Anziliye (Zela - Zile) antik kenti - Tokat, Zile


Anziliye (Zela - Zile), Tokat ilinin Zile ilçesinde yer alan bir antik kenttir. Tarihçi Strabon'a göre (M.Ö. 64 - M.S. 20) Anziliye (Zela) Asur Krallığı'nın başkenti Ninova'nın melikesi meşhure Semiramis tarafından kurulmuştur. Kentin ortasında yer alan tepe ise bu dönemde elle yapılmıştır. M.Ö. 420 yılında İran Şahı Erdeşin Zile ve dolaylarını ele geçirmiştir. Bu dönemde Aryo Marzani aile burayı yönetmiştir. Büyük İskender'in İran hükümdarı Dârâ'yı yenmesi üzerine Zile Pontus kralı III. Mitridates'in hakimiyetine geçmiştir. Mirtidates'in Romalı Cneius Magnus Popeius'a yenilmesi üzerine Zile, Roma İmparatorluğu'na bağlanmıştır. Daha sonraki tarihlerde Pontus Kralı Pharnakes Zile ve çevresini geri alır. Roma İmparatoru Sezar ile Pharnakes arasında geçen bir savaş neticesinde Zile tekrar Roma'ya bağlanır. Bu savaş sonucunda Sezar şu meşhur sözü söyler: "Veni, vidi, vici." (Latince venire, videre, vincere fiilerinin birinci tekil şahıs geçmiş zaman hali: Türkçe:" Geldim, gördüm, yendim.") Bu sözün Zile'de söylendiği konusunda bütün tarihçiler hemfikirdir. Sezar bu sözü, Pompei'de bir kaleye de yazdırır. Ancak Pompei'de bu sözün yazılı olduğu kitabenin orijinal örneği olmadığı, orijinal örneğin kaybolduğu belirtilir.

Zile, il merkezine 62 km. uzaklıktadır, rakımı 710 olup nüfusu 35.330'dur. Yüzölçümü 1511 m2'dir. Anadolu'nun en eski yerleşim yerlerinden birisidir. 7000 yıllık tarihi geçmişi içinde; Hitit, Frig, Pers, Pontus, Roma ve Bizans kültürlerinin tesiri altında kalan Zile'de bugün çeşitli devirlere ait olmak üzere Hititlere, Selçuklulara, Friglere, Perslere, Romalılara, İlhanlılara, Danişmentlilere, Ertanlılara ve Osmanlılara ait tarihi eserleri görmek mümkündür. Zile ismi tarih boyunca Zela, Zelitis, Zelid, Anzila, Gırgıriye (Karkariye), Zeyli, Silas olarak değişikliklere uğramıştır.


Zile geçmişi hakkındaki mevcut birçok kayıtların yanında, yapılan arkeolojik araştırmalar gösteriyor ki ilçe Tunç ve Demir Çağları'ndan beri iskana açıktır. Amasyalı ünlü coğrafyacı - tarihçi STRABON'a göre Zile, NİNOVA (Asur Krallığı'nın başkenti) melikesi SEMİRAMİS tarafından kurulmuştur. Semiramis, güzel bir cariye iken BELH şehrinin kuşatılması sırasında gösterdiği dirayet ve yiğitliği sonucunda, Asur Hükümdarı NİNUS' un takdirini kazanmış ve onunla evlenmiştir.

M.Ö. 1916 yıllarında kocası NINUS'u zehirleyerek Asurların yönetimini ele geçirmiştir. Bu hesaba göre Zile 4000 yıllık bir tarihi geçmişe sahiptir. Zile kalesinin (Anadolu’da bilinen tek dolma kaledir) Roma kumandanı SULLA tarafından yaptırılmış olması veya burada AMANOS Mabedi'nin bulunması ve muhterem anlamına gelen SİLLA denmesinden dolayı, Zile'nin ismi zamanla ZELA - ZİLE şeklini almış olabilir. Tarihçi CHARLES TEXIER'e göre, STRABON eserinde ZELA'dan bahseder. Hüseyin Hüsamettin Efendi'nin Amasya Tarihi'nde bu yerleşim yerinin Togait Hükümdarı HARKAR HAN tarafından önemli bir yer haline getirildiği, muhterem anlamına gelen SILAY adının verildiği zamanla ZELA - ZİLE şekline dönüştüğü yazılıdır. Ali Danişment Tarihi'nde, Mirkatel Cihad'da Zile'den "KIRKIRİYE" diye bahsediyor.

Evliya Çelebi Seyahatnamesi'ne göre "1643" burada halı ve kilim dokumacılığının ileri gitmesinden dolayı şehrin bu adı aldığı belirtilmektedir. Kısaca; Zile isminin nereden geldiği hakkında kesin bir hüküm vermek mümkün değildir. Ancak, Amasyalı STRABON'un tarihçi ve coğrafyacı olması ve Zelitis - Zela ismini eserinde kullanması, bu kelimenin çok eskiden beri kullanıldığı izlenimini vermektedir. Ayrıca, Zile'nin 29 km güney doğusundaki Maşat Höyük'de bulunan belgelerin incelenmesi sonucunda, Ord. Prof. Şevket Aziz KANSU ve aynı buluntulara dayanarak Şemsettin GÜNALTAY, Anadolu isimli eserinde Eti Medeniyeti'nin bugünkü Zile'ye kadar yayıldığından bahsetmektedirler. Bu durumda Zile, Maşat Höyük kazılarında bulunan tabletlerden elde edilen bilgilere göre; Orta Anadolu'da başlayıp kuzey doğuda Yeşilırmak havzası boyunca sıralanmış Hitit yerleşim merkezlerinden biri olan "ANZILlA" olmalıdır.

Zile hakkında NINOVA ve Asurlular döneminin sonu ile ilgili bilgiye sahip değiliz. Yalnız M.Ö. 548 tarihinde Anadolu, dolayısıyla Zile Pers hakimiyeti altına girmiştir. Persler Yeşilırmak havzasına çok önem verip, tarihi Kral Yolu'nu buradan geçirmişlerdir. I. DARİUS zamanında Anadolu'nun en büyük eyaleti olan Kapadokya ikiye bölünmüş ve Zile kuzeyindeki Pontus Kapadokyası içinde yer almıştır. Persler Zile'de kendi Tanrıları Olan ANAİTİS "ANAHİTA" ANOS ve ANADATES'e ait bir ateş tapınağı inşa etmişlerdir.

Bu mabet çevresinde her yıl son baharda yapılan geleneksel "SAKAİA" şenlikleri düzenlemeye başlanmıştır. Büyük İskender'in Pers Hükümdarı DARIUS'u Granikos (BİGA) Çayı kenarında M.Ö. 334 tarihinde yenmesi ile Anadolu Makedonya İmparatorluğu'nun eline, dolayısıyla ilçe de İskender'in eline geçmiştir. Büyük İskender'in M.Ö. 323'de Babil'de ölmesi üzerine kumandanları arasında çıkan harplerde General Ornets, Kapadokya'yı haliyle de Zile'yi idaresi altına almıştır. Çıkan bir takım karışıklıklardan sonra Kapadokya bir müddet bağımsız kalmış, kısa bir süre sonra zamanın Pontus Kralı MİHRİDATE VII. Kapadokya Kralı Arbaran VIII.'i mağlup ederek Kapadokya'yı eline geçirmiştir. (Mihridat büyük lakabı ile anılır. Çok bilgilidir. Tarihçiler bunun 22 lisan bildiğinden bahsederler.)

Bu olay üzerine Kapadokyalılar Roma'dan yardım istemişlerdir. Roma'dan gelen SULLA komutasındaki kuvvetli bir ordu Mihridat'ı mağlup ederek Kapadokya'yı ele geçirmiştir. Mihridat eniştesi Diyarbakır Kralı Tifran'dan yardım istemiştir.SULLA'nın Roma'ya dönmesi, M.Ö. 78'de ölmesi üzerine Mihridat yeniden Romalılar'a savaş açmıştır. M.Ö. 67 yılında Amiral TRİARİUS ile Mİhridates Zile'ye 5 km uzaklıktaki Skotios "bugün Altıağaç denilen mevkii" civarında karşı karşıya gelirler. Ancak savaşın galibi uzun bir süre belli olmaz. Triarius'un mağlup olması ile Mihridates'in Anadolu'da başlayan ikinci hakimiyeti de uzun sürmez. Roma Kumandanı POMPEYUS "POMPEYS" güçlü Mihridates'i M.Ö. 67 tarihinde ağır bir şekilde yenerek, ordusunu tamamen yok edip, Pontus ülkesini işgal etmiştir. Mihridates bunun üzerine M.Ö. 63 yılında intihar eder (İçtiği zehir etkisiz kaldığı için, kendisini bir askere öldürtür). Roma ile Pontus arasında yapılan ve yıllarca süren savaşlar sırasında asker ve sivil olmak üzere her iki taraftan on binlerce insanın ölmesi bölgenin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

Mihridates'in ölümü üzerine yerine geçen oğlu II. PHARNAKE "Farnas" Ro hakimiyetini kabul eder. Bir müddet sonra Kayser'le Pompeis arasında çıkan ihtilaftan istifade ederek Roma'ya karşı ayaklanır. Bunun üzerine Roma diktatörlerinden YUL ÇESAR "Jül Sezar" orduları ile Suriye üzerinden Anadolu'ya oradan da Zile'ye gelir. PHARNAKE daha önce babasının Amiral Triarius'u yendiği yer olan bugünkü Altıağaç denilen yerde Jül Sezar ve ordusu ile karşılaşır. (Zile'ye 5 km mesafedeki Yünlü Köyü'nün karşı yamaçları veya yayla yolu ile Yünlü Köyü arasındaki bir yer olmalıdır).

Çok çetin ve kanlı bir savaş olur. Sezar'ın ordusu büyük zayiat verirse de sonuçta II. Pharnake ağır bir yenilgiye uğrar. Zafer Sezar'ındır. Sezar uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra, 5 saat gibi kısa bir süre içerisinde elde ettiği zaferin sevincini Zile'den Roma'ya bildirir. Zile'de ilâhi törene nail olan Sezar'ın, kısa ama anlamı büyük olan bu mektubundaki "VENİ - VİDİ - VİCİ" "GELDİM - GÖRDÜM - YENDİM" sözlerini silindirik mermer bir taşa yazdırır. Yakın zamana kadar Zile Kalesi'nde olduğu bilinen bu taşın, çalınması neticesinde nereye götürüldüğü bilinmemektedir.

 M.Ö. 44 yılında Sezar'ın ölümünden sonra Pontus Kralı SENA kısa bir müddet için Zile'ye hâkim olmuşsa da Zile ve çevresi yeniden Romalılar'ın eline geçmiş ve uzun yıllar Roma'nın eyalet merkezi olmuştur. M.S. 241 yılında Sasani Hükümdarı ARDA ŞIRINOĞLU ŞAPUR Romalılar'a harp açmış, Urfa civarında Valeryus'u yenerek Kilikya "Adana" Kapadokya ve Arap Yarımadası'nın büyük bir kısmına sahip olmuştur.

Bizans ile İran "Sasaniler" arasında zaman zaman el değiştiren yöre sonuçta 1071 yılına kadar Bizanslılar'ın elinde kalmıştır. İstanbul'u almak maksadıyla Hicri 34 yılında "Hicri 47 yılında, H. 52, H. 97, H. 121, H. 159, H. 171 " yıllarında yola çıkan İslam Orduları Anadolu'dan geçerken, genelde Zile, Amasya ve Çorum yolunu izlemişler, geçici de olsa birçok yeri ele geçirmişlerdir. Bu arada birkaç defa müslümanların hâkimiyetine geçen Zile, bu orduların çekilmesi ile yeniden Bizansların eline geçmiştir.

ZİLE KALESİ
Zile ilçe merkezinde yer alan Zile Kalesi antik çağlarda kurulmuş, bir höyüğün üzerine inşa edilmiş akropol özelliğine sahip, Roma Kalesidir. İlçe merkezinin tam ortasında bulunması nedeniyle şehrin her yerinden görülebilmektedir. Kale içerisinde işlevini yitirmiş saat kulesi ile diğer kalıntıları görebilmek mümkündür. Ayrıca kalenin su sarnıcı belediye tarafından açılarak orijinal durumuna getirilmiştir. Kalenin kuzey-doğusundaki kayalıklara oyulmuş Roma Dönemine ait küçük bir tiyatro da yer almaktadır.


ZİLE MAŞATHÖYÜK
Zile ilçesi Yalın yazı köyünde yer alan Maşathöyük Ören yerinde 1973-1984 yılları arasında yapılan kazılar sonucunda, Tokat tarihine ışık tutabilecek çok önemli eserler ortaya çıkarılmıştır. Bu eserlerin en önemlisi de Hitit çivi yazısı ile yazılmış tabletlerdir. Kazılar sonucu ortaya çıkarılan bu eserler Tokat Müzesinde teşhir edilmektedir. Maşat Höyük'de M.Ö. 3000 de eski Tunç Çağı M.Ö. 2000 de Hitit Çağı M.Ö. 1000 de Frig (Demir) Çağı yaşayan 3 dönem mevcuttur. Maşat Höyükte Boğazköy Hattuşaş Hitit İmparatorluğuna bağlı bir Uç Beyinin Sarayı bulunmuştur.

Ayrıca şehrin taşla döşenmiş oldukça geniş caddeleri ortaya çıkartılmıştır. Kazılar sonucu ortaya çıkartılan en önemli eserler bu sarayda kullanılan malzemelerdir. Pişmiş topraktan yapılan kaplar, ritonlar (Dini kaplar), çeşitli mühürler bulunmaktadır.


Kaynak:
zile.gov.tr
tokat.ktb.gov.tr

Yorumlar

  1. gayet güzel ve doyurucu bilgiler. hazırlayanın emeğine sağlık.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gaziura antik kenti - Tokat, Turhal

Kastabara antik kenti - Fethiye, Muğla

Likya Uygarlığı Antik Kentleri - Antalya & Muğla