgi edinilmiştir. Antik kentin güney yamacına inşa edilmiş bu tiyatro kutsal alanın içerisinde bulunan terasın güneybatısında yer almaktadır. Tiyatro daha öncesinde (1959 ile 1960 yılları arasında) İngiliz arkeolog J.M. Cook ile W. H. Plommer tarafından incelenerek Koilon’un güneydoğu kısmında kazı yapılmıştır. Bu çalışmalar sırasında Koilon’un doğu-batı yönünde yaklaşık olarak 29 metrelik bir çapı tespit edilmiş ve kuzey ile güneyinde yan yana dizilmiş olan terasların Koilon’un üzerine kurulduğu anlaşılmıştır. Bundan dolayı, tiyatro içerisindeki oturma sıralarından oluşan koilonun uzun ve düzensiz şekil göstermektedir. Kuzey-güney yönüne bakıldığında ise koilonunun uzunluğunun 56 metre olduğu hesaplanmıştır. Bunların yanı sıra, tiyatronun sahne binasının batısında gerçek boyutunun iki katına sahip dev mermer bir heykel başı ele geçirilmiştir. Güneydeki tapınak terasının hemen altında ise yine aynı boyutlardaki bir mermer heykelin omuz kısmı bulunmuştur. Bulunan bu parçanın kabaca işlenmiş bir eklenti yerine sahip olması, başka bir malzemeden oluşan ayrı bir heykel gövdesine ait olduğunu göstermektedir. Yine de bu iki heykelde kullanılan malzemeler farklı olmasına ve birleşmemelerine rağmen aynı heykele ait olabileceği de unutulmamalıdır. Akrolith tekniği ile yapılan bu heykelin sahip olduğu büyük boyutu sayesinde Kastabos’un kült heykellerinden biri olduğu varsayılmaktadır. Bunun yanı sıra, tiyatro orkestrasında yer alan taşların arasında aynı şekil ve boyutlara sahip başka bir mermer heykel boynu bulunmuştur. Bulunan bu heykel, diğer baş ve omuz parçaları ile birleşmediğinden Kostabos kutsal alanında iki farklı dev akrolith heykeli olduğu sonucuna varılmıştır. Bu heykellerden biri tapınağın iç kısmında yer alan hemithea kült heykeli olduğu düşünülürken, diğer heykelin tam yeri ve işlevi hala bulunamamıştır. Yine de bu ikinci heykelin tapınak terasının doğusunda bulunan naiskoslardan birinde kullanılmış olunabileceği düşünülmektedir.
tayproject
Yorumlar
Yorum Gönder