Tralleis antik kenti - Aydın, (Megosis) Kestane dağı

Tralleis antik kenti Aydın ilinin kuzeyinde, Kestane Dağı'nın (Mesogis) güney yamacındaki geniş ve yüksek plato üzerinde konumlanır. Antik metinlerde Menderes Nehri veya Mesogis Dağı'nın sınır kabul edilmesi kentin bazen Karia, bazen de Lydia Bölgesi içinde gösterilmesine neden olmuştur. Strabon, Magnesia'dan gelerek Tralleis'e ulaşan antik yolun solunda Mesogis Dağı'nın, sağında ise Maiandros Irmağı Ovası'nın bulunduğunu ve kentin etrafı korunmuş yaşayan halkın Anadolu'daki diğer kentler kadar zengin bir halk tarafından iskan edildiğini ve kentte yaşayan bazı kişilerin başka eyaletlerde öenmli mevkilere geldiğini söyler.

Tralleis'in Tarihçesi
Kentin ismi antik kaynaklarda çoğunlukla Tralleis, ender olarak da Trallis şeklinde geçer. Atinalı tarihçi Ksenophon, Anabasis ve Hellenika adlı eserlerinde kentten Tralli şeklinde bahsetmektedir. Diğer antik kentlerde olduğu gibi Tralleis bir kavim olan Traller ve Argonlular tarafından Dor göçleri sonrasında kurulmuş ve ismini de buradan almıştır. Ancak kentin adını Tralla veya Thiba adında bir Amazon'dan aldığı düşüncesi de bulunmaktadır. Antik Dönemin önemli yazarlarından Yaşlı Plinius'a göre kent sakinlerinin su ihtiyacı Tralleis'in içinden geçen Thebaid adı verilen su kaynağının birleştiği Eudon (Tabakhane) Nehri'nden karşılanmaktadır.

Tralleis kentinin güneybatısındaki Dedekuyusu (Deştepe) Höyüğü, kentin erken dönem tarihi hakkında bilgi vermektedir. Höyük üzerinde yapılan çalışmalarda Kalkolitik Çağ, Erken ve Orta Tunç Çağlarına ait seramikler ele geçmiştir. Ancak kentin Klasik Dönem öncesi tarihi hakkındaki bilgilerimiz yetersizdir. İÖ 546 yılında Perslerin Lydia Krallığı'na son vermesinin ardından Tralleis'in kenti Pers İmparatorluğu'nun idaresine girmiştir. Tralleis, Ksenophon'un yaşadığı dönemde genç Kyros'a bağlı bir Pers Satraplığıdır. Genç Kyros'un abisi Pers Kralı Artakserkses'i tahttan indirmek için MÖ 401-400 yıllarında düzenlediği seferde mağlup olması üzerine Tralleis, Pers denetiminde Karia Satraplığı'na bağlı bir merkez konumuna gelmiştir.

Büyük İskender'in MÖ 334 yılında Pers Kralı Dareios'u yenerek Anadolu'ya girmesiyle Tralleis de diğer birçok Batı Anadolu kenti gibi gönüllü olarak Makedonya Krallığı'nın hakimiyetini kabul etmiştir. İskender'in Halikarnassos'u aldıktan sonra Phrygia'ya doğru yola çıkmadan önce mancınık ve diğer savaş aletlerini Tralleis'e taşıttığı, Halikarnassos'u aldıktan sonra ise bütün Karia'nın satraplığını Idrieus'un karısı Ada'ya verdiği bilinmektedir. Büyük İskender'in MÖ 323 yılında ölümünden sonra komutanlar arasında çıkan Diadokhlar (halefler) Savaşları'nda kent kısa süreli olarak Asandros, Antigonos ve Lysimakhos arasında el değiştirmiştir. Diadokhlar arasında MÖ 281 yılında yapılan Kurupedion Savaşı sonrasında ise Seleukos Krallığı'nın egemenliğine girmiş ve Seleuka adını almıştır. Kentin Seleukoslar Dönemi'ndeki durumu konusundaki bilgilerimiz yetersizdir. Ancak Seleukos Kralı III. Antiokhos (MÖ 241-187) ile Pergamon Kralı II. Eumenes (MÖ 197-159) ve müttefiki Romalılar arasında, Sipylos (Yamanlar) Dağı yakınlarında MÖ 190'da yapılan Magnesia Savaşı'nda Tralleis halkı, III. Antiokhos'u desteklemiştir. Tüm bu olaylar kentin İÖ 190 yılında Seleukos Krallığı'na bağlı bir şehir olduğunu göstermektedir. Savaşın kaybedilmesi sonrasında Tralleisliler Romalıların lideri konsül Lucilius Cornelius Scipio'ya gidip af dileyip Roma hakimiyetine girmek istemişlerdir. Seleukos Kralı III. Antiokhos'un Magnesia Savaşı'nda Roma'ya yenilmesinin ardından yapılan Apameia Barışı (MÖ 188) sonrasında, Batı ve Güneybatı Anadolu topraklarının siyasi yapısı büyük değişikliğe uğramıştır. Bu dönemde diğer birçok Batı Anadolu kenti gibi Tralleis de Romalılar tarafından II. Eumenes (MÖ 197-159) yönetimindeki Pergamon Krallığı'na bırakılmıştır. Tralleis, MÖ 188-133 yılları arasında Pergamon Krallığı'na bağlı kalmış son Pergamon Kralı III. Attalos'un vasiyeti ile MÖ 133 yılında Roma egemenliğine girmiştir. MÖ 126 yılında Aristonikos'un Roma'ya karşı Anadolu'da başlattığı ayaklanmaya Tralleis de katılmıştır. Ancak Aristonikos'un uğradığı yenilgi sonrasında kent vergiye bağlanmış ve kistophor basma hakkı elinden alınmıştır. Tralleislilerin direnişi sadece bu olayla sınırlı kalmamıştır. Kent MÖ 88 yılında Pontus Kralı VI. Mithridates'in Roma'ya karşı başlattığı ayaklanmaya da destek vermiştir. Bu amaçla Koncordia Tapınağı'nda toplanan Romalılar ve Roma yandaşları, Mithridates'in askerleri tarafından katledilmiştir. Dulla'nın Pontus Kralı Mithridates'i yenmesi sonrasında bu isyana katılan kentler Romalılar tarafından beş yıl süreyle ağır vergi ödemekle cezalandırılmıştır. Daha sonraları Pompeius'un ılımlı tutumu ile vergiler hafifletilmiş ve ekonomik açıdan iyileşme dönemi başlamıştır. Tralleis'in tekrar itibar kazanmasında Pompeius'un yakın dostu Tralleis'de yaşayan Nysalı tüccar Pythodoros'un önemli katkısı olmuş ve kent MÖ 58 yılından sonra tekrar kistophor basmaya başlamıştır.

MÖ 1. yüzyılın ikinci yarısında daha da gelişen ve ünlenen Tralleis, antik yazarların bahsettiğine göre zengin ve entelektüel insanların yaşadığı bir kent haline gelmiştir. Tüm bu olumlu gelişmelerin yanında MÖ 26'da İmparator Augustus Dönemi'nde (MÖ 27 - MS 14) yaşanan şiddetli deprem, kentte büyük zarara yol açmıştır. Bu depremin zararlarını silmek isteyen Augustus kente parasal destek sağlamış ve imar faaliyetlerini yeniden başlatmıştır. Kent bu dönemden Nero dönemine kadar "Caesarea" ismini almış, ancak İmparator Traianus Döenmi'nde (MS 98 - 117) ismi yeniden Tralleis olarak değiştrilmiştir. Augustus'la başlayan imar faaliyetleri, Tiberius zamanında da (MS 14 - 37) devam etmiştir.Kent, Caligula (MS 37 - 41) ve Claudius (MS 41 - 54) Dönemleri'nde heykeltıraşlık alanında ün kazanmıştır. MS 129 yılında Anadolu'ya yaptığı ziyaret sırasında Tralleis'e de uğrayan Roma İmparatoru Hadrianus kente ticari yönden destek vermiştir. Ancak sikke ve yazıtlar dışında kentin bu dönemden sonraki tarihi hakkında bilgilerimiz yetersizsir.

Tralleis Bizans İmparatorluğu Dönemi'nde Anadolu Patriğine bağlı yönetilmiştir. 13. yüzyıl sonunda Türkler tarafından fethedilmiştir. Ancak depremlerin yarattığı ağır tahribat ve olasılıkla su kaynaklarındaki yetersizlik nedeniyle iskan edilemeyip, kentin güney eteklerine yerleşilmiştir. Aydın 14. yüzyılın ilk çeyreği içinde Aydınoğulları Beyliği'nin, 15. yüzyılın ilk yarısında ise Osmanlı İmparatorluğu'nun eline geçmiştir.

Tralleis'te Yapılan Kazı ve Araştırmalar
Gezginlerin Verdiği Bilgiler
Tralleis antik kenti hakkındaki ilk bilgiler Anadolu'yu 18. ve 19. yüzyıllarda dolaşan batılı gezginler tarafından verilir. 18. yüzyılda Anadolu'yu dolaşan İngiliz R. Chandler ve daha sonra Ch. Fellows Tralleis'e de uğramışlardır. Ancak kentin bir ören yeri olduğu ilk kez İngiliz Albay William M. Leake tarafından saptanmıştır. Tralleis'i ziyaret eden ilk gezginlerden Fransız Ch. Texler antik kentin taş ocağı olarak kullanıldığından ve Antik Dönem eserlerinin tahrip edildiğinden bahsetmektedir. Ch. Texler'den kısa bir süre sonra kenti ziyaret eden İngiliz gezgin Ch. Fellows Aydın'daki yapıların inşasında Tralleis'ten götürülen antik kent malzemelerinin kullanıldığını anlatır. Fellows ayrıca halk arasında "Üçgözler" şeklinde adlandırılan yapının aslında bir saray ya da gymnasioum olabileceğini ilk söyleyen kişidir.. Tralleis hakkında yapılan önemli araştırmalardan birisi Fransız gezginler O. Rayet ve A. Thomas'ın çalışmalarıdır. O. Rayet - A. Thomas bu çalışmalarında Tralleis'in tarihi hakkında bilgi vermiş, antik kenti detaylı bir içimde inceleyerek tiyatro ve tiyatronun batısındaki stadyumu saptamışlardır. Ayrıca stadyumun batısında bir agoranın var olabileceğini ileri sürmüşlerdir.

Erken Dönem Kazı Çalışmaları
Tralleis antik kentindeki ilk resmi kazı çalışmalarına 1888 yılında Alman Orient Komitesi üyeleri C. Humann ve W. Dörpfeld tarafından başlanmıştır. İlk olarak gymnasium, tiyatro ve çevresinde başlaan kazı çalışmalarına daha sonraki haftalarda stadyum ve tiyatronun çevresinde devam edilmiştir. Yapılan bu kazı çalışmalarında kentin 1/10.000 ölçeğindeki ilk planı çıkarılmıştır.

1899 yılında bütün Batı Anadolu'yu etkileyen şiddetli deprem Aydın'a da zarar vermiş ve Aydın'daki birçok kamusal yapının tahrip olmasına neden olmuştur. Meydana gelen bu şiddetli depremden sonra hasar gören yapıların onarımında Tralleis antik kentinden götürülen antik taşlar kullanılmıştır. Tralleis tiyatrosundaki bu taş çıkarma çalışmaları sırasında kentin en güzel heykeltıraşlık eserleri arasında gösterilen Karyatit, Ephep ve Nymphe hekelleri bulunmuştur. Bu eserlerin İstanbul İmparatorluk Müzesi'ne gönderilmesinin ardından Müze Müdürü Osman Hamdi Bey'in oğlu Edhem Bey durumu incelemek ve kazı yapmak için Tralleis'e gelmiştir. 1902 yılı ilkbahar aylarında başlayan kazı çalışmaları üç sezon boyunca devam etmiştir. Gymnasium'un bulunduğu alanda devam eden kazı çalışmalarında renkli monolit sütunlar ortaya çıkarmıştır. Edhem Bey'in kazı çalışmalarında ortaya çıkardığı arkeolojik eserler Tralleis'in büyük ilgi çekmesine neden olmuştur.

I. Dünya Savaşı sonunda Yunanların Batı Anadolu'yu işgal ettiği yıllarda Klazomenai'de kazı çalışmalarına başlayan G. Oikonomos, Batı Anadolu'daki bazı antik kentlerde kazılar yaparken aynı zamanda İzmir Evengelos okulunda bulunan Tralleis heykellerini de yayınlamıştır.

Yakın Dönem Kazı Çalışmaları
1996-2002 yılları arasında Aydın Arkeoloji Müzesi Başkanlığı'nda, Adnan Menderes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Rafet Dinç'in bilimsel danışmanlığında kazı çalışmaları yapılmıştır.

2006-2008 yılları arasında Adnan Menderes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdullah Yaylalı başkanlığında kazı çalışmaları yapılmıştır.

2012 yılında Aydın Arkeoloji Müzesi Başkanlığı'nda, Adnan Menderes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aslı Saraçoğlu'nun bilimsel danışmanlığında kazı çalışmalarına başlanmıştır.

Tralleisli Seiklios'un Ünlü Bestesi

Seiklios dikti beni, ben taştan bir heykelim,
Anısını yaşatmaktır sonsuza dek görevim.
Işılda yaşadığın sürece, hiçbir şeyi dert etme,
Yaşam kısacık ve zaman,
Bedelini ödetir günü gelince.
Euter(pes) oğlu Seiklios (bunu) henüz hayatta iken (yaptırdı).

Antik Dönemde Tralleis'te Bilim ve Sanat
Tralleis, verimli toprakları, uygun iklim koşulları ve Mesogis Dağı'nın eteğinde yüksek plato üzerindeki savunmaya uygun konumuyla her dönemde önemli bir kent olmuştur. Ayrıca Tralleis'in Menderes Nehri'nin kuzeyi boyunca uzanan Smyrna, Ephesos, Magnesia, Nysa ve Laodikeia kentleri ana yolu üzerinde bulunan kavşak durumundaki stratejik konumu ekonomik, siyasi ve sanatsal gelişimini yüzyıllar boyunca desteklemiştir.

Tralleis antik kentinin sanasal açıdan en aktif olduğu dönem Hellenistik Dönemdir. Özellikle M.Ö. 2. yüzyıl ile M.S. 1. yüzyıl ortaları arasında kentte heykeltıraşlık, mimarlık ve seramik üretiminde önemli bir canlılık yaşanır. Hellenistik Döenmde Pergamon Krallığı'nın destekleyici politikası sayesinde, Batı Anadolu kentleri sanatın birçok alanında altın çağını yaşamıştır. Örneğin Tralleis, ekonomik gücünün göstergesi olarak bu tarihlerde kistophor basmaya başlamıştır. Ayrıca Hellenistik Dönemde Tralleisli sanatçılar hem kendi, hem de komşu kentlerde birçok önemli anıtın yapımına çalışmışlardır. Bu eserlerin işçiliği kentin heykeltıraşlık alanında Batı Anadolu'da önemli bir merkez olduğunu göstermektedir. Tralleis'in heykeltıraşlıksanatında ünlenmesinin en önemli nedeni politik ve ekonomik gücüdür. Ayrıca kentin zengin mermer yataklarına ve bunları işleyecek yetenekte sanatçıya sahip olduğu bilinmektedir. Ancak Flaviuslar Dönemi ve sonrasında kentin ekonomik ve siyasi gücündeki azalma ile birlikte heykeltıraşlık alanındaki çalışmalar Aphrodisias'a kaymıştır.

Kent heykeltıraşlık sanatı dışında mimari alanda da önemli bir merkezdir. Özellikle Hellenistik Dönem'de kentte imar faaliyetlerinde artış olmuştur. Bu dönemde kentte Zeus, Larasios, Askiepios, Nike ve Dionysos adına tapınaklar yapılmıştır. Ayrıca halkın sosyal ve kültürel yaşantısı için tiyatro, stadyum ve gymnasium gibi yapılar inşa edilmiştir. Yine Hellenistik Dönem'de halk, kentte Attalos Kralları için tuğladan büyük bir saray yaptırmıştır. Antik yazarlardan Vitruvius ve Pilinius'un bahsettiği politik amaçla yapılan bu yapı, Roma Dönemi'nde Tralleis kentinin baş tanrısı Zeus Larasios'un rahibi tarafından kullanılmıştır.

Yapılan çalışmalar ve antik kaynaklar, Tralleis'in seramik alanında da önemli bir merkez olduğunu göstermektedir. Tralleis'in M.Ö. 2. yüzyıl ortalarından başlayarak terrasigillata kaplar ürettiği ve Roma İmparatoru Tiberius Dönemi'nden (M.S. 14-37) M.S. 1. yüzyıl sonuna kadar Ephesos ile birlikte Doğu Sigillata üretim merkezi olduğu belirlenmiştir. Bu kırmızı renkli astarlı seramik geleneğinin devamı günümüzde Aydın - Karacasu çömlekçiliğinde izlenmektedir.

Kentte adı günümüze ulaşan birçok ünlü kişi yetişmiştir. Örneğin kentte en fazla tanınan kişilerden birisi aslen Nysalı olan ancak kentin zenginliği ve ününden dolayı Tralleis'te yaşayan Pompeius'un arkadaşı Pythodoros'tur. Tralleis'te Dionysokles ve Damasos Skrombros gibi ünlü hatipler doğmuştur. Tralleis'te doğmuş önemli kişilerden bir diğeri Bizans Dönemi'nin ünlü hekimlerinden Tralleisli Aleksandros'tur (Alexandros Trallianos). M.S. 525 yılında Tralleis'te doğan hekim, zamanın tıp kitaplarından öğrendiği bilgileri kişisel tecrübeleri ile birleştirerek farklı tedaviler uygulamıştır. Çeşitli hastalıkları ve uygulanması gereken tedavi yöntemlerini anlatan on iki ciltlik kitabında yaklaşık 600 ilacın farmakolojisini anlatmaktadır. Aleksandros'un kendisi gibi ünlü dört kardeşinin daha olduğu bilinmektedir. Bunlardan Anthemius, İmparator I. Justinianus'un baş mimarı ve saray mühendisi olarak çalışmıştır. M.S. 6. yüzyılın ünlü mimarlarınıdan Miletli Isidoros ve Tralleisli Anthemius, Justinianus tarafından yapımına büyük bir servet harcanan Ayasofya'nın inşasında görev almıştır. Aynı zamanda Tralleisli Anthemius'un geometri alanında da büyük yeteneğe sahip olduğu bilinmektedir. Anthemius'un iyi bir gramerci olan diğer kardeşi Metrodorus özellikle Bizans sarayındaki çocukların eğitilmesinde görev almıştır. Kardeşlerden dördüncü kardeş Dioscurus ise babası ve ağabeyi Aleksandros gibi hekim olarak Tralleis'te yaşamıştır.

1882-1883 yıllarında Aydın - İzmir demiryolunun yapımı sırasında Tralleis'te yaşamış Seiklios'un mezar taşı bulunmuştur. Seiklios'un mezar yazıtı antik devirden günümüze noksansız ulaşan tek müzik parçasını kaydettiği için müzik tarihinde çok özel bir yere sahiptir. Mezar taşının üzerinde Grekçe bir mezar yazıtı ile bir melodinin söz ve bestesi yer almaktadır. Yazıtın önemli tarafı, güftenin her hecesinin üzerinde birer notanın yer almasıdır. Seiklios adındaki mezar sahibi, mezar taşının üzerine dört satırlık bir güfte ve buna ilişkin besteye ait notaları yazdırmıştır.

Geç Roma - Erken Bizans Dönemi Dükkânları
Tralleis Hamam - Gymnasiumu'nda sürdürülen kazı çalışmalarında yapının kuzey duvarına bitişik yapılmış Geç Roma - Erken Bizans Dönemi dükkânları ortaya çıkartılmıştır. Dükkânların kuzey bölümünde ise sütunlu cadde yer almaktadır. Doğu - batı doğrultusunda uzanan dükkânların toplam uzunluğu 95.58 m.'dir. Dükkân duvarları arasında bulunan pencere biçimli açıklıklar bu mekanların birbiriyle bağlantılı olduğunu göstermektedir. Dükkânların üst örtü sistemiyle ilgili olarak çok az veri elde edilmiştir. Ayrıca yoğun biçimde tahrip olmaları nedeniyle dükkânların iç döşemine ilişkin bilgilerimiz sınırlıdır. Ancak bazı dükkânların duvarlarına kireç - tuğla harçlı sıva üzerine siyah ve kırmızı renkte geometrik süslemeler yapıldığı ve mekanın işlevine uygun olarak nişler açıldığı görülmektedir.

Yapı kompleksinin tam ortasında yarım daire şeklinde bir çeşme yapısı bulunmaktadır. Çeşmenin her iki yanında simetrik olarak yapılmış yedişer adet dükkân yer almaktadır. Merkezde yer alan ve 8.28 x 7.19 metre ölçülerindeki bu çeşme olasılıkla birbirine simetrik durumdaki dükkânların su ihtiyacını karşılamak amacıyla yapılmıştır. Çeşmenin zemini tuğla plaka ile örülmüş, tuğla plakaların üzeri ise su sızdırmaması için kil harçla sıvanmıştır. İki kademeli yapılan çeşmede harçla sıvalı bölümün üzeri yarım daire şeklinde tuğla ile örülmüştür. Tuğla örgünün merkezinde çeşmeye su doldurmayı sağlayan dikine yerleştirilmiş bir künk sistemi yer almaktadır. Çeşmenin kuzeybatı köşesinde ise içinde biriken suyun yapı dışına akıtılmasını sağlayan gider deliği vardır

Çeşme yapısının doğu ve batısında yer alan dükkânlar yaklaşık 5.20 x 6.15 metre ölçülerindedir. Geç Antik Çağ'da çok fazla tahrip edildiklerinden dükkânların kullanım amaçları tam olarak belirlenememiştir. Bununla birlikte paleastra girişinin batısındaki dükkânın ve "7 Nolu Dükkân" olarak adlandırılan mekanın cam atölyesi olarak kullanıldıkları tespit edilmiştir. Kazı çalışmalarında çok sayıda cam obje, cam çubuk ve bunların yapımında kullanılan fırına rastlanması dükkânlarda cam üretimi yapıldığı düşüncesini doğrulamaktadır.

Kazı çalışmaları sırasında bulunan eserler yardımıyla dükkânların M.S. 5. yüzyılda kullanılmaya başladığı, M.S. 8. yüzyılın ilk yarısına kadar kullanıldığı anlaşılmaktadır.[1]

Kaynak:
Wikipedia

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Likya Uygarlığı Antik Kentleri - Antalya & Muğla

Türkiye'deki il ve ilçelerin eski isimleri

Kastabara antik kenti - Fethiye, Muğla