Ainos antik kenti - Edirne, Enez

Ainos (Yunanca: Αἶνος), Marmara Bölgesi'nde günümüz Enez ilçesi yakınlarındaki bir Antik Yunan kentidir.

Enez yada eski adıyla ainos olarak bilinen kent, edirne ili'nin ege kıyısında meriç nehrinin denize kavuştuğu alanda yer almaktadır. Enez'e keşan üzerinden (60 km) ya da ipsala'dan  (30 km) ulaşılır.
İstanbul'a 270 km, Edirne'ye ise 180 km uzaklıktadır.

Antik Çağda Ainos olarak bilinen Enez’in kuruluşuna ait, tarihi kaynaklarda değişik kayıtlar bulunmaktadır. Ainos adına ilk kez Homeros’un ünlü eseri İliada Destanında rastlanmaktadır. Homeros, bu eserinde Enez’den bir Trak şehri olarak söz etmektedir.

Aynı şekilde Antik Çağ yazarlarından Strabon, Homeros’un görüşüne katılarak, Enez’in Trak kralı Poltys’ten dolayı, Poltyobria olarak adlandırıldığını yazmaktadır. Kentin akropolünü oluşturan bugünkü kale içinde yapılan arkeolojik kazılarda M.Ö.4. ve 3. bin yıla tarihlenen çömlek kalıntıların bulunması, buradaki yerleşimin Kalkolitik Çağ’a kadar gittiğini kanıtlamaktadır.

Ancak, Antikçağ tarihçilerine ve kaynak niteliğindeki diğer belgelere göre Enez (Ainos), ilk kez Aioller, daha sonra Mitilene (Midilli) ile Kymeliler tarafından koloni olarak kurulmuş ve M.Ö. 7. yy.dan itibaren Eski Yunan kültürü çerçevesinde bir şehir devleti (Polis) olarak gelişmiştir. Bazı antik kaynaklar Ainos’un, Odysseus’un arkadaşı Gencus’un kardeşi, diğerlerinde ise, Aineas şehrin kurucusu (Eponoymos) olarak gösterilmektedir.

1971 yılından itibaren kale içinde ve dışında yapılmaya başlanan kazı ve sondaj çalışmalarından ele geçen çeşitli buluntular ile kale girişinin 30 m. doğusunda yapılan inşaat temeli kazısında, M.Ö. 6. yy.ın sonlarına tarihlenen dört adet Aiol sütun başlığının bulunmuş olması, söz konusu tarihi bilgilerin en önemli kanıtlarıdır.

12. yy.da onarılan kalenin içerisinde, Enez’in simgesi özelliğini taşıyan Ayasofya, zengin mozaik döşemeli küçük bir kilise ve bir de şapel olarak kullanılmış mağara bulunmaktadır. Burada bulunan Pan ve dans eden su perilerini tasvir eden kabartma Edirne Müzesi’ndedir. Kalenin anıtsal giriş kapısı yanındaki duvarda da beyaz mermerden bir Trak süvarisinin tasviri görülmektedir.

Ainos'taki  kazı araştırma ve restorasyon çalışmaları 1971- 72 yıllarında Prof. Dr. Afif erzen başkanlığında istanbul ünüversitesi adına başlatılmış. 1978 yılına kadar ara verilen çalışmalara bu tarihten itibaren yine Prof. Dr. Erzen başkanlığında 1993 yılına kadar yürütülmüştür Anios şehri.
                         
Bu günkü Enez, antik kentin üzerinde kurulmuştur. Kuruluş yıllarında deniz kenarındayer alan Ainos, yüzyıllar süresince alüvyon taşıyan meriç nehri, ağzını ve yatağını hızlı bır şekilde doldurarak denizden 4.5 km uzaklaşmıştır.
     
Ainos, yakın zamanlara kadar yağ, şarap, tuz, yılan balığı, kurutulmuş deniz ürünlerinin üretimini ve ticaretini yapmıştır. Bölgede üretilen tuzun ainos'a iyi bir gelir kaynağı sağladığı osmanlı arşivlerinde yazılıdır.
Antik yazarlar ainos'ta her çeşit meyvenin yetiştirildiğini ancak bunların en lezzetlisinin üzüm olduğunu ifade ederler.
                         
Çeşitli tarihlerde Ainos'a gelen gezginler, verimli bir arazinin ortasında ve nehir yolunun ağzında, dış limanları ile üç tarafı duvar ve kulelerle  korunmuş iç limanını ve şehrin zenginliğini anlatırlar.

Enez (Ainos) tarihi dönemlerde çok önemli bir liman kenti iken bugün kıyıdan 3,5 km. içerdedir. Tarih boyunca bir çok kereler restore edilmiş olan Enez Kalesi görülmeye değerdir. Aynı zamanda M.Ö. 6. yüzyıla dayanan bir kilise, bazı oyma mezarlar ve suları berrak bir de plajı bulunmaktadır.

Roma - Bizans Dönemi Kalıntıları
Roma Devri Lahdi Bugün kent ve çevresinde, Roma ve Bizans Dönemi yapıtlarının ancak bir bölümünün kalıntıları vardır. Roma İmparatoru Hadrianus'un yaptırdığı Kalenin 400 bin metrekareye yakın bir alan kapladığı, oniki kulesinin ve dokuz kapısının olduğu bilimektedir. Dikdörtgen şeklindeki kalenin çevresi hendeklerle çevriliydi. Birer dizi tuğla ve kesme taştan olan Kale duvarlarının kalınlığı 3, yüksekliği 6 metreydi. Bizans döneminde Onarım gördüğüne dair duvarlarda yazıtlara rastlanılmıştır.

Kentin fethi sırasında verilen söz üzerine kale içinde müslüman olmayan kesim oturmayı sürdürmüş, Türkler ise kale dışında yeni semtler oluşturmuşlardır. Kale duvarlarından günümüze saat kulesi, bugünkü Mumcular Sokağı'nın aşağısındaki Top Kapısı ve Gazi Mihal Köprüsü'ne dönen yol kavşağındaki Kafes Kapı yakınlarında bulunan bir kaç kalıntı ulaşabilmiştir. Bizans dönemi yapılarından Kilise Camisi, 1752 depreminde yıkılmış, geriye hiç bir iz kalmamıştır. Ancak bu dönemin en büyük kilisesi olduğu sanılan Ayasofya Kilisesi, Sultan I.Murat'ın emriyle camiye dönüştürülmüş, II.Murat döneminde yanına Medrese yapılmış ve müderrisin adıyla Halebi Medresesi Camisi olarak anılmıştır. Kale içinde, Keçeciler yolundaki bu yapı, 1752 depreminde yıkılmıştır. Kilise kalıntısı ve temelleri üzerine yapılan bir cami de Yıldırım Beyazit Camisidir. Yıldırım Mahallesinde yer alır.

Edirne Kalesi
Roma İmparatoru Hadrianus'un yaptırdığı ve XIX.yy. ortalarına değin sağlam olan Edirne Kalesi, Tunca Nehri kıyısındaydı. Eski kaynaklarda 360.000 km2'lik bir alanı kapladığı, köşelerde silindirik, aralarda on ikişer küçük kule bulunduğu bildirilmektedir.Dokuz kapılıydı, dikdörtgen planlı, hendekle çevriliydi. Bu görünümüyle savunmalı Roma ordugahı (Castrum)görünümündeydi. Bu Hadrianus sikkelerinde görülen kent surlarından anlaşılmaktadır.Duvarlar birer dizi tuğla ve kesme taştan yapılmış olup 3 m.kalınlıkta, 6m. yükseklikteydi.Dört büyük kulenin adları şöyledi:

Büyük Kule - Makedonya (Saat) Kulesi
(Evliya Çelebi'ye göre Kaplı Kule) Kalenin kuzeydoğusundaydı. Uzun süre cephanelik olarak Kullanılmıştır. 1866'da ahşap, 1894'te ise kagir bir kule eklenerek belediyenin saat ve yangın kulesi olmuştur. Günümüze ulaşan tek kuledir. Saat Kulesi olarak da bilinen kulenin ilginç bir tarihi vardır:

Hadrianopolis'ten Kalan Son Kule
Roma İmparatoru Harianus tarafından kurulan Hadrianopolis'i çevreleyen surların dört köşesindeki kulelerden asıl adı Makedonya Kulesi olan kule (Saat Kulesi) günümüze ulaşan tek örnek durumundadır. Edirne Valilerinden Hacı İzzet Paşa'nın kule üstüne yaptırdığı ahşap katlar ve koydurduğu saatler sonrasında burası (1866-1867) Saat Kulesi olarak anılmıştır. Buradaki saat uzun süre Millet Saati olarak da adlandırılmıştır.

1894 yılında ahşap katlar indirilmiş ve yerine kagir üç kat inşa edilmiştir.
Fransa'da yaptırılan yeni saatler ise kulenin yapımından iki yıl sonra konulmuştur.
Kule çevresinde sürmekte olan kazılarda Roma dönemi buluntularına rastlanmaktadır.
Kulenin batı yönünde surlardan kalan son parçalardan örnekler bulunmaktadır.

Yeni Burgaz Kulesi ya da Kafes Kule
(Evliya Çelebi'ye göre Makedonya Kulesi) Kalenin kuzeybatı köşesindeydi.

Germe Kapı Kulesi
(Evliya Çelebi'ye göre Manyas Kulesi) Kalenin güneybatısında, ana Kaleden 40 - 50 m. dışarıda, Tunca Nehri kıyısındaydı. Kalenin su Kulesiydi. Asıl suya bitişik kuleye germe bir duvarla bağlıydı.Bu Duvarda bir germe kapı bulunduğundan bu adla anılmıştır.

Zindan Kulesi
(Evliya Çelebi'ye göre Tevfikhane Kulesi) Kalenin güneydoğusunda, günümüzde zindanaltı denilen yerdeydi. Yeniçerilik kaldırılıncaya kadar zindan görevi gördüğünden bu adı almıştır.

Edirne Kalesi'nin değişik adlarla anılan dokuz kapısı vardı. Kule Kapısı, kulenin doğusunda olup Maarif Bahçesi adıyla bilinirdi. Top Kapısı bugünkü Mumcular Sokağı'nın aşağısındaydı. Kafes Kapı, bugünkü Gazi Mihal Köprüsü'ne dönen yol kavşağındaydı. 1752 depreminde yıkılmıştır. Keçeciler Kapısı, Debağhane Semti'ndeydi. Oğrın Kapı, Germe Kapıya açılan küçük bir kapı olup çok dar ve gizli idi. Manyas Kapı, Manyas Karakolu denen yere yakındır. 1752 depreminde yıkılmıştır. Tavuk kapısı, Cumhuriyet Caddesi'ndeydi. Balıkpazarı kapısı bugün olduğu gibi İğneciler Kapısı ya da İstanbul Kapısı adlarıyla da bilinirdi. Kalenin doğusunda, Balıkpazarı'ndaydı. Orta Kapı, Ali Paşa Çarşı'sına açılıyordu.

Duvarlarda rastlanan Bizans yazıtlarından, kalenin bu dönemde onarıldığı anlaşılmaktadır.

Edirne'nin gelişmesi ve yayılması sırasında kale, kentin ortasında kalmış, kimi bölümleriyle XIX. Sonuna değin onarımlarla korunabilmiştir. Yapıdan günümüze Saat Kulesi ile Top Kapısı ve Kafes Kapı yakınındaki birkaç kalıntı ulaşabilmişti








Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Likya Uygarlığı Antik Kentleri - Antalya & Muğla

Türkiye'deki il ve ilçelerin eski isimleri

Kastabara antik kenti - Fethiye, Muğla