Kelbessos Antik Kenti - Antalya, Konyaaltı
Kelbessos Antik Kenti Antalya’nın Konyaaltı İlçesi Saklıkent yolunun yaklaşık 34.km’sinde, Alımpınarı mahallesinde yer almaktadır. Ahırtaş mevkiine yakın bir yerde, kente ait lahit kalıntıları göze çarpmaktadır. Yelli Armut Sırtı denilen tepenin üzerinde bulunur. Güneyinde Sarı Göynük Boğazı, Kuzeyinde Konyaaltı – Saklıkent yolu yer almaktadır.
Antalya Körfezi’ne bakan yerleşme, ilk kez R. Paribeni ve P. Romanelli tarafından 1913 yılında keşfedildi. Burada ortaya çıkarılan yazıtlar İtalyan ekip tarafından yayımlandı. Daha sonra R. Heberdey tarafından gözden geçirildi. Yerleşmeden çıkan yazıtlar bugüne kadar başlı başına bir epigrafya projesi çerçevesinde ele alınıp değerlendirilmediğinden, 1996 yılında bunlarla ilgili yoğun bir epigrafik çalışma gerçekleştirilmiştir. 1989 yılından itibaren Avusturya Bilimler Akademisi’ni himayesinde yürütülen ‘Termessos Antik Kenti ve Egemenlik Alanı Epigrafya – Tarihi Coğrafya Yüzey Araştırmaları Projesi’ kapsamında, B. İplikçioğlu (Marmara Üniversitesi), G. Çelgin (İstanbul Üniversitesi), yazar ve asistanları tarafından yirmi bir yeni yazıt saptanmıştır. Ayrıca, daha önce Paribeni ve Romanelli tarafından yayımlanan ve daha sonra Heberdey tarafından gözden geçirilerek düzeltilen altı yazıt yeniden değerlendirilmiştir.
Likya, Pisidia ve Pamphylia arasında doğal bir kültürel sınır durumunda olan bu dağlık bölge güvenli tepeler ve bereketli vadileriyle Helenistik ve Roma dönemleri boyunca çok sayıda köy ve ikincil yerleşimle iskân edilmiştir. Alanın stratejik değeri kuzey-güney ve doğu batı ana iletişim asklarının kesişiminde ve Likya, Psidia ve Pamphylia gibi bölgesel topluluğun sınırında bulunan coğrafik konumundan ileri gelmektedir. “Hellenistik Çağ’da Trebenna (Çağlarca) kentiyle olan sınırda kurulduğu anlaşılmaktadır. İncelenen bu yerlere oldukça benzeyen başka kırsal yerleşmelere (örn. Kyaneai’deki Tyinda ve Limyra’daki Asarönü peripolion’ları gibi) Lykia bölgesinde rastlanmış olsa da, bunların kurulmalarına yol açan etkenler ve hukuki yapıları bilinmemektedir. Ancak yazıtlardan edinilen bilgilerden, buraların halkının, Hellenistik dönemde kazandığı sınırlı bağımsızlığı Roma İmparatorluğu döneminde sürdürdüğü anlaşılmaktadır.”[1]
Yapılan araştırmasında kentin taş kalıntılarının olduğu en önemli alanında yer alan bir binanın kaidesinde “Kelbessos” yazısı okunmuştur.
Kelbessos Antik Kenti, Pisidia bölgesinin en büyük antik kenti olma özelliği taşıyan Termessos Antik Kenti’nin teritoryumudur. (Tretoryum: 1) Ülke toprakları, 2) Hayvanların yaşamaları için gerekli her şeye sahip oldukları bölgelere denir. Bazen benzeri hayvana tahammül edemeyen, çiftleştikten sonra revirden dişiyi hatta büyüyen yavruları kovan türler vardır.) Söz konusu bölgenin bir kırsal alan olması, elde edilen epigrafik[2] malzemenin oldukça önemli boyutlara ulaşması, ele geçen yazıtların büyük çoğunluğunun mezar yazıtlarını oluşturması, diğerlerinin ise adak, onur, bina yazıtları ve rahip listeleri gibi çeşitli tür ve nitelikte belgeler Termessos teritoryumu sınırlarının oldukça sağlıklı bir şekilde belirlenmesini sağlamıştır. Termessos egemenlik alanındaki Artemis kültlerine dair bugüne değin en çok yazıt buluntusunun ele geçtiği yerlerden biri olan Kelbessos Antik Kenti olmuştur. Kente bağlı yerleşmeler/peripolion’lar (yani “kasaba” ve ” askerî devriye karakolu”) “yönetim organizasyonu, dinsel inançlar, nüfus sahibi aileler gibi konularda önemli bilgiler vererek, özellikle sosyal ve tarihi kültüre ışık tutmaktadır.” Telmessos egemenlik alanında ele geçen yazıtlarda Artemis’in gerek köy halkının dinsel inançlarında özel bir yeri olduğu ve Ahırtaş – Örentepe mevkiinde bulunan Kelbessos yerleşkesinde Artemis’e ‘Artemis Kelbessis’ olarak tapıldığı görülmektedir. [3] Termessos egemenlik alanında ve çevresinde özel statüye sahip üç büyük yerleşmeden biri olan Kelbessos Antik Kenti’nde ‘Artemis Kelbessos’unun kutsandığının anlaşılması, Kelbessos Antik Kenti’nin, Termessos Antik Kenti’nin bir peripolion olduğu kanısını güçlendirmiştir. Yazıtlarda Artemias, Artemeis ve Artemon teofor şahıs adlarına rastlanması, tanrıçaya gösterilen saygı ve bağlılık olarak yorumlanmaktadır. “Üç onur yazıtında ‘Megalou Theou’ olarak geçen tanrısal varlık da B. İplikçioğlu’na göre Artemis Kelbessis’in kendisi olmalıdır. Yazıtlar, Kelbessos için özel bir anlam ve önem ifade ettiği açıkça anlaşılan Artemis Kelbessis’in nitelikleri hakkında hiçbir ipucu vermemektedir. Tanrıça, oldukça sınırlı bir alanda, yani Kelbessos ve çevresinde kutsanan ve civarın dağlık – ormanlık yapısına uygun niteliklere sahip olan bir doğa, av ve bereket tanrıçası olmalıdır. Kırsal tanrıça Artemis’in tümüyle yerel bir karakterde tasvir edildiğini kesin olarak söyleyebileceğimiz tapınağının yeri, yerleşmenin büyük bir bölümünde aranmış olma ihtimaline karşılık henüz tespit edilememiştir. Ayrıca, Artemis kültünün kuruluş tarihi de kesin değildir; ancak bu tarihin yerleşmenin ilk kuruluşuna, Luwi’ler zamanına kadar uzandığı tahmin edilebilir. Artemis kültünün Helenistik Çağ’daki peripolion’un kuruluş tarihinden itibaren var olduğu ise kesin olarak kanıtlanmıştır. Dolayısıyla, bu üç rahibin Artemis Kelbessis kültünde Aurelius Artemon’dan önce hizmet ettikleri sonucunu çıkarabiliriz. Kelbessos Artemisi’ne sunulan adaklardan da şimdilik elimizde tek bir örnek vardır. Bu, İtalyan araştırmacıların buluntu yeri hakkında ayrıntılı bilgi vermeyip sadece ‘küçük bir tapınak’ olarak tanımladıkları yapının molozları arasında ele geçen taştan bir adak kabı parçasıdır. Alt kısmı bir defne çelengi tasviriyle süslü parçanın üst kenarında üç satırlık bir yazıt yer almaktadır (Res. 5). Yazıttan, kabın Trokondas adlı bir şahıs tarafından Artemis’e adandığını öğrenmekteyiz. Söz konusu kap, Artemis Kelbessis tapınağına bu tür nesnelerin adak olarak sunulduğunu göstermesi bakımından ilginç bir buluntudur.”[4]
Asimetrik taşlardan yapılmış bir sur duvarı, kenti kuzeyden korumaktadır. Kuzey surlarına bitişik olarak yapılmış, alışverişe yönelik yapı kalıntıları yer vardır. Yerleşimde ana kayaya oyulmuş çok sayıda sarnıcın yanı sıra birçok mimari kalıntı da saptanmıştır. Duvarın dışında, tepenin kuzey yamacına serpiştirilmiş olarak farklı yapı ve yapılar bulunur. Kesme taşlardan yapılmış bu binalar kamu yapıları, konutlar ve mezarlardır. Biri kuzeydoğuda, diğeri güneybatıda olmak üzere iki nekropol genellikle lahitlerle doludur. Bunlar birkaç basamaklı podyumlar üzerinde yer almakta, genel olarak birçoğunda yazıt ve süsleme elemanları bulunmaktadır. Ayrıca kayaya oygu (Hyposorion) tipi mezarlar da bulunmaktadır.
“Sarnıçların bolluğu, mezarların yoğunluğu ve askeri motiflerin baskınlığı, burada Roma döneminde çok sayıda askerin yerleşmiş olabileceğinin bir açıklaması olabilir. Surun kapı ve kuleleri gibi işlevsel öğelerin taktik kullanımları ve bu elemanların kuşatma esnasında nasıl bir rol oynadıklarını anlayıp, yapım biçimlerin ortaya çıkartmak tüm sorulara şüphesiz cevap vermektedir. Şöyle ki; Rampalar Helenistik dönemde ve büyük ihtimalle III. ve II. yüzyıllar arasında inşa edilmiştir. Kulelerin ölçü, biçim ve iç düzenlemeleri fırlatmaya dayalı düzeneklerin kullanımına işaret eder ve IV. yüzyıl sonundan daha geç bir tarih verir. Tıraşlanmış duvar köşeleri ve diş yapan blog bağlantıları da aynı tarihe işaret eder.”[5] Kentin yapı itibariyle sur duvarları, savunma duvarının büyük kısmının inşaatıyla da bağlantılı olarak Helenistik döneme kadar gittiğini söylemek mümkündür.
“Kent giriş yolunun batı kısmındaki kayalıkların güney dibinde konumlanır. İç mekânı üç bölüme ayrılır. Kuzeyde birbiri ardına sıralanan farklı boyutlarda üç odadan (A,B,C) oluşan bir seri vardır. Güneyde ana kapıyı geçince giriş holü (D) cepheyi ortalayan ve bir sarnıcın yer aldığı geniş bir mekâna (E) bağlanır. Bina en son olarak, doğuda girişinin solunda bir onur yazıtı yer alan geniş bir holle sona erer. Yazıt özetle, Kelbessos peripolion’unun Hermaios’un oğlu Arteima onuruna kendi suretinde bir heykel ve altın bir taç sunmayı karara bağladığından bahseder. F odasının dışarıdan kilitlenen kapısı, içerde kimsenin yaşamadığından ancak bir eşya deposu olabileceğinden iz vermektedir. Toprak üstündeki verilerin bolluğu bize yapı bileşenlerinin işlevi ve binanın tanımlanması ile ilgili yorum yapma fırsatı verir. Çevresindeki yapılara kıyasla sıra dışı bir anıtsallığa niteliğe sahip olduğu özel topografik konumu ve ilişkili yapıların yerleşimi, bu binanın idari bir işlev yüklendiğini düşündürmektedir. Bu yapı bir yönüyle Roma principia’sı olarak tanımlanmaya uygundur. Ginouvès bu tipi ‘…bir anıtsal giriş, bir avlu, …toplantı salonları, bir mahkeme ve her şeyden önemlisi askeri nişanların tutulduğu bir kutsal yer’ olarak tanımlar.”[6]
Bizans dönemine ilişkin küçük bir şapel vardır. Kente kuzeyden girerseniz, lentosunda fallus kazınmış dört duvarı ayakta bir yapı ile karşılaşırsınız. Kentte bir tiyatro kalıntısına rastlanmamasına rağmen, kilise kalıntısının doğusunda yer alan yarımay formundaki yamaç bu fonksiyona uygun görülmektedir. Kentin kuzey suruna bitişik yapılan yapılarda zaman zaman ana kayadan yararlanmış olunduğu görülmektedir.
Bundan sonraki bilimsel çalışmalar Kelbessos Antik Kenti’ne ait verileri daha net ortaya koyabilecektir.
Silvan Güneş
blog.delphinhotel.com
Alıntı & Kaynak
* https://www.persee.fr/doc/anata_1018-1946_2005_num_13_1_1058
* http://www.akmedadalya.com/ozet_tr.php?articleID=90&catagoryID=3
* http://www.batab.gov.tr/images/Batab%20T%C3%BCrk%C3%A7e%20harita%20(%C3%B6n-arka).pdf
* https://www.academia.edu/165288/Trebenna_Tarihi_History_of_Trebenna
* https://www.histolia.de/pisidien/kelbessos/kelbessos-pisidien-bilder.html
* http://www.batab.gov.tr/images/Batab%20T%C3%BCrk%C3%A7e%20harita%20(%C3%B6n-arka).pdf
[1] http://www.akmedadalya.com/ozet_tr.php?articleID=90&catagoryID=3
[2] Epigrafi; konusu, yazıtları ve tarihi yapıtlardaki yazıları inceleyen bilim dalıdır. Yazıt bilimi, tarihe yardımcı bilim dalıdır. Bu bilimle uğraşan kişilere yazıt bilimci ya da epigrafist denir. Epigrafi Helence bir sözcüktür.
[3] http://www.akmedadalya.com/ozet_tr.php?articleID=90&catagoryID=3
[4] http://www.akmedadalya.com/ozet_tr.php?articleID=90&catagoryID=3
[5] https://www.persee.fr/doc/anata_1018-1946_2005_num_13_1_1058
[6] ÇEVİK, Neczat, et PIMOUGUET-PEDARROS; Isabelle, Kelbessos dans le Beydağ. Un peripolion sur le territoire de Termessos de Pisidie : résultats préliminaires, https://www.persee.fr/doc/anata_1018-1946_2005_num_13_1_1058, s.447.18/01/2019, 00:08
Termessos Egemenlik Alanında Artemis Tapınımı I Ahırtaş - Örentepe (Kelbessos) Antik Yerleşmesindeki 'Artemis Kelbesis' Kültü. Son Epigrafik Araştırmaların Katkılarına Bir Bakış
A. Vedat ÇELGİN*
Genel olarak Küçük Asya polis'lerinin kent merkezlerini oldukça iyi tanımamıza karşılık, teritoryumlar hakkındaki bilgilerimiz henüz çok sınırlıdır. Pisidia bölgesinin en büyük antik kent olma özelliğini taşıyan Termessos (Res. 1) teritoryumu ise bu hususta bir istisna oluşturmaktadır. Termessoslular tarafından ve olarak adlandırılan çevre arazi (egemenlik alanı), oldukça iyi tanıdığımız antik kent teritoryumlarından birini oluşturmaktadır. Bunun başlıca nedeni, elde edilen epigrafik malzemenin oldukça önemli boyutlara ulaşmış olmasıdır. Söz konusu arazinin bir kırsal alan olması dolayısıyla, ele geçen yazıtların büyük çoğunluğunu mezar yazıtları oluşturmaktadır. Diğerleri ise adak, onur, bina yazıtları ve rahip listeleri gibi çeşitli tür ve nitelikte belgelerdir. Bu kırsal karakterli belgeler her şeyden önce Termessos teritoryumu sınırlarının oldukça sağlıklı bir şekilde belirlenmesini mümkün kılmakta, ayrıca kente bağlı yerleşmeler (örn. peripolion'lar), yönetim organizasyonu, dinsel inançlar, nüfuz sahibi aileler gibi konularda önemli bilgiler vererek özellikle sosyo-kültürel tarihe ışık tutmaktadır.
Termessos ve egemenlik alanında bugüne değin ele geçen yazıtlar, Artemis'in gerek kent gerek köy halkının dinsel inançlarında özel bir yeri olduğunu ve tanrıçanın Milyas yöresi (Beydağları, Çandır Vadisi ve çevresi) genelinde Solym'lerin ulusal tanrısı Zeus Solymeus'la baştanrılığı paylaşarak önem açısından onun ardından ikinci sırayı aldığını göstermiştir. Bölgede ele geçen yazıtlara göre, tanrıça epitetsiz Hellen Artemis'i olarak, ayrıca 'Philoparthenos', 'Tauropolos' ve 'Potnia Theron' epitetleri altında kutsanıyordu. Bunların dışında, gizemli bir niteliğe sahip Artemis Ephesia (Ephesos Artemis'i) kültü de büyük bir olasılıkla burada bulunuyordu. Bölgede ele geçen yazıtlara göre, Ahırtaş - Örentepe (Kelbessos) yerleşmesinde (Res. 2-3) tanrıçaya 'Artemis Kelbessis' olarak tapınılıyordu. Keldağ / Göldağ (Neapolis) yerleşmesinde (Res. 3) ise Artemis, 'Aspalos-Artemis Akraia' olarak bir kült ve tapınağa sahipti. Artemis Agrotera kültünün, bugün Yukarıkaraman köyünün olduğu yerde kurulmuş (ve antik çağda 'Anhydros', Bizans döneminde ise 'Eudokias' olarak anılmış olması muhtemel) olan yerleşmede (Res. 2-3) var olmuş ve Karabel / Asardağı (Typallia)'daki yerleşmede Artemis için bir kült ve tapınağın bulunmuş olabileceği düşünülmektedir.
Bu yazının amacı, - ekibimizin katkılarıyla ve bugüne değin elde edilen belgelerin sağladığı verilere dayanarak yaptığım değerlendirmelerle - Termessos egemenlik alanında ve çevresinde özel statüye sahip üç büyük yerleşmeden biri olan Kelbessos'ta kutsandığı anlaşılan 'Artemis Kelbessos' konusundaki araştırmaların sonuçlarını sunmaktır.
Termessos egemenlik alanındaki Artemis kültlerine dair bugüne değin en çok yazıt buluntusunun ele geçtiği yerlerden biri olan Ahırtaş - Örentepe yerleşmesi, Antalya'nın kuşuçumu 23 km kadar batısında, Saklıkent yolu üzerinde, Alımpınarı mahallesi yakınlarında yer almaktadır (Res. 2-3). Karaman Çayı Vadisi'ndeki tepelik bir alanda, Termessos'un kuşuçumu 10 km kadar güneyinde Antalya Körfezi'ne bakan yerleşme, ilk kez R. Paribeni ve P. Romanelli tarafından 1913 yılında keşfedilmiştir. Burada ortaya çıkarılan yazıtlar İtalyan ekip tarafından yayımlanmış ve daha sonra R. Heberdey tarafından gözden geçirilmiştir. Yerleşmeden çıkan yazıtlar bugüne kadar başlı başına bir epigrafya projesi çerçevesinde ele alınıp değerlendirilmediğinden, 1996 yılında bunlarla ilgili yoğun bir epigrafik çalışma gerçekleştirilmiştir. 1989 yılından itibaren Avusturya Bilimler Akademisi'ni himayesinde yürütülen 'Termessos Antik Kenti ve Egemenlik Alanı Epigrafya - Tarihi Coğrafya Yüzey Araştırmaları Projesi' kapsamında, B. İplikçioğlu (Marmara Üniversitesi), G. Çelgin (İstanbul Üniversitesi), yazar ve asistanları tarafından yirmi bir yeni yazıt saptanmıştır. Ayrıca, daha önce Paribeni ve Romanelli tarafından yayımlanan ve daha sonra Heberdey tarafından gözden geçirilerek düzeltilen altı yazıt yeniden değerlendirilmiştir.
Söz konusu çalışma, her şeyden önce yerleşmenin özel adının ve Termessos egemenlik alanı içerisindeki siyasal, adli ve hukuki statüsünün saptanmasını mümkün kılan verileri sağlaması bakımından son derece verimli olmuştur. Biri onur, dördü mezar yazıtı olmak üzere beş yazıt, buranın Antikçağ'da 'Kelbessos' adını taşıdığını açık bir şekilde göstermiştir. Onur yazıtındaki ifadesine ek olarak, ikisi İtalyanlar tarafından yayımlanan ve üçü ekibimiz tarafından saptanan diğer beş yazıtta rastlanan ibaresi, buranın peripolion statüsüne sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Antik yazarların hiç söz etmedikleri bu yerleşmenin, kuşuçumu 6.5 km kadar doğu - kuzeydoğusunda, Doyran Köyü yakınlarındaki Keldağ'da yer alan ve özel adının 'Neapolis' olduğu ekibimiz tarafından belirlenen peripolion gibi, Hellenistik Çağ'da Trebenna (Çağlarca) kentiyle olan sınırda kurulduğu anlaşılmaktadır. İncelenen bu yerlere oldukça benzeyen başka kırsal yerleşmelere (örn. Kyaneai'deki Tyinda ve Limyra'daki Asarönü peripolion'ları gibi) Lykia bölgesinde rastlanmış olsa da, bunların kurulmalarına yol açan etkenler ve hukuki yapıları bilinmemektedir. Ancak yazıtlardan edinilen bilgilerden, buraların halkının, Hellenistik dönemde kazandığı sınırlı bağımsızlığı Roma İmparatorluğu döneminde sürdürdüğü anlaşılmaktadır.
Kuzey nekropolünde saptadığımız üç mezar yazıtı, sadece yerleşmenin özel adını belirlememize yardımcı olmakla kalmamış, Artemis tapınımı ile ilgili olarak vardığımız ilk sonuçların temelini de oluşturmuştur. Yazıtlarda, ilan edilen mezar cezasını tahsile yetkili vezne olarak Artemis Kelbessis'in tapınağı gösterilmektedir. Kayıtlar, burada tapınılan tanrıçanın 'Artemis Kelbessis' olduğunu açıkça göstermektedir. Söz konusu belgeler yerleşmenin özel adının Artemis'e epitet olarak verildiğini öğrenmemize vesile olduğu gibi, İtalyan araştırmacılar tarafından bir mezar yazıtının (TAM III/1. 904) (Res. 4) hatalı okunması sonucunda yayınlarında 'Bessis' (... ...) olarak yer alan tanrıçanın adının başka hiçbir yerde tekrarlanmadığını ve dolayısıyla 'Artemis Kelbessis' .) olarak düzeltilmesi gerektiğini de ortaya koymuştur. Bu dört yazıta ek olarak Artemis adı, Paribeni ve Romanelli tarafından yayımlanan (üçü onur, biri adak yazıtı olan) dört başka yazıtta epitetsiz olarak anılmaktadır. Bu denli küçük bir yerleşmede ayrıca epitetsiz Hellen Artemis'ine ait bir kült ve tapınağın varlığı düşünülemeyeceğinden, bu yazıtlarda adı geçen tanrıçanın da Artemis Kelbessis olduğuna kesin gözüyle bakmak gerekir.
Yazıtlarda rastlanan Arteimas, Artemeis ve Artemon teofor şahıs adları da tanrıçaya gösterilen saygı ve bağlılığın bir ifadesidir. Üç onur yazıtında 'Megalou Theou' olarak geçen tanrısal varlık da B. İplikçioğlu'na göre Artemis Kelbessis'in kendisi olmalıdır. Yazıtlar, Kelbessos için özel bir anlam ve önem ifade ettiği açıkça anlaşılan Artemis Kelbessis'in nitelikleri hakkında hiçbir ipucu vermemektedir. Tanrıça, oldukça sınırlı bir alanda, yani Kelbessos ve çevresinde kutsanan ve civarın dağlık - ormanlık yapısına uygun niteliklere sahip olan bir doğa, av ve bereket tanrıçası olmalıdır. Kırsal tanrıça Artemis'in tümüyle yerel bir karakterde tasvir edildiğini kesin olarak söyleyebileceğimiz tapınağının yeri, yerleşmenin büyük bir bölümünde aranmış olma ihtimaline karşılık henüz tespit edilememiştir. Ayrıca, Artemis kültünün kuruluş tarihi de kesin değildir; ancak bu tarihin yerleşmenin ilk kuruluşuna, Luwi'ler zamanına kadar uzandığı tahmin edilebilir. Artemis kültünün Hellenistik Çağ'daki peripolion'un kuruluş tarihinden itibaren var olduğu ise kesin olarak kanıtlanmıştır.
Kült görevlileri konusundaki bilgimiz şimdilik dört rahip adıyla sınırlıdır: Aurelius Artemon, Trokondas oğlu Trokondas, Hermaios oğlu Moles ve Molesis oğlu Moles. Artemon'un isminin önündeki 'Aurelius' gens adı (nomen gentile), kendisinin İS 212'de Roma vatandaşlık hakkını elde ettiğini ve bu tarih civarında yaşadığını göstermektedir. Diğer üç rahip 'Aurelius' gens adını taşımadığından, bunların İS 212'den önce yaşadıkları ve Roma vatandaşı olmadıkları düşünülmektedir.
Dolayısıyla, bu üç rahibin Artemis Kelbessis kültünde Aurelius Artemon'dan önce hizmet ettikleri sonucunu çıkarabiliriz. Kelbessos Artemisi'ne sunulan adaklardan da şimdilik elimizde tek bir örnek vardır. Bu, İtalyan araştırmacıların buluntu yeri hakkında ayrıntılı bilgi vermeyip sadece 'küçük bir tapınak' olarak tanımladıkları yapının molozları arasında ele geçen taştan bir adak kabı parçasıdır. Alt kısmı bir defne çelengi tasviriyle süslü parçanın üst kenarında üç satırlık bir yazıt yer almaktadır (Res. 5). Yazıttan, kabın Trokondas adlı bir şahıs tarafından Artemis'e adandığını öğrenmekteyiz. Söz konusu kap, Artemis Kelbessis tapınağına bu tür nesnelerin adak olarak sunulduğunu göstermesi bakımından ilginç bir buluntudur.
Yazar, N. Çevik, B. Varkıvanç ve arkadaşları tarafından planlanan geniş kapsamlı arkeolojik yüzey araştırmalarının hem Kelbessos'u daha iyi tanımamıza katkıda bulunacağına hem de Artemis Kelbessis kültü ve tapınağı konusundaki bilgi eksikliğini giderecek yeni veriler sağlayacağına inanmaktadır.
Kaynak:
*Doç. Dr. A. Vedat Çelgin, İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Bölümü, Eski Yunan Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Fen P.T.T. 34459 İstanbul
Antalya Körfezi’ne bakan yerleşme, ilk kez R. Paribeni ve P. Romanelli tarafından 1913 yılında keşfedildi. Burada ortaya çıkarılan yazıtlar İtalyan ekip tarafından yayımlandı. Daha sonra R. Heberdey tarafından gözden geçirildi. Yerleşmeden çıkan yazıtlar bugüne kadar başlı başına bir epigrafya projesi çerçevesinde ele alınıp değerlendirilmediğinden, 1996 yılında bunlarla ilgili yoğun bir epigrafik çalışma gerçekleştirilmiştir. 1989 yılından itibaren Avusturya Bilimler Akademisi’ni himayesinde yürütülen ‘Termessos Antik Kenti ve Egemenlik Alanı Epigrafya – Tarihi Coğrafya Yüzey Araştırmaları Projesi’ kapsamında, B. İplikçioğlu (Marmara Üniversitesi), G. Çelgin (İstanbul Üniversitesi), yazar ve asistanları tarafından yirmi bir yeni yazıt saptanmıştır. Ayrıca, daha önce Paribeni ve Romanelli tarafından yayımlanan ve daha sonra Heberdey tarafından gözden geçirilerek düzeltilen altı yazıt yeniden değerlendirilmiştir.
Likya, Pisidia ve Pamphylia arasında doğal bir kültürel sınır durumunda olan bu dağlık bölge güvenli tepeler ve bereketli vadileriyle Helenistik ve Roma dönemleri boyunca çok sayıda köy ve ikincil yerleşimle iskân edilmiştir. Alanın stratejik değeri kuzey-güney ve doğu batı ana iletişim asklarının kesişiminde ve Likya, Psidia ve Pamphylia gibi bölgesel topluluğun sınırında bulunan coğrafik konumundan ileri gelmektedir. “Hellenistik Çağ’da Trebenna (Çağlarca) kentiyle olan sınırda kurulduğu anlaşılmaktadır. İncelenen bu yerlere oldukça benzeyen başka kırsal yerleşmelere (örn. Kyaneai’deki Tyinda ve Limyra’daki Asarönü peripolion’ları gibi) Lykia bölgesinde rastlanmış olsa da, bunların kurulmalarına yol açan etkenler ve hukuki yapıları bilinmemektedir. Ancak yazıtlardan edinilen bilgilerden, buraların halkının, Hellenistik dönemde kazandığı sınırlı bağımsızlığı Roma İmparatorluğu döneminde sürdürdüğü anlaşılmaktadır.”[1]
Yapılan araştırmasında kentin taş kalıntılarının olduğu en önemli alanında yer alan bir binanın kaidesinde “Kelbessos” yazısı okunmuştur.
Kelbessos Antik Kenti, Pisidia bölgesinin en büyük antik kenti olma özelliği taşıyan Termessos Antik Kenti’nin teritoryumudur. (Tretoryum: 1) Ülke toprakları, 2) Hayvanların yaşamaları için gerekli her şeye sahip oldukları bölgelere denir. Bazen benzeri hayvana tahammül edemeyen, çiftleştikten sonra revirden dişiyi hatta büyüyen yavruları kovan türler vardır.) Söz konusu bölgenin bir kırsal alan olması, elde edilen epigrafik[2] malzemenin oldukça önemli boyutlara ulaşması, ele geçen yazıtların büyük çoğunluğunun mezar yazıtlarını oluşturması, diğerlerinin ise adak, onur, bina yazıtları ve rahip listeleri gibi çeşitli tür ve nitelikte belgeler Termessos teritoryumu sınırlarının oldukça sağlıklı bir şekilde belirlenmesini sağlamıştır. Termessos egemenlik alanındaki Artemis kültlerine dair bugüne değin en çok yazıt buluntusunun ele geçtiği yerlerden biri olan Kelbessos Antik Kenti olmuştur. Kente bağlı yerleşmeler/peripolion’lar (yani “kasaba” ve ” askerî devriye karakolu”) “yönetim organizasyonu, dinsel inançlar, nüfus sahibi aileler gibi konularda önemli bilgiler vererek, özellikle sosyal ve tarihi kültüre ışık tutmaktadır.” Telmessos egemenlik alanında ele geçen yazıtlarda Artemis’in gerek köy halkının dinsel inançlarında özel bir yeri olduğu ve Ahırtaş – Örentepe mevkiinde bulunan Kelbessos yerleşkesinde Artemis’e ‘Artemis Kelbessis’ olarak tapıldığı görülmektedir. [3] Termessos egemenlik alanında ve çevresinde özel statüye sahip üç büyük yerleşmeden biri olan Kelbessos Antik Kenti’nde ‘Artemis Kelbessos’unun kutsandığının anlaşılması, Kelbessos Antik Kenti’nin, Termessos Antik Kenti’nin bir peripolion olduğu kanısını güçlendirmiştir. Yazıtlarda Artemias, Artemeis ve Artemon teofor şahıs adlarına rastlanması, tanrıçaya gösterilen saygı ve bağlılık olarak yorumlanmaktadır. “Üç onur yazıtında ‘Megalou Theou’ olarak geçen tanrısal varlık da B. İplikçioğlu’na göre Artemis Kelbessis’in kendisi olmalıdır. Yazıtlar, Kelbessos için özel bir anlam ve önem ifade ettiği açıkça anlaşılan Artemis Kelbessis’in nitelikleri hakkında hiçbir ipucu vermemektedir. Tanrıça, oldukça sınırlı bir alanda, yani Kelbessos ve çevresinde kutsanan ve civarın dağlık – ormanlık yapısına uygun niteliklere sahip olan bir doğa, av ve bereket tanrıçası olmalıdır. Kırsal tanrıça Artemis’in tümüyle yerel bir karakterde tasvir edildiğini kesin olarak söyleyebileceğimiz tapınağının yeri, yerleşmenin büyük bir bölümünde aranmış olma ihtimaline karşılık henüz tespit edilememiştir. Ayrıca, Artemis kültünün kuruluş tarihi de kesin değildir; ancak bu tarihin yerleşmenin ilk kuruluşuna, Luwi’ler zamanına kadar uzandığı tahmin edilebilir. Artemis kültünün Helenistik Çağ’daki peripolion’un kuruluş tarihinden itibaren var olduğu ise kesin olarak kanıtlanmıştır. Dolayısıyla, bu üç rahibin Artemis Kelbessis kültünde Aurelius Artemon’dan önce hizmet ettikleri sonucunu çıkarabiliriz. Kelbessos Artemisi’ne sunulan adaklardan da şimdilik elimizde tek bir örnek vardır. Bu, İtalyan araştırmacıların buluntu yeri hakkında ayrıntılı bilgi vermeyip sadece ‘küçük bir tapınak’ olarak tanımladıkları yapının molozları arasında ele geçen taştan bir adak kabı parçasıdır. Alt kısmı bir defne çelengi tasviriyle süslü parçanın üst kenarında üç satırlık bir yazıt yer almaktadır (Res. 5). Yazıttan, kabın Trokondas adlı bir şahıs tarafından Artemis’e adandığını öğrenmekteyiz. Söz konusu kap, Artemis Kelbessis tapınağına bu tür nesnelerin adak olarak sunulduğunu göstermesi bakımından ilginç bir buluntudur.”[4]
Asimetrik taşlardan yapılmış bir sur duvarı, kenti kuzeyden korumaktadır. Kuzey surlarına bitişik olarak yapılmış, alışverişe yönelik yapı kalıntıları yer vardır. Yerleşimde ana kayaya oyulmuş çok sayıda sarnıcın yanı sıra birçok mimari kalıntı da saptanmıştır. Duvarın dışında, tepenin kuzey yamacına serpiştirilmiş olarak farklı yapı ve yapılar bulunur. Kesme taşlardan yapılmış bu binalar kamu yapıları, konutlar ve mezarlardır. Biri kuzeydoğuda, diğeri güneybatıda olmak üzere iki nekropol genellikle lahitlerle doludur. Bunlar birkaç basamaklı podyumlar üzerinde yer almakta, genel olarak birçoğunda yazıt ve süsleme elemanları bulunmaktadır. Ayrıca kayaya oygu (Hyposorion) tipi mezarlar da bulunmaktadır.
“Sarnıçların bolluğu, mezarların yoğunluğu ve askeri motiflerin baskınlığı, burada Roma döneminde çok sayıda askerin yerleşmiş olabileceğinin bir açıklaması olabilir. Surun kapı ve kuleleri gibi işlevsel öğelerin taktik kullanımları ve bu elemanların kuşatma esnasında nasıl bir rol oynadıklarını anlayıp, yapım biçimlerin ortaya çıkartmak tüm sorulara şüphesiz cevap vermektedir. Şöyle ki; Rampalar Helenistik dönemde ve büyük ihtimalle III. ve II. yüzyıllar arasında inşa edilmiştir. Kulelerin ölçü, biçim ve iç düzenlemeleri fırlatmaya dayalı düzeneklerin kullanımına işaret eder ve IV. yüzyıl sonundan daha geç bir tarih verir. Tıraşlanmış duvar köşeleri ve diş yapan blog bağlantıları da aynı tarihe işaret eder.”[5] Kentin yapı itibariyle sur duvarları, savunma duvarının büyük kısmının inşaatıyla da bağlantılı olarak Helenistik döneme kadar gittiğini söylemek mümkündür.
“Kent giriş yolunun batı kısmındaki kayalıkların güney dibinde konumlanır. İç mekânı üç bölüme ayrılır. Kuzeyde birbiri ardına sıralanan farklı boyutlarda üç odadan (A,B,C) oluşan bir seri vardır. Güneyde ana kapıyı geçince giriş holü (D) cepheyi ortalayan ve bir sarnıcın yer aldığı geniş bir mekâna (E) bağlanır. Bina en son olarak, doğuda girişinin solunda bir onur yazıtı yer alan geniş bir holle sona erer. Yazıt özetle, Kelbessos peripolion’unun Hermaios’un oğlu Arteima onuruna kendi suretinde bir heykel ve altın bir taç sunmayı karara bağladığından bahseder. F odasının dışarıdan kilitlenen kapısı, içerde kimsenin yaşamadığından ancak bir eşya deposu olabileceğinden iz vermektedir. Toprak üstündeki verilerin bolluğu bize yapı bileşenlerinin işlevi ve binanın tanımlanması ile ilgili yorum yapma fırsatı verir. Çevresindeki yapılara kıyasla sıra dışı bir anıtsallığa niteliğe sahip olduğu özel topografik konumu ve ilişkili yapıların yerleşimi, bu binanın idari bir işlev yüklendiğini düşündürmektedir. Bu yapı bir yönüyle Roma principia’sı olarak tanımlanmaya uygundur. Ginouvès bu tipi ‘…bir anıtsal giriş, bir avlu, …toplantı salonları, bir mahkeme ve her şeyden önemlisi askeri nişanların tutulduğu bir kutsal yer’ olarak tanımlar.”[6]
Bizans dönemine ilişkin küçük bir şapel vardır. Kente kuzeyden girerseniz, lentosunda fallus kazınmış dört duvarı ayakta bir yapı ile karşılaşırsınız. Kentte bir tiyatro kalıntısına rastlanmamasına rağmen, kilise kalıntısının doğusunda yer alan yarımay formundaki yamaç bu fonksiyona uygun görülmektedir. Kentin kuzey suruna bitişik yapılan yapılarda zaman zaman ana kayadan yararlanmış olunduğu görülmektedir.
Bundan sonraki bilimsel çalışmalar Kelbessos Antik Kenti’ne ait verileri daha net ortaya koyabilecektir.
Silvan Güneş
blog.delphinhotel.com
Alıntı & Kaynak
* https://www.persee.fr/doc/anata_1018-1946_2005_num_13_1_1058
* http://www.akmedadalya.com/ozet_tr.php?articleID=90&catagoryID=3
* http://www.batab.gov.tr/images/Batab%20T%C3%BCrk%C3%A7e%20harita%20(%C3%B6n-arka).pdf
* https://www.academia.edu/165288/Trebenna_Tarihi_History_of_Trebenna
* https://www.histolia.de/pisidien/kelbessos/kelbessos-pisidien-bilder.html
* http://www.batab.gov.tr/images/Batab%20T%C3%BCrk%C3%A7e%20harita%20(%C3%B6n-arka).pdf
[1] http://www.akmedadalya.com/ozet_tr.php?articleID=90&catagoryID=3
[2] Epigrafi; konusu, yazıtları ve tarihi yapıtlardaki yazıları inceleyen bilim dalıdır. Yazıt bilimi, tarihe yardımcı bilim dalıdır. Bu bilimle uğraşan kişilere yazıt bilimci ya da epigrafist denir. Epigrafi Helence bir sözcüktür.
[3] http://www.akmedadalya.com/ozet_tr.php?articleID=90&catagoryID=3
[4] http://www.akmedadalya.com/ozet_tr.php?articleID=90&catagoryID=3
[5] https://www.persee.fr/doc/anata_1018-1946_2005_num_13_1_1058
[6] ÇEVİK, Neczat, et PIMOUGUET-PEDARROS; Isabelle, Kelbessos dans le Beydağ. Un peripolion sur le territoire de Termessos de Pisidie : résultats préliminaires, https://www.persee.fr/doc/anata_1018-1946_2005_num_13_1_1058, s.447.18/01/2019, 00:08
Termessos Egemenlik Alanında Artemis Tapınımı I Ahırtaş - Örentepe (Kelbessos) Antik Yerleşmesindeki 'Artemis Kelbesis' Kültü. Son Epigrafik Araştırmaların Katkılarına Bir Bakış
A. Vedat ÇELGİN*
Genel olarak Küçük Asya polis'lerinin kent merkezlerini oldukça iyi tanımamıza karşılık, teritoryumlar hakkındaki bilgilerimiz henüz çok sınırlıdır. Pisidia bölgesinin en büyük antik kent olma özelliğini taşıyan Termessos (Res. 1) teritoryumu ise bu hususta bir istisna oluşturmaktadır. Termessoslular tarafından ve olarak adlandırılan çevre arazi (egemenlik alanı), oldukça iyi tanıdığımız antik kent teritoryumlarından birini oluşturmaktadır. Bunun başlıca nedeni, elde edilen epigrafik malzemenin oldukça önemli boyutlara ulaşmış olmasıdır. Söz konusu arazinin bir kırsal alan olması dolayısıyla, ele geçen yazıtların büyük çoğunluğunu mezar yazıtları oluşturmaktadır. Diğerleri ise adak, onur, bina yazıtları ve rahip listeleri gibi çeşitli tür ve nitelikte belgelerdir. Bu kırsal karakterli belgeler her şeyden önce Termessos teritoryumu sınırlarının oldukça sağlıklı bir şekilde belirlenmesini mümkün kılmakta, ayrıca kente bağlı yerleşmeler (örn. peripolion'lar), yönetim organizasyonu, dinsel inançlar, nüfuz sahibi aileler gibi konularda önemli bilgiler vererek özellikle sosyo-kültürel tarihe ışık tutmaktadır.
Termessos ve egemenlik alanında bugüne değin ele geçen yazıtlar, Artemis'in gerek kent gerek köy halkının dinsel inançlarında özel bir yeri olduğunu ve tanrıçanın Milyas yöresi (Beydağları, Çandır Vadisi ve çevresi) genelinde Solym'lerin ulusal tanrısı Zeus Solymeus'la baştanrılığı paylaşarak önem açısından onun ardından ikinci sırayı aldığını göstermiştir. Bölgede ele geçen yazıtlara göre, tanrıça epitetsiz Hellen Artemis'i olarak, ayrıca 'Philoparthenos', 'Tauropolos' ve 'Potnia Theron' epitetleri altında kutsanıyordu. Bunların dışında, gizemli bir niteliğe sahip Artemis Ephesia (Ephesos Artemis'i) kültü de büyük bir olasılıkla burada bulunuyordu. Bölgede ele geçen yazıtlara göre, Ahırtaş - Örentepe (Kelbessos) yerleşmesinde (Res. 2-3) tanrıçaya 'Artemis Kelbessis' olarak tapınılıyordu. Keldağ / Göldağ (Neapolis) yerleşmesinde (Res. 3) ise Artemis, 'Aspalos-Artemis Akraia' olarak bir kült ve tapınağa sahipti. Artemis Agrotera kültünün, bugün Yukarıkaraman köyünün olduğu yerde kurulmuş (ve antik çağda 'Anhydros', Bizans döneminde ise 'Eudokias' olarak anılmış olması muhtemel) olan yerleşmede (Res. 2-3) var olmuş ve Karabel / Asardağı (Typallia)'daki yerleşmede Artemis için bir kült ve tapınağın bulunmuş olabileceği düşünülmektedir.
Bu yazının amacı, - ekibimizin katkılarıyla ve bugüne değin elde edilen belgelerin sağladığı verilere dayanarak yaptığım değerlendirmelerle - Termessos egemenlik alanında ve çevresinde özel statüye sahip üç büyük yerleşmeden biri olan Kelbessos'ta kutsandığı anlaşılan 'Artemis Kelbessos' konusundaki araştırmaların sonuçlarını sunmaktır.
Termessos egemenlik alanındaki Artemis kültlerine dair bugüne değin en çok yazıt buluntusunun ele geçtiği yerlerden biri olan Ahırtaş - Örentepe yerleşmesi, Antalya'nın kuşuçumu 23 km kadar batısında, Saklıkent yolu üzerinde, Alımpınarı mahallesi yakınlarında yer almaktadır (Res. 2-3). Karaman Çayı Vadisi'ndeki tepelik bir alanda, Termessos'un kuşuçumu 10 km kadar güneyinde Antalya Körfezi'ne bakan yerleşme, ilk kez R. Paribeni ve P. Romanelli tarafından 1913 yılında keşfedilmiştir. Burada ortaya çıkarılan yazıtlar İtalyan ekip tarafından yayımlanmış ve daha sonra R. Heberdey tarafından gözden geçirilmiştir. Yerleşmeden çıkan yazıtlar bugüne kadar başlı başına bir epigrafya projesi çerçevesinde ele alınıp değerlendirilmediğinden, 1996 yılında bunlarla ilgili yoğun bir epigrafik çalışma gerçekleştirilmiştir. 1989 yılından itibaren Avusturya Bilimler Akademisi'ni himayesinde yürütülen 'Termessos Antik Kenti ve Egemenlik Alanı Epigrafya - Tarihi Coğrafya Yüzey Araştırmaları Projesi' kapsamında, B. İplikçioğlu (Marmara Üniversitesi), G. Çelgin (İstanbul Üniversitesi), yazar ve asistanları tarafından yirmi bir yeni yazıt saptanmıştır. Ayrıca, daha önce Paribeni ve Romanelli tarafından yayımlanan ve daha sonra Heberdey tarafından gözden geçirilerek düzeltilen altı yazıt yeniden değerlendirilmiştir.
Söz konusu çalışma, her şeyden önce yerleşmenin özel adının ve Termessos egemenlik alanı içerisindeki siyasal, adli ve hukuki statüsünün saptanmasını mümkün kılan verileri sağlaması bakımından son derece verimli olmuştur. Biri onur, dördü mezar yazıtı olmak üzere beş yazıt, buranın Antikçağ'da 'Kelbessos' adını taşıdığını açık bir şekilde göstermiştir. Onur yazıtındaki ifadesine ek olarak, ikisi İtalyanlar tarafından yayımlanan ve üçü ekibimiz tarafından saptanan diğer beş yazıtta rastlanan ibaresi, buranın peripolion statüsüne sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Antik yazarların hiç söz etmedikleri bu yerleşmenin, kuşuçumu 6.5 km kadar doğu - kuzeydoğusunda, Doyran Köyü yakınlarındaki Keldağ'da yer alan ve özel adının 'Neapolis' olduğu ekibimiz tarafından belirlenen peripolion gibi, Hellenistik Çağ'da Trebenna (Çağlarca) kentiyle olan sınırda kurulduğu anlaşılmaktadır. İncelenen bu yerlere oldukça benzeyen başka kırsal yerleşmelere (örn. Kyaneai'deki Tyinda ve Limyra'daki Asarönü peripolion'ları gibi) Lykia bölgesinde rastlanmış olsa da, bunların kurulmalarına yol açan etkenler ve hukuki yapıları bilinmemektedir. Ancak yazıtlardan edinilen bilgilerden, buraların halkının, Hellenistik dönemde kazandığı sınırlı bağımsızlığı Roma İmparatorluğu döneminde sürdürdüğü anlaşılmaktadır.
Kuzey nekropolünde saptadığımız üç mezar yazıtı, sadece yerleşmenin özel adını belirlememize yardımcı olmakla kalmamış, Artemis tapınımı ile ilgili olarak vardığımız ilk sonuçların temelini de oluşturmuştur. Yazıtlarda, ilan edilen mezar cezasını tahsile yetkili vezne olarak Artemis Kelbessis'in tapınağı gösterilmektedir. Kayıtlar, burada tapınılan tanrıçanın 'Artemis Kelbessis' olduğunu açıkça göstermektedir. Söz konusu belgeler yerleşmenin özel adının Artemis'e epitet olarak verildiğini öğrenmemize vesile olduğu gibi, İtalyan araştırmacılar tarafından bir mezar yazıtının (TAM III/1. 904) (Res. 4) hatalı okunması sonucunda yayınlarında 'Bessis' (... ...) olarak yer alan tanrıçanın adının başka hiçbir yerde tekrarlanmadığını ve dolayısıyla 'Artemis Kelbessis' .) olarak düzeltilmesi gerektiğini de ortaya koymuştur. Bu dört yazıta ek olarak Artemis adı, Paribeni ve Romanelli tarafından yayımlanan (üçü onur, biri adak yazıtı olan) dört başka yazıtta epitetsiz olarak anılmaktadır. Bu denli küçük bir yerleşmede ayrıca epitetsiz Hellen Artemis'ine ait bir kült ve tapınağın varlığı düşünülemeyeceğinden, bu yazıtlarda adı geçen tanrıçanın da Artemis Kelbessis olduğuna kesin gözüyle bakmak gerekir.
Yazıtlarda rastlanan Arteimas, Artemeis ve Artemon teofor şahıs adları da tanrıçaya gösterilen saygı ve bağlılığın bir ifadesidir. Üç onur yazıtında 'Megalou Theou' olarak geçen tanrısal varlık da B. İplikçioğlu'na göre Artemis Kelbessis'in kendisi olmalıdır. Yazıtlar, Kelbessos için özel bir anlam ve önem ifade ettiği açıkça anlaşılan Artemis Kelbessis'in nitelikleri hakkında hiçbir ipucu vermemektedir. Tanrıça, oldukça sınırlı bir alanda, yani Kelbessos ve çevresinde kutsanan ve civarın dağlık - ormanlık yapısına uygun niteliklere sahip olan bir doğa, av ve bereket tanrıçası olmalıdır. Kırsal tanrıça Artemis'in tümüyle yerel bir karakterde tasvir edildiğini kesin olarak söyleyebileceğimiz tapınağının yeri, yerleşmenin büyük bir bölümünde aranmış olma ihtimaline karşılık henüz tespit edilememiştir. Ayrıca, Artemis kültünün kuruluş tarihi de kesin değildir; ancak bu tarihin yerleşmenin ilk kuruluşuna, Luwi'ler zamanına kadar uzandığı tahmin edilebilir. Artemis kültünün Hellenistik Çağ'daki peripolion'un kuruluş tarihinden itibaren var olduğu ise kesin olarak kanıtlanmıştır.
Kült görevlileri konusundaki bilgimiz şimdilik dört rahip adıyla sınırlıdır: Aurelius Artemon, Trokondas oğlu Trokondas, Hermaios oğlu Moles ve Molesis oğlu Moles. Artemon'un isminin önündeki 'Aurelius' gens adı (nomen gentile), kendisinin İS 212'de Roma vatandaşlık hakkını elde ettiğini ve bu tarih civarında yaşadığını göstermektedir. Diğer üç rahip 'Aurelius' gens adını taşımadığından, bunların İS 212'den önce yaşadıkları ve Roma vatandaşı olmadıkları düşünülmektedir.
Dolayısıyla, bu üç rahibin Artemis Kelbessis kültünde Aurelius Artemon'dan önce hizmet ettikleri sonucunu çıkarabiliriz. Kelbessos Artemisi'ne sunulan adaklardan da şimdilik elimizde tek bir örnek vardır. Bu, İtalyan araştırmacıların buluntu yeri hakkında ayrıntılı bilgi vermeyip sadece 'küçük bir tapınak' olarak tanımladıkları yapının molozları arasında ele geçen taştan bir adak kabı parçasıdır. Alt kısmı bir defne çelengi tasviriyle süslü parçanın üst kenarında üç satırlık bir yazıt yer almaktadır (Res. 5). Yazıttan, kabın Trokondas adlı bir şahıs tarafından Artemis'e adandığını öğrenmekteyiz. Söz konusu kap, Artemis Kelbessis tapınağına bu tür nesnelerin adak olarak sunulduğunu göstermesi bakımından ilginç bir buluntudur.
Yazar, N. Çevik, B. Varkıvanç ve arkadaşları tarafından planlanan geniş kapsamlı arkeolojik yüzey araştırmalarının hem Kelbessos'u daha iyi tanımamıza katkıda bulunacağına hem de Artemis Kelbessis kültü ve tapınağı konusundaki bilgi eksikliğini giderecek yeni veriler sağlayacağına inanmaktadır.
Kaynak:
*Doç. Dr. A. Vedat Çelgin, İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Bölümü, Eski Yunan Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Fen P.T.T. 34459 İstanbul
Yorumlar
Yorum Gönder